Türkçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ocak 2025 Pazar

Paragrafta Anlam (Konu, Ana Düşünce, Yardımcı Fikirler, Başlık)

 


Bir duyguyu, düşünceyi ya da bir olayı anlatabilmek için bir araya getirilmiş cümleler topluluğuna paragraf denir. Paragrafta bir duygunun, düşüncenin ya da olayın bir yönü ele alınır. Paragraf tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içinde bir bütünlük oluşturur.

“Paragraf” kavramının tanımını yaptıktan sonra şimdi “Paragrafta Konu” adlı konu anlatımına geçebiliriz.

 

a)Paragrafta Konu

-Paragrafta yazarın üzerinde durduğu, hakkında söz söylediği durum, düşünce veya olaya konu denir.

-Her paragrafın bir konusu vardır. Paragrafın konusu bulunurken “Parça bize ne anlatıyor?”, “Parçada neden söz ediliyor?”, “Parçada üzerinde durulan nedir?” sorularını paragrafa yönelterek paragrafın konusunu bulabiliriz.

NOT: Bir paragrafı ele alırken yapacağımız ilk işlerden birisi paragrafın konusunu bulmak olmalıdır. Konusu bilinmeyen bir paragrafın anlaşılması oldukça güçtür. Ayrıca bir paragrafta konuyu belirlemeden ana düşünceyi bulmak da zordur.

 

Örneklere geçmeden önce “Paragrafın/parçanın konusu bulunurken nelere dikkat edilmelidir?” sorusunun cevabını verelim:

1)Öncelikle “Parçada en çok hangi sözcükler ya da kavramlar tekrar edilmiştir?” sorusunu cevaplamak gerekir. Parçada en çok tekrar edilen sözcükler veya kavramlar bize parçanın konusunu verir.

2)Paragrafın/parçanın konusu bulunurken parçanın ilk cümlelerine dikkat etmek gerekir. Genellikle ilk cümleler bize ipucu verir ya da parçanın konusunu bize açık bir şekilde gösterebilir. Ancak bu her zaman böyle olmayabilir. Bunu da göz ardı etmemek gerekir.

3) Konu, parçanın tamamını kapsar nitelikte olmalıdır. Parçanın konusu bulunurken bu noktayı da göz önünde bulundurmak gerekir.

 

Örnek: Bazen olmazları mümkün kılan, içinden çıkılması güç meseleleri tereyağından kıl çeker gibi halledebilmeyi sağlayan, bilgi ve onun sağladığı güçtür. Bilginin gücü insan için en değerli anahtardır. Bilginin gücü sayesinde insan medeniyetin kapılarını ardına kadar açar ve bu kapıdan içeri girerek sürekli ilerlemeye devam eder.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi bir paragrafın konusu bulunurken metne “Parça bize ne anlatıyor?”, “Parçada neden söz ediliyor?”, “Parçada üzerinde durulan nedir?” sorularını sorarız. Bu soruları yukarıdaki metne sorduğumuzda aldığımız cevap ise “bilginin gücü ve onun insana sağladığı yararlar”  olacaktır.

 

NOT: Konu, bir yargı içermez. Başka bir deyişle cümle şeklinde olmaz. Konu bir ya da birden fazla sözcükten oluşan ve yargı bildirmeyen bir unsurdur. Ana düşünce ise bir yargı bildirir.


b) Paragrafta Ana Düşünce (Ana Fikir) 

Yazarlar, metinlerini bir ana mesaj etrafında yazarlar. İşte yazarın metninde verdiği ana mesaja ana düşünce ya da ana fikir denir. Ana düşünce başka bir deyişle yazarın asıl anlatmak istediği düşünce ya da mesajdır.

Ana düşünceyi bulmak için:

1)Öncelikle konu bulunmalıdır. Konu ile ana düşünce aynı şey değildir ancak birbiriyle yakından ilişkilidir.

2)Ana düşünce, yazarın bize vermek istediği asıl mesajdır. Ana düşünceyi bulmak için “Yazarın bu metinde asıl anlatmak istediği şey nedir?” sorusunu sormamız gerekir. Aldığımız cevap metnin ana düşüncesidir.

 

NOT: Konu ile ana düşünce aynı şey değildir. Konu yargı bildirmez, ana düşünce ise yargı bildirir.

Örnek:

-Çalışmanın önemi (Yargı bildirmiyor, yargı bildirmediği için konuyu ifade eder.)

-“İnsanlar çalışmadan, çaba göstermeden başarıya ulaşamazlar.” (Cümle şeklindedir, başka bir deyişle yargı bildiriyor. Bu nedenle bu ifade ana düşüncedir.) 


3) Ana düşünce bazı paragraflarda ilk cümlede verilebilir. Bu nedenle paragrafların ilk cümlesine dikkat etmekte fayda vardır.

Örnek:

İnsanı başarıya götüren önemli unsurlardan birisi de insanın kendisine bir hedef belirlemesidir. Hedefi olan insan ne yapacağını, hangi uğurda çalışıp mücadele edeceğini bildiği için yola daha bilinçli çıkar. Plânlarını hedeflerine göre yapar. Belirlediği hedef onu motive eder ve insan böylece işine sımsıkı sarılarak başarılı olma yolunda emin adımlarla ilerler.

Yukarıdaki paragrafta ana düşünce açık bir şekilde paragrafın ilk cümlesinde verilmiştir.

 

4) Ana düşünce paragrafın son cümlesinde de verilebilir. Eğer paragrafın son cümlesi “kısacası, sonuçta, sonuç olarak, sözün özü, sözün kısası, böylece vb.” ifadelerle başlıyorsa o cümle paragrafın ana düşüncesidir.

Örnek:

Yetenek önemlidir, başarıya ulaşmada yetenekli olmanın önemi asla yadsınamaz. Ancak yeteneğin yanında bazı şeylerin de olması önemlidir. Sabırlı olmak, zorluklara tahammül etmek ve kararlı olmak da yetenekli olmanın yanında çok önemlidir. Sözün kısası, bir işte başarıya ulaşmak için yetenekli olmak tek başına yeterli değildir.

Yukarıdaki paragrafta ana düşünce paragrafın son cümlesinde verilmiştir.

 

5) Ana düşünce çoğu zaman cümlenin başında veya sonunda verilmeyebilir, parçanın bütününe yayılmış olabilir. Yani bu tür paragraflarda ana düşünceyi bulabilmek için paragrafın tamamını dikkatli bir şekilde okumalı ve paragrafı doğru yorumlamalıyız.

Örnek:

Okuma eylemi bize bambaşka dünyaların kapılarını açan, anlama kabiliyetimizi geliştiren, hayatı anlamada ve anlamlandırmada oldukça büyük rolü olan yararlı bir eylemdir. Düzenli olarak okuyan insan hayata farklı açılardan bakar, kendini daha rahat ve etkili bir şekilde ifade etme olanağı bulur.”

Yukarıdaki paragrafta ana düşünce parçanın başında da sonunda da verilmemiş olup parçanın bütününe yayılmıştır. Yukarıdaki paragrafın ana düşüncesini “Okumak, insanı çeşitli yönlerden geliştiren yararlı bir eylemdir.” şeklinde belirleyebiliriz.

NOT: Bir paragrafın ana düşüncesini belirlerken şu noktaya oldukça çok dikkat etmemiz gerekir: Paragrafın bir kısmını yansıtan düşünce ana düşünce olamaz. Ana düşünce olarak belirlenen ifade paragrafın tamamını karşılamalıdır.



3) Paragrafta Başlık

Konu ve ana fikirle doğrudan bağlantılı olan başlık, parçanın tamamını kapsayıcı nitelikte olup bir veya birden fazla sözcükten oluşur. Bir paragrafın ya da bir metnin başlığını bulmadan önce o paragrafın ya da metnin konusunu ve ana fikrini bulmak işimizi kolaylaştırır.

Başlığın Özellikleri

1)Konu ve ana fikirle doğrudan bağlantılıdır.

2)Dikkat çekicidir, metin hakkında ipucu verir.

3) Bir sözcükten de oluşabilir, birden fazla sözcükten de oluşabilir.

4) Parçanın bir kısmını değil tamamını yansıtır. Başka bir deyişle parçanın tamamını kapsayıcıdır.

 

Örnek:

Oyun, çocuğun gelişiminde çok önemli bir yer tutmaktadır. Çocuk, oyun sayesinde yaşamı için gerekli olan bilgi, beceri ve davranışları öğrenerek bunları içselleştirir. Nesneleri, toplumsal kuralları, kavramları  ve daha birçok şeyi oyunlar sayesinde öğrenen çocuk böylece yaşama daha hazır bir hâle gelir. Aslında bir eğitim aracı olan oyun sayesinde çocuk zihinsel, sosyal, psikolojik, fiziksel yönden de gelişimini sürdürür.

Yukarıdaki metne “Oyunun Çocuğun Gelişimine Katkıları” başlığını koyabiliriz.


4) Paragrafta Yardımcı Fikirler

Paragrafta ana düşünceyi açıklayıcı ve destekleyici bazı ifadeler bulunur. Bu ifadelere yardımcı fikirler denir. Yardımcı fikirler; ana fikri açıklayıcı ve destekleyici olmanın yanında ana fikrin çerçevesini çizen, ana fikre zemin hazırlayan fikirlerdir. Parçada birden fazla bulunan yardımcı fikirler okuru ana düşünceye götürür. 

 

11 Ocak 2025 Cumartesi

Hikâyenin Bölümleri Nelerdir?


Öyküleyici metinlerde (hikâye, masal vb.) yazı üç bölümden oluşur. Bu bölümler; serim, düğüm ve çözümdür. “Serim, düğüm, çözüm ne demek?” şimdi bunları açıklayalım:

1)Serim:Bu bölümü öyküdeki olaya giriş paragrafı olarak adlandırabiliriz. Serim bölümünde olayın geçtiği yer, zaman ve olayı oluşturan kişiler kısaca tanıtılır. 


2) Düğüm: Öyküde olayların geliştiği paragraflardır. Olaylar bu bölümde neden-sonuç ilişkisine bağlı olarak gelişir. Düğüm bölümünde ana olaya bağlı olarak yan olaylar ve karşılıklı konuşmalar da yer alır. Ayrıca merak unsurunun en üst düzeye ulaştığı bölüm bu bölümdür. 


3)Çözüm: Öyküdeki merak edilen soruların çözüme kavuştuğu, merak unsurunun giderildiği başka bir deyişle olayın sonuca bağlandığı bölümdür. 


Örnek Metin:

İki kardeş çiftliklerinde birlikte çalışıyorlardı. Kardeşlerden biri bekârdı ve yalnız yaşıyordu. Öteki ise evliydi ve kalabalık bir ailesi vardı.

Her günün sonunda kardeşler, ne kadar kazanmışlarsa eşit olarak paylaşırlardı.

Bir gün bekâr kardeş, kendi kendine şöyle düşündü:

“Paramızı eşit şekilde paylaşmamız, bence hiç de doğru değil. Ben evli değilim, bir eşim ve çocuklarım yok. Ayrıca çok fazla bir ihtiyacım da olmuyor.”

Bunları dedikten sonra her gece, kendi ambarından bir çuval tahıl alıp evlerinin arasındaki bahçeden sürükleyerek, kardeşinin ambarına götürmeye ve onun ambarına boşaltmaya başladı. Kazandıklarını eşit olarak paylaşmak, kardeşlerden evli olanının da aklını kurcalamıştı. Bir gece o da şöyle bir karar aldı:

“Paramızı eşit olarak paylaşmamız bence hiç de doğru değil. Sonuçta ben evliyim ve ileride bana bakacak bir eşim ve çocuklarım var. Oysa kardeşimin ileride kendisine bakacak hiç kimsesi yok.”

(...) Aynı biçimde o da her gece kendi ambarından bir çuval tahıl alıp evlerinin arasındaki bahçeden sürükleyerek kardeşinin ambarına boşaltmaya başladı.

Aradan geçen onca süre içinde, ambarlarındaki tahılın azalmadığını gördükçe iki kardeş de hem şaşırıyorlar, hem de buna bir anlam veremiyorlardı.

Bir gün, yine çok karanlık bir gecede birbirlerinin deposuna tahıl çuvalı taşırlarken karanlıkta çarpıştılar. İkisi de işte o an anladılar birbirlerinin depolarından onların depolarına tahıl taşıdıklarını.

Sırtlarındaki tahıl çuvallarını yere bıraktılar. Birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. İkisinin de aklından aynı düşünceler geçiyordu.

“Böyle düşünceli ve fedakâr bir kardeşim olduğu için sana şükürler olsun Allah’ım!”

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen 


Yeşil renkle yazılmış bölüm hikâyenin serim bölümüdür. Bu bölümde hikâyeye giriş yapmak amacıyla hikâyenin kişileri ve hikâyenin geçtiği yer kısaca tanıtılmıştır. 


Turuncu renkle yazılmış bölüm ise hikâyenin düğüm bölümüdür. Bu bölümde olay bütün ayrıntılarıyla anlatılmış ve merak unsuru üst düzeye çıkmıştır. 


Kırmızı renkle yazılmış bölüm ise hikâyenin çözüm bölümüdür. Bu bölümde olay sonuca bağlanmış ve okuyucunun merakı giderilmiştir. 


26 Aralık 2024 Perşembe

Atasözleri ve Deyimler Listesi - 1.Hafta


 Atasözleri

Atalarımızın uzun gözlem ve deneyimleri sonucunda oluşmuş, öğüt veren, az sözle çok şey anlatan özlü sözlere atasözleri denir.

Deyimler

En az iki sözcükten oluşan, genellikle mecaz anlam taşıyan, anlatımı güçlendirmek ve zenginleştirmek amacıyla kullanılan söz öbeklerine deyim denir.


Atasözlerine Örnekler 

Ağaç yaş iken eğilir: İnsanlar küçük yaşta kolay eğitilir.

İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir: Karşılık bilmeden iyilik yap.

Her horoz kendi çöplüğünde öter: Herkes ancak kendi çevresinde değer taşır ve sözünü orada geçirebilir.

Ayağını yorganına göre uzat: Giderini mutlaka gelirine uydurmalısın.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır: Komşular en küçük şey için bile birbirlerine muhtaçtırlar.

İşleyen demir pas tutmaz: Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir. Çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.

Akıl yaşta değil baştadır: Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir.

Arpa unundan kadayıf olmaz: Kötü gereçle iyi şey yapılamaz.

Kurt köyünü değiştirir, huyunu değiştirmez: Kötü kimse yurt değiştirse de kötü huylarını değiştirmez.

Ekmeden biçilmez: Emek vermeden bir sonuca erişilmez.

Akıl kişiye sermayedir: Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır.

Öfke ile kalkan zararla oturur: Öfkesine kapılarak iş gören sonunda güç duruma düşer.


Deyimlere Örnekler 

Abuk sabuk konuşmak: Düşünmeden, saçma sapan söz söylemek. / Ne söylediğini bilmeden, düşüncesiz, tutarsız konuşmak.

Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.

Can yakmak: Üzmek, acı vermek.

Cankulağı ile dinlemek: Kendini vererek, büyük bir dikkatle dinlemek.

Kara kara düşünmek: Çok üzüntülü olmak, düşünceye dalmak.

Karalar bağlamak: Yas tutmak.

Etekleri tutuşmak: Çok telaşlanmak.

Taş kesilmek: Çok şaşırıp ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememek, sesini çıkaramaz olmak.

Taş taş üstünde bırakmamak: Baştan başa yıkıp yerle bir etmek.

Etekleri zil çalmak: Çok sevinmek.

Ters anlamak: Yanlış yorumlamak, doğru anlam vermemek. 


Kaynak: TDK 






3 Aralık 2024 Salı

Betimleyici Anlatım Nedir? Betimleyici Anlatıma Örnek Metinler

 

“Sözcüklerle resim çizme sanatı” olarak da adlandırabileceğimiz betimleyici anlatım tekniğinde amaç varlıkların ayırt edici ve belirgin özelliklerini tanıtıp varlıkları okuyucunun gözünde ve zihninde canlandırmaktır. Gözleme dayanan betimleyici anlatımda durağan bir hava hakimdir ve olaya yer verilmez.


Betimleyici Anlatıma Örnekler:

Örnek 1:

“(...) Duvarlardaki resimlerin dört yanından püskül püskül örümcek ağları sarkıyordu. Aynalar, eşyayı yansıtmaktan çok, üzerlerindeki toza öteberi yazmaya yarayabilirdi. Halılar leke içindeydi. Divanın üstünde bir peşkir unutulmuştu. Hemen her sabah, ekmek kırıntılarıyla dolu masanın üstünde bir önceki akşam yemeğinden kalmış bulaşık bir tabak, bir tuzluk, bir de kemik parçası görülürdü.”

 

Örnek 2:

(...) Yaşlıca bir adam odaya girdi. Koltukaltlarındaki yırtıklardan kirli bir gömlek görünen uzun bir gri ceket, sarı bakır düğmeli gri bir yelek giyinmişti. Kafası damdazlaktı ama kulaklarının önünde, her birinden üç sakal çıkabilecek, kırlaşmış, upuzun, gür iki favori sarkıyordu.


Örnek 3: Kapıdan içeri yaşlı bir adam girdi. Altmışlı yaşlarda, şişman ve orta boylu, saçlarının bir kısmı dökülmüş olan bu adamın iri ve yeşil gözleri ve üst dudağını kapatmış kırlaşmış bıyıkları ilk görüşte insanın dikkatini çekiyordu. 



31 Ağustos 2024 Cumartesi

Roman Nedir? Roman Türünün Özellikleri Nelerdir?

 

Roman Nedir?

Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların kişilere, yere ve zamana bağlı olarak anlatıldığı, hikâye türüne göre daha uzun olan kurmaca eserlere roman denir.

 

Roman Türünün Özellikleri

-Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayları ele alır. Romana konu olan olaylar gerçek hayatta yaşansa bile yazarın süzgecinden geçtiği için kurmaca bir hâl alır.

-Olaylar; kişi, yer ve zamana bağlı olarak anlatılır.

-Roman türünün hikâye türüne göre farkı ise şöyledir:

Roman, hikâyeye göre daha uzun bir türdür. Hikâyede olay sınırlıdır. Başka bir deyişle hikâye tek bir olay etrafında dönerken, romanda birden fazla olay vardır. Romanda şahıs kadrosu daha kalabalıktır. Olayların meydana gelmesinde etkili olan aslî kahramanların yanında, bu kahramanlarla etkileşimde bulunan ikinci derecede kahramanlar vardır. Roman uzun bir tür olduğu için kahramanların hayatına ayrıntılı bir şekilde yer verilir. Hikâye ise kısa bir tür olduğu için şahıs kadrosu dardır ve kahramanların hayatına ayrıntılı olarak yer verilmez. Roman, mekân ve çevre tasvirlerinin uzun olduğu bir türken, hikâyede mekân ve çevre tasvirleri oldukça sınırlıdır.

Roman türünün hikâye türüne göre farkını kısaca belirttikten sonra roman türünün özelliklerini anlatmaya devam edelim.

-Roman türü, çevre betimlemelerinin ve psikolojik tahlillerin uzun uzun yer aldığı kurmaca bir düzen içerisinde meydana gelmiş bir türdür.

-Doğal afetler, savaşlar, tarihî olaylar, aşk, köy hayatı, polisiye konular, toplumsal konular, göç vb. her şey romana konu olabilir. Başka bir deyişle insanın içinde olduğu ve insanı ilgilendiren her şey romanın konusudur. Gerçek hayatta yaşanması mümkün olan bu olaylar yazarın süzgecinden geçer ve böylece yazarın hayal dünyasının ürünü olan bir kurmaca düzen ortaya çıkar.

-Romanı, estetik roman ve popülist roman olmak üzere iki gruba da ayırabiliriz. Edebî değeri yüksek, her okumada okuyuculara farklı bakış açıları kazandıran nitelikli romanlar estetik roman kategorisine dahildir. Geniş kitlelere hitap edecek tarzda, çok satma kaygısıyla yazılan edebî değeri düşük romanlar ise popülist roman kategorisi içerisinde değerlendirilir.

-Romanları konularına göre 11 başlık altında toplayabiliriz. Bunlar:

-Psikolojik roman

-Tarihî roman

-Polisiye roman

-Macera romanı

-Fantastik roman

-Mizahî roman

-Biyografik-otobiyografik roman

-Toplumcu romanlar,

-Psikanalitik romanlar,

-Tezli romanlar,

-Bilim kurgu romanı

 

Türk Edebiyatında Roman

Türk edebiyatında, divan edebiyatının mesnevileri ile halk edebiyatının halk hikâyeleri romanın Batı’da gördüğü işlevi görmeyi başarmıştır. Roman türü ise edebiyatımıza Tanzimat’tan itibaren çeviriler yoluyla girmeye başlamıştır. İlk çeviri roman Yusuf Kâmil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği “Telemak” çevirisidir. “Telemak” çevirisini daha sonra “Robinson Crusoe, Monte Cristo ve Sefiller”  gibi romanların çevirisi izlemiştir. İlk yerli romanımız ise Şemsettin Sami’nin yazdığı “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eseridir. Daha sonra Namık Kemal, “İntibah” adlı romanını “Son Pişmanlık” adıyla yayımlar. “İntibah” ile aynı yıl yayımlanan Ahmet Mithat Efendi’nin “Felâtun Bey ile Rakım Efendi”si ise yanlış batılılaşmayı ele alır.

Türk edebiyatının önemli romancıları ise şunlardır:

-İlk dönem romancıları: Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem, Samipaşazade Sezai, Nabizade Nazım, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Abdülhak Şinasi Hisar.

-Roman türünün teknik ve diğer yönlerden geliştiği dönemde eser veren romancılar: Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Tarık Buğra, Kemal Tahir, Oğuz Atay.


15 Ağustos 2024 Perşembe

Hikâye (Öykü) Türü Nedir? Hikâye (Öykü) Türünün Özellikleri


 

Hikâye (Öykü) Nedir?

Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların kişi, yer ve zamana bağlı olarak anlatıldığı kısa soluklu yazı türüne hikâye (öykü) denir.

 

Hikâye (Öykü) Türünün Özellikleri

Hikâye (öykü) türü roman türüne göre daha kısadır. Hikâyeler tek bir olay etrafında döner. Hikâye türünde sahıs kadrosu dardır ve şahısların hayatları ayrıntılı olarak ele alınmaz. Olayın geçtiği yer ise sınırlı özellikleriyle kısaca tanıtılır.

Hikâye (öykü) türü yazar tarafından serim, düğüm ve çözüm bölümleri şeklinde okuyucuya aktarılır. Serim bölümünde hikâyeye giriş yapılır. Bu bölümde kişiler, olay, yer ve zaman kısaca tanıtılır. Düğüm bölümünde asıl olay ele alınır, olay örgüsü şekillenir ve kişilerin birbirleriyle olan ilişkileri anlatılır. Düğüm bölümü, merak unsurunun yoğun olduğu hikâyenin en uzun bölümüdür. Çözüm bölümü ise düğüm bölümünde düğümlenen olayların sonuca ulaştırıldığı bölümdür.

 

Hikâye Türleri

1)Olay hikâyesi (Maupassant tarzı hikâye): Bir olay etrafında gerçekleşen ve sonuçlandırılan, merak unsurunun ön plânda olduğu hikâye tarzıdır. En önemli örneklerini Fransız yazar Maupassant verdiği için bu hikâye tarzına Maupassant tarzı hikâye adı verilmiştir. Bu tarz hikâyeler serim, düğüm ve çözüm şeklinde okuyucuya sunulur. Türk edebiyatında olay hikâyesiyle özdeşleşen yazar Ömer Seyfettin’dir.

2)Durum hikâyesi (Çehov tarzı hikâye): Olay anlatımına dayanmayan, merak unsurunun geri plânda bırakıldığı, betimlemelerin yoğun olarak yer aldığı hikâye tarzıdır. Olay anlatımı yoktur, kişilerin hayatından seçilen kesitler betimlemeler eşliğinde durgun bir havada anlatılır. En iyi örneklerini Rus yazar Anton Çehov verdiği için bu hikâye tarzına “Çehov tarzı hikâye” denmiştir. Edebiyatımızda en iyi örneklerini Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal vermiştir.

5 Ağustos 2024 Pazartesi

"Pabucu Dama Atılmak" Deyiminin Hikâyesi

 


En az iki sözcükten oluşan, bir durumu anlatan ve genellikle gerçek anlamından uzaklaşarak mecaz anlam kazanan sözcük gruplarına deyim adı verilir. “Az sözle çok şey anlatma” gibi önemli bir işlevi olan deyimlerin ilgi çekici hikâyeleri vardır. Bu yazımızda sözlük anlamı “Kendinden üstün birinin çıkmasıyla gözden düşmek” olan “pabucu dama atılmak” deyiminin hikâyesini anlatacağız.

 

“Pabucu Dama Atılmak” Deyiminin Hikâyesi

Osmanlılar devrinde esnaf teşkilâtı, Ahilik geleneğinin uzantısı olarak belli bir nizam içerisinde ve fevkalade sağlıklı işlemiştir. Her esnaf teşekkülünün bir kethüdası bulunur ve kethüda o meslek dalının inceliklerini, kanunlarını, yönetim biçimini iyi bilir, esnafın çalışma düzeni ve dürüstlüğünü denetlermiş. Esnaf ile kethüda arasında yiğitbaşı denilen, bilirkişi konumunda bir esnaf temsilcisi bulunur, sanatında hile yapanlar olursa, yiğitbaşı tarafından tespit edilerek kethüdaya bildirilir ve gerekli cezaî işlemler başlatılırmış. Bu, bir nevi, şimdiki TSE kontrolörlüğü demektir.

Herkesin meslek ahlâkı ilkeleriyle çalıştığı o dönemlerde bir zanaatkârın yaptığı işte ihmal veya hileye sapması, nadir görülen hadiselerdendir. Çabucak bozulan, yırtılan veya çürüyen mallarda bir hile aranır, bulunursa kethüdaya şikâyetle ilgilinin cezalandırılması istenirmiş.

Takdir edilir ki ayakkabı imalatı, bu tür şikayetlere açık bir meslektir. Kısa sürede eskiyen ayakkabının kullanım hatası mı, yoksa üretim hatası mı olduğu sık sık tartışma ve şikayet konusu edilmeye başlandığı devirlerde, çürük çarık yapılan, çabuk sökülen yahut delinen ayakkabılar dolayısıyla kethüda, sık sık çarıkçılar yiğitbaşısını çağırıp tahkikat yaptırır olmuş. Eğer bir imalat hilesi söz konusu ise ilgili usta çağrılır, esnafın ileri gelenleri, yiğitbaşı ve diğer meslek temsilcileri huzurunda kethüda tarafından tekdir edilir, aldığı ücretin müşteriye iadesi sağlanır, dava konusu olan ayakkabı da kullanılmamak için dama atılırmış.

Bir esnafın yaptığı ayakkabının dama atılması o usta için en büyük ayıp olup meslekteki şeref ve itibarını sıfırlar ve müşterisinin azalmasına yol açarmış. Bu uygulama bütün esnaf teşkilâtı için bir genelleme niteliğinde olup birisi hakkında “pabucu dama atıldı” denilmesi artık o meslekten ekmek yemesinin zor olduğuna işaret sayılmış, esnafın bu titizlik ile iş görmesi temin edilmiştir.

Bu uygulamanın Ahî Evran’dan kalma olduğu, daha o zamanlarda da hatalı malzeme üreten zanaatkârın, Ahi şeyhi tarafından meclisten çıkarılıp pabucunun tekke damına atıldığı ve evine yalınayak gönderildiğine dair rivayetler vardır.

(Kaynak: İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı Yayınları)

24 Haziran 2024 Pazartesi

Öyküleyici Anlatım Nedir? Öyküleyici Anlatıma Örnek Metinler


 

Temel amacı okuyucuyu bir olay içinde yaşatmak olan öyküleyici anlatım tekniğinde sürekli bir olay akışı vardır. Olayların birbiri üzerine geliştiği öyküleyici anlatım tekniğinde hareket esastır. Başka bir deyişle bu anlatım biçimi hareketli bir yaşam kesitini anlatır.

Öyküleyici Anlatım Biçimine /Tekniğine Örnek Metinler

Örnek 1: Merdivenleri ağır ağır çıktı. Anahtarını cebinden çıkardı. Kapıyı açtı ve evine girdi. Bütün gün bu anı hasretle beklemişti. Çünkü bugün o kadar çok yürümüştü ki çok yorulmuştu. Kanepeye uzandı ve bir saat kadar dinlendikten sonra hemen işe koyuldu. Daha yapacak çok işi vardı. Masanın başına geçti, kâğıdını ve kalemini hazırladı ve dün hazırladığı taslak metni gözden geçirdikten sonra yazmaya başladı.

Yukarıdaki metinde yazar olay akışının olduğu, hareketli bir yaşam kesitini okuyuculara aktarmıştır. Bu nedenle yukarıdaki metinde öyküleyici anlatım tekniğinin kullanıldığını söyleyebiliriz.

Aşağıdaki örnek metinlerde de tıpkı yukarıdaki örnekte olduğu gibi olay akışının olduğu, hareketli yaşam kesitlerinin anlatıldığı metinlere yer verilmiştir. Dolayısıyla bu metinlerde de öyküleyici anlatım biçiminin kullanıldığını söyleyebiliriz.

 

Örnek 2: Yoğun geçen bir günün ardından odasına çekildi. Kütüphanesine bakındı, çoktandır okumak istediği kitabı gözleriyle aradı. Kitabı bulduktan sonra okuma köşesine çekildi ve kitabını okumaya başladı. Kısa bir süre okuduktan sonra not defterinin yanında olmadığını fark etti ve çalışma masasının üzerinde yer alan not defterini aldı. Bu deftere okuduğu kitapla ilgili önemli notlar almaya başladı.

 

Örnek 3 : Sabah erkenden kalktım. Elimi, yüzümü yıkadım ve güzelce bir kahvaltı yaptım. Sonra çantamı hazırlamaya başladım. Bir saat sonra yola çıkacaktık ve ben çok mutluydum. Arkadaşlarımla uzun zamandır bu tatilin plânını yapıyorduk. Sonra birden telefonum çaldı. Telefonum evin salonunda kalmıştı. Odamdan koşarak çıktım ve telefonu açtım. Arayan arkadaşımdı.

 

Örnek 4: Odanın kapısını açtım ve gizlice odaya girdim. Bu odaya girdiğimden kimsenin haberi olmamalıydı. Odada büyük bir sandık vardı. Usul usul yürüdüm ve sandığın yanına vardım. Sandığı açmam kolay oldu çünkü sandık kilitli değildi. Sandığın içinde çeşit çeşit kitap vardı. Hemen kitapları karıştırmaya başladım. Bir de karşıma ne çıksın? Çoktandır okumayı istediğim kitap... Aldım kitabı ve çıktım odadan. O kadar mutlu ve heyecanlıydım ki anlatamam. Hemen bu kitabı rahat rahat okuyacak bir yer aramaya başladım.

20 Haziran 2024 Perşembe

Günlük Türü Nedir? Günlük Türünün Özellikleri

 


Daha önce deneme, makale, masal, fabl, destan, sohbet (söyleşi) gibi metin türlerine değinmiştik. Şimdi bu yazımızda “günlük türü nedir?" sorusunu cevaplayıp  günlük türünün özelliklerine değineceğiz. 

Günlük Türü Nedir? Günlük Türünün Özellikleri 

Bir kişinin günlük yaşantısındaki deneyimlerini, izlenimlerini duygu ya da düşüncelerini, tarih belirterek, günü gününe anlattığı yazı türü günlük olarak adlandırılır.

Günlük türü, aslında insanın içini dökme ihtiyacından doğmuştur denilebilir. Buradan yola çıkarak günlüklerin çoğunun içe dönük olduğunu belirtebiliriz. Ancak dışa dönük yazılan edebî anlamda günlükler de mevcuttur.

Günlük Türüne Örnek Metin

                                                                                                                                   20 Haziran 2024

Bugün öyle bir sıcak hava vardı ki kelimelerle anlatılmaz. İnsanlar adeta sıcaktan dışarı adım atamadılar. Bu havaları sevmiyorum gerçekten. Onun dışında gün içerisinde kayda değer önemli bir şey olmadı. Aslında olsa da umurumda değil artık. O kadar bıktım ki anlayışsızlıklardan, bencillikten, yapmacıklıktan artık hiçbir şey yapmak istemiyorum. Sadece insanlardan uzak bir yaşam sürmek istiyorum. Gösteriş, kötü niyet, ayak kaydırma, anlayışsızlık, bencillik hepsi canıma tak etti artık. Hiç kimse anlamıyor seni, en yakının bile... En yakının bile seni anlamazken neye yarar artık bu çaba? Artık sadece bir köşeye çekilip sadece kitap okumak istiyorum. Okumayayım da ne yapayım? Ancak öyle bağlanıyorum hayata. Rahatlatıyor beni. Dünyadan, yapmacık insanlardan uzak kalmanın tek çaresi benim için kitaplar. Yazarın dediği gibi "Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegâne tesellidir."

 

Yukarıdaki metinde yazar gün içerisindeki yaşantısını, duygularını ve düşüncelerini tarih belirterek, günü gününe dile getirmiştir. Dolayısıyla bu metni günlük türü kapsamında değerlendirebiliriz.

19 Haziran 2024 Çarşamba

"İpsiz Sapsız" Deyiminin Hikâyesi


Deyimler, anlatıma çekicilik katan, genellikle gerçek anlamından uzaklaşıp mecaz anlam kazanan, birden fazla sözcükten oluşan ve bir durum bildiren dil birlikleri ya da kalıplaşmış sözcük topluluğu olarak tanımlanabilir. “Az sözle çok şey anlatma” işleviyle anlatımda özlülüğü sağlayan deyimlerin ilgi çekici hikâyeleri vardır. Biz bu yazımızda “ipsiz sapsız” deyiminin hikâyesini anlatacağız.

 

“İpsiz Sapsız” Deyiminin Hikâyesi

Şimdi olduğu gibi eskiden de Anadolu’dan İstanbul’a çalışmak üzere adamlar gelir, bunların çoğu da herhangi bir mesleğe sahip olmadıklarından ya hamallıkla yahut kazma kürekle çalışarak işe başlarlarmış. Bunların içinde öyleleri olurmuş ki hamallık yapmak için ne bir ipleri, amelelik yapmak için de ne bir kazma veya kürekleri bulunurmuş. Bir ip veya tutacak bir sap sahibi olmayan bu kişiler için söylenen ipsiz sapsız deyimi de meslek sahibi olmamakla birlikte, bir işe güce de yaramayan adamlar hakkında tahkir anlamında kullanılmıştır. Hâlen haylazlık eden, herhangi bir geçim vasıtası peşinde olmayan sorumsuz insanlar için bu deyimi kullanırız. Hatta daha ileri giderek “ipe sapa gelmez herifin biri!” dediğimiz de olur.

Kaynak: İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı Yayınları


22 Mayıs 2024 Çarşamba

Destan Nedir? Destan Türünün Özellikleri Nelerdir?


 

Bir millet veya toplumun hayatında derin izler bırakmış savaş, göç, kıtlık, afet vb. olayların anlatıldığı ya da bir milleti veya toplumu ilgilendiren bir kahramanlık konusunun bazen manzum, bazen mensur bazen de manzum-mensur karışık şekilde anlatıldığı edebî türe destan denir.

Türk destanlarında gerek şiir gerek düz yazı tarzında kullanılan dil, açık ve veciz bir ifade gücüne sahip olup, bu anlatım dili konuşma dilinin zenginliğini ve anlaşılırlığını yansıtır. Destanın dili çeşitli söz sanatlarıyla örülü olup bu söz sanatlarından en çok mübalağa (abartma) sanatı öne çıkar. Benzetme, tezat vb. gibi söz sanatları da kendisini destan türünde gösterir.

Destanlarda olağan ve olağanüstü unsurlar iç içedir. Örneğin; Türk destanlarında kahraman çoğunlukla olağanüstü şartlarda olağanüstü bir şekilde doğarak yine olağanüstü bir şekilde hızlı bir büyüme süreci geçirir.

“Türk destanlarında kahraman çoklukla olağandışı şartlarda olağanüstü bir şekilde doğar, hızlı ve olağanüstü bir büyüme süreci yaşar, kendini ispatlayabileceği ve alp sıfatını alabileceği bir eylemi gerçekleştirir, hâkimiyet sınırlarını genişletme, tutsaklığa ve sürgün hayatına son verme, kaçırılan akrabaları kurtarma, istilacı yabancı hanlara ve zorba yöneticilere ders verme, yer üstü ya da yer altından gelen müdahalelerle bozulan düzeni yeniden kurma ve bunun gibi sebeplerle akınlara çıkar, bu zorlu akınlardan zaferler elde ederek yurduna döner ve ulusu ya da halkı ile birlikte huzurlu bir hayat sürmeye başlar.” (Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker Yayınları, 8.Baskı, 2011)

Türk destanlarında başkahramanlar konusuna geldiğimizde ise karşımıza ilk olarak alp tipi etrafında toplanan atlı göçebe yaşam tarzının idealize ettiği, düşmanlarla olan mücadelesini milleti adına yürüten başkahramanlardır.

İslâmî dönem Türk destanlarının başkahramanı ise “Gazi” tipidir. Gazi, din ve vatan uğruna savaşan, dindar bir kişiliğe sahip kahramandır. (Kaplan; 1991:112-119)

8 Mayıs 2024 Çarşamba

"Çizmeyi Aşmak" Deyiminin Hikâyesi



Birden fazla sözcükten oluşan ve gerçek anlamından uzaklaşarak bambaşka bir anlam kazanan söz gruplarına deyim denir. Kalıplaşmış sözlerden oluşan ve genellikle mastar hâlinde bulunan deyimlerin amacı bir durumu çekici, hoş ve ilgi çekici bir şekilde belirtmektir. Deyimlerin yol gösterme, ders ya da öğüt verme gibi bir amacı yoktur. Deyimler bu yönüyle atasözlerinden ayrılırlar.

Az sözle çok şey anlatma” gibi bir işlevi de olan deyimlerin ilgi çekici hikâyeleri de vardır. Biz de bu yazımızda TDK sözlüğünde “bilmediği, aklının ermediği, yetkisi dışındaki bir işe karışmak” anlamına gelen “çizmeden yukarı çıkmak” ya da “çizmeyi aşmak” deyiminin hikâyesini anlatacağız.

“Çizmeyi Aşmak” Deyiminin Hikâyesi

Milâd-ı İsa'dan üç asır evvel Efes'te Apelle (Apel) isimli bir ressam yaşarmış. Büyük İskender'in resimlerini yapmakla şöhret bulan Apel'in en büyük özelliği, yaptığı resimleri halka açması ve gizlendiği bir perdenin arkasından onların tenkitlerini dinleyip hoşa gidecek yeni resimler için fikir geliştirmesi imiş.

Günlerden birinde bir kunduracı, Apel'in resimlerinden birini tepeden tırnağa süzüp tenkide başlamış. Önce resimdeki çizmeler üzerinde görüşlerini bildirip, kunduracılık sanatı bakımından tenkitlerini sıralamış. Apel, bunları dinleyip gerekli notları almış. Ancak bir müddet sonra adam, resmin üst kısımlarını da eleştirmeye ve hatta teknik yönden, sanat açısından, renklerin kontrastı ve gölgelerin derecesi üzerine de ileri geri konuşmaya başlayınca Apel, perdenin arkasından bağırmış:

-Efendi, haddini bil; çizmeden yukarı çıkma!

Kaynak: İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı Yayınları

30 Nisan 2024 Salı

Tartışmacı Anlatım Nedir? Tartışmacı Anlatıma Örnek Paragraflar



Yazarın düşüncelerini okuyucuya kabul ettirmek amacıyla kullandığı anlatım biçimine tartışmacı anlatım denir. Tartışmacı anlatım tekniğinde yazar önce eleştireceği düşünceyi verir daha sonra da kendi düşüncelerinin neden doğru olduğunu, eleştirdiği düşüncenin de neden yanlış olduğunu örnekleriyle ortaya koyar. Bu anlatım tekniğinde yazarın amacı kendi düşüncesini savunmak, yanlış düşünceyi de çürütmektir.

NOT: Tartışmacı anlatımda öznellik hakimdir. Yazar, bu anlatım biçiminde ağırlıklı olarak kendi duygu ve düşüncelerine yer verir.

Tartışmacı Anlatım Örnekleri

Örnek 1:

“Edebiyata dudak bükenlerden söz açmak istiyordum. Vatan kurtaran aslanlardır bunlar. Aslında hiçbirinin değerli bir öykü cildiyle, değerli bir romanla ömürlerinde bir kez olsun karşılaştıklarını ihtimal vermem. Buna rağmen edebiyat üzerinde pek bir üst perdeden konuşurlar. Edebiyatın neyi kurtaracağını sorarlar. Sanırsınız ki kendileri ciddi şeylerle uğraşmışlardır, edebiyatı da bu uğraşları arasında belli bir yere oturtmuşlardır. Edebiyat üzerine olan bütün ön bilgileri vaktiyle okudukları ya bir resimli romana dayanır ya bir pehlivan tefrikasına. Eh ona da doyum sağlamışlardır.

Gene söylüyorum, hayatın bütün anlamı kitaplardan ibaret değil. Ama hayatın bazı anlamlarını kavrayabilmek için arada bir kitaplara, dergilere de bakmak gerekli sayılmalı. Okuyunca da hayattan kaçmak için değil, hayata müdahale için okumalı.”

(Rasim Özdenören, Ruhun Malzemeleri)

Yazar bu metinde edebiyata dudak bükenleri, edebiyatı bütünüyle bomboş bir uğraş olarak nitelendirenleri eleştiriyor, onların düşüncelerinin yanlış olduğunu metnin son kısmında kendi görüşlerini ortaya koyarak okuyucuya bildiriyor. Ayrıca bu metinde öznel anlatımın hâkim olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle bu metinde anlatım biçimlerinden tartışmacı anlatımdan yararlanıldığını söyleyebiliriz.

 

Örnek 2:

“Kötümserliği yaşamının vazgeçilmez bir parçası hâline getiren insanlar var. Bu insanlar hemen hemen her şeye olumsuz tarafından bakarak insanlara olumsuz enerji yayarlar. Bunu da “Ben açık sözlüyüm.” diyerek normalleştirmeye çalışırlar. Bir de iyimserliği abartanlar var tabii. Her ikisi de doğru değildir bence. İyimserliği ve kötümserliği makul bir şekilde dengelemenin hayatımıza olumlu şeyler kazandıracağı düşüncesindeyim. Çünkü iyimserliği ve kötümserliği dengeleyebilen insanların günlük yaşamda doğru kararlar verebildiğini ve insan ilişkilerinde daha başarılı olduklarını düşünüyorum.”

Yazar, yukarıdaki metinde iyimserliği ve kötümserliği uçlarda yaşayan insanları eleştiriyor ve bunun doğru olmadığını metnin son kısmında kendi düşüncesini ortaya koyarak okuyuculara bildiriyor. Dolayısıyla bu metinde tartışmacı anlatımdan yararlanıldığını söyleyebiliriz.

 

Örnek 3:

“Hüzün meraklılarından değilim. Böyle bir ruh hâlinden hoşlanmam; ona önem de vermem. Bunun yanında birçok insan hüznü büyük bir değer sayar. Onlara göre hüzün olgun, erdemli, akıllı insanların özelliğidir. İtalyanlar bu duruma “kötülük” demekle daha uygun bir davranışta bulunmuşlar. Çünkü hüzün daima zarar veren, manasız, küçük, korkak bir duygudur.”

(Montaigne / Denemeler)

Yazar bu metinde hüzün duygusunun zararlı, manasız, küçük ve korkak bir duygu olduğunu bir tartışma havası içinde vermiştir. Ayrıca bu metinde öznellik hâkimdir. Dolayısıyla bu metinde anlatım biçimlerinden tartışmacı anlatımdan yararlanıldığını söyleyebiliriz.

17 Nisan 2024 Çarşamba

Açıklayıcı Anlatım Nedir? Açıklayıcı Anlatıma Örnek Paragraflar


Bir konuyu açıklamak ve bir konu hakkında okuyucuyu bilgilendirmek amacıyla kullanılan anlatım biçimine açıklayıcı anlatım denir. Nesnel bir anlatımın hâkim olduğu açıklayıcı anlatımda amaç okuyucuya bilgi vermek ve ona bir şeyler öğretmektir.

Anlatım Biçimlerinden Açıklayıcı Anlatıma Örnek Paragraflar:

Örnek 1:

İskânın sözlük anlamı “yurtlandırma, yurtlanma, yerleştirme"dir. Osmanlı Devleti, Rumeli topraklarını fethettikten sonra buralarda iskân politikası uygulamıştır. İskân politikası, Osmanlı'nın Rumeli'yi fethettikten sonra buraların Türkleşip Müslümanlaşması amacıyla Anadolu'da bulunan Türk ailelerini buraya yerleştirmesi politikasıdır. İskân politikası, Osmanlı Devleti’nin kısa sürede büyümesini ve bir cihan devleti olmasını sağlamıştır.

 

Yukarıdaki metinde temel amaç “iskân politikası” hakkında okuyucuya bilgi vermektir. Bu nedenle bu metinde açıklayıcı anlatımdan yararlanılmıştır.

 

Örnek 2:

Genel ağ (İnternet) üzerinden insanların gerçek ya da sanal ürünleri satın alma işlemine e-ticaret denir. E-ticaret sayesinde alacağınız bir ürünü internet ortamındaki güvenli siteler yoluyla karşılaştırma imkânı bulabilir ve size en uygun ürünü kısa sürede bulabilirsiniz. Böylece e-ticaret sayesinde zamandan tasarruf ederek kolayca alışveriş yapmış olursunuz.

 

Yukarıdaki metinde e-ticaret hakkında okuyucuya bilgi verilmiştir. Temel amaç bilgi vermek ve açıklamak olduğundan bu metinde açıklayıcı anlatımdan yararlanıldığını söyleyebiliriz.

 

Örnek 3:

Deniz ve okyanus tabanında meydana gelen deprem ve deniz altı volkanızması gibi sebeplerle ortaya çıkan doğal afet türüne tsunami denir. Tsunami önlenmesi mümkün olmayan bir doğal afettir. Ancak alınacak bazı önlemler tsunaminin etkilerini azaltabilir. Erken uyarı sistemlerinin kurulması, etkilenebilecek yerlerin bir plân dahilinde boşaltılması, insanların kıyı şeridinden yüksek yerlere doğru uzaklaştırılması tsunaminin etkilerini azaltabilir.

 

Yukarıdaki metinde bir doğal afet türü olan “tsunami” hakkında bilgi verilmiştir. Temel amaç bilgi vermek ve açıklamak olduğundan bu metinde açıklayıcı anlatımdan yararlanıldığını söyleyebiliriz.

6 Şubat 2024 Salı

Sohbet (Söyleşi) Türü ve Özellikleri



Sohbet (Söyleşi) Türü Nedir?

Yazarın, bir konu hakkında kişisel düşüncelerini kanıtlama kaygısı gütmeden okuyucuyla konuşuyormuş gibi anlattığı yazı türüne sohbet (söyleşi) denir.

 

Sohbet (Söyleşi) Türünün Özellikleri

1)Bu türe öznellik hakimdir. Yazar bir konu hakkındaki kişisel düşüncelerini kanıtlama kaygısı gütmeden anlatır.

2)Sohbet türünde yazar anlatacaklarını karşısında biri varmış ve onunla konuşuyormuş gibi anlatır.

3)Sohbet türünde ciddi ve bilimsel bir anlatım yoktur. Yazar içten bir anlatım tarzı benimser.

 

Sohbet ile Deneme Arasındaki Fark:

Sohbet türü ile deneme türü sıklıkla karıştırılan iki yazı türüdür. Bu iki yazı türünü birbiriyle karıştırmamak için şuna dikkat etmemiz gerekir. Deneme türünde yazar bir konu hakkındaki kişisel düşüncelerini kendi kendine konuşuyormuş gibi anlatırken, sohbet türünde yazar, düşüncelerini karşısında biri varmış gibi anlatır.

 

Sohbet (Söyleşi) Türü ile İlgili Örnek Metin:

“Günde kaç sayfa kitap okursunuz?” diye sorsam ne cevap verirdiniz? Kiminiz “hiç okumuyorum”, kiminiz 20 sayfa, kiminizse 50-100 sayfa gibi cevaplar verirdiniz sanırım. Ne cevap vereceğinizi tam olarak bilemiyorum ama kitap okuma konusunda günlük bir ölçü tutturmakta fayda olacağını düşünüyorum. Başka bir deyişle kitap okuma konusunda kendimize günlük bir hedef belirlemeliyiz. Örneğin “Ben her gün 20 sayfa okuyacağım.” gibi bir hedef... Eğer kendimize bir hedef belirleyip buna da titizlikle uyarsak kısa bir zaman dilimi sonucunda kendimizde olumlu değişimler göreceğimizi düşünüyorum.

 

Yukarıdaki metinde yazar, kişisel düşüncelerini okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi anlatmıştır. Bunu özellikle metnin ilk cümlelerinde görebiliyoruz. Bu nedenle yukarıdaki metnin türü sohbet (söyleşi)dir.

4 Şubat 2024 Pazar

Söz Gruplarında Anlam

 

Söz grupları, birden fazla sözcüğün bir araya gelerek anlamsal ve yapısal birlik oluşturduğu dil birlikleri olarak tanımlanabilir. Söz grupları testlerde ve açık uçlu sınavlarda karşımıza soru şeklinde çıkabiliyor.

 

Söz grupları açık uçlu sorularda karşımıza “Yukarıdaki cümlede altı çizili sözün/deyimin cümleye kattığı anlamı yazınız.” şeklinde çıkabilir. Öncelikle bu soru tiplerine bakmamızda yarar var.

 

Onun gibi yetenekli yazarların olması az da olsa yüreğimize su serpiyor.

Yukarıdaki cümlede altı çizili deyimin cümleye kattığı anlamı yazınız.

Cevap: (Ferahlatmak, rahatlatmak)

 

Aşağıdaki örneklerde ise yine bu soru tipine uygun örnekler verilmiştir.

 

Derslerimizin daha verimli olabilmesi için kendimize bir yol çizmemiz lazım.

Yol çizmek: (Bir konuda plân yapmak)

 

İşleri yoluna koyunca huzuru da yerine geldi.

Yoluna koymak: (İstenilen biçime getirmek, düzene koymak)

 

Yukarıdaki örneklerde deyimler gibi kalıplaşmış söz gruplarına yer verdik. Bir de kalıplaşmamış söz gruplarına bakmamızda fayda var.

 

-Eskisi gibi enerjik değildi ve artık aynalar acımasızlığını yüzüne vuruyordu.

cümlesinde altı çizili söz grubu kalıplaşmamış söz grubudur ve kişinin artık yaşlandığını vurgulamaktadır.


-Devir teknoloji devri ve akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar artık rahatlıkla ulaşabileceğimiz mesafedeler. Rahatlıkla ulaşabildiğimiz için de bu teknolojik aletlerin etkisi altında kalabiliyoruz. Yani anlayacağınız hepimiz ekranların renkli dünyasına hapsolduk.


Yukarıdaki altı çizili ifadeyle anlatılmak istenen teknoloji bağımlılığıdır.





28 Aralık 2023 Perşembe

Masal Nedir? Masal Türünün Özellikleri


 

Masallar, çocukların hayal dünyalarını besleyen ve hayal güçlerini geliştiren, onlara değerleri öğreten önemli edebi ürünlerdir. Bu yazımızda “Masal nedir?” sorusunu cevaplayıp, “masal türünün özelikleri” üzerinde duracağız.

Masal Nedir?

Olağanüstü olayların anlatıldığı ve olağanüstü kahramanlara yer verilen metin türüne masal denir.

Masal Türünün Özellikleri

-Gerçek hayatta yaşanması mümkün olmayan olayların anlatıldığı metin türüdür. Dev, peri, ejderha vb. olağanüstü kahramanlara yer verilir.

-Masallar tamamen hayal ürünü olan eserlerdir.

-Masallarda mekân ve zaman belirsizdir. Mekân adı olarak “Kaf Dağı, Maçin” gibi ifadeler kullanılır.

-Anonim bir tür olan masallarda genellikle iyiyle kötünün, haklıyla haksızın mücadelesi vardır. Başka bir deyişle masallarda zıt durumların temsilcilerinin birbirleriyle mücadelesi söz konusudur.

-Masallar genellikle “Bir varmış, bir yokmuş” veya “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde” gibi kalıplaşmış ifadeler ve tekerlemelerle başlar.

-Masallarda yerli, milli ve dini motiflere yer verilmez. Masalların verdiği mesajlar evrensel mesajlardır.

-Masallarda okuyuculara ders verme amacı vardır. Masallar bu yönüyle eğitici-öğretici (didaktik) bir nitelik taşır.

-Anlatımda genellikle duyulan (öğrenilen) geçmiş zaman kipi (-miş) kullanılır.

29 Kasım 2023 Çarşamba

"Püf Noktası" Deyiminin Hikâyesi


 

En az iki sözcükten oluşan, mecaz anlam taşıyan, anlatımı zenginleştirmek amacıyla kullanılan kalıplaşmış söz öbeklerine deyim dendiğini biliyoruz. 

Deyimler ve atasözlerinin özelliklerine BURADAN ulaşabilirsiniz. 

Anlatımın güçlenmesinde ve zenginleşmesinde epey etkili olan bu söz öbeklerinin ilgi çekici hikâyelerinin de olduğunu biliyoruz. Biz bu yazımızda günlük hayatta sıklıkla kullandığımız “püf noktası” deyiminin hikâyesini sizlerle paylaşacağız. Hikâyeye geçmeden önce ”püf noktası” deyiminin anlamını sizlerle paylaşmak istiyoruz:

“Bir işin en ince, hassas ve önemli noktası.” (Kaynak: TDK)

 

“Püf Noktası” Deyiminin Hikâyesi

Vaktiyle testi ve çanak çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona:

-Sen, demiş, daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor.

Ustasının bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamaz ve gidip bir dükkân açar. Açar açmasına da yeni dükkânında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler, onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa, bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet ustasına gider ve durumu anlatır. Usta:

-Sana demedim mi evlâdım; sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Bu sanatın bir püf noktası vardır.

Usta bunun üzerine tezgâha bir miktar çamur koyar ve:

-Haydi, der, geç bakalım tezgâhın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim.

Eski çırak, ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta, önünde dönen çanağa arada sırada “püf!” diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırak da bu sanatın püf denilen noktasını öğrenmiş olur.

Her sanatın incelik gereken nazik kısmına da o günden sonra püf noktası denilmeye başlanır.

(Kaynak: İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı Yayınları)


"Saman altından su yürütmek" deyiminin hikayesine BURADAN ulaşabilirsiniz. 

22 Kasım 2023 Çarşamba

Paragraf Sözlüğü / Paragraflarda Sıklıkla Çıkan Sözcükler ve Anlamları


 

Aşağıda paragraf sorularında sık sık karşımıza çıkan sözcükler ve anlamları verilmiştir.

 

Aktüel: Güncel. (Günün konusu olan, şimdiki, bugünkü (haber, olay vb.)

Anlatı: Roman, hikâye, masal vb. edebi türlerde bir olay dizisini anlatma biçimi, öyküleme.

Ağdalı:

1.Bilinmeyen kelimelerden, anlaşılması güç sözlerden oluşan (deyiş).

2.Karmaşık.

Adapte: Uyarlanmış.

Alafranga: Avrupa kültürüne özgü olan, Avrupa uygarlığını benimsemiş, Batılıca, alaturka karşıtı.

Alaturka: Eski Türk gelenek, görenek, töre ve hayatına uygun, Doğuluca, alafranga karşıtı.

Anonim: Yazanı, yapanı, söyleyeni bilinmeyen; laedri.

Bağdaşmak: Uymak.

Örnek: Gerçekle bağdaşmayan söylemler...

Banal: 1. Herkesçe kullanılan, anlaşılan.

             2. Sıradan

Burjuva: 1. Orta sınıftan olan; kent soylu.

                2. Şehirde yaşayıp özel imtiyazlardan yararlanan.

Betik: Yazılı olan şey, kitap.

Biçem: Üslup, anlatış biçimi.

Basmakalıp: Özgünlüğü olmayan, değişiklik göstermeyen, bilineni tekrarlayan.

Çalakalem: 1. Durmadan, çabucak yazarak.

                     2. Gelişigüzel, özen göstermeden.

Çetrefil: 1. Karışıklığı dolayısıyla, anlaşılması veya sonuca bağlanması güç.

                2. Yapı ve ses kurallarına aykırı kullanılan dil.

                3. Sarp, engelli ve engebeli (yer).

Devinim: 1. Hareket.

                 2. Bir ruh durumundan başka bir ruh durumuna geçiş.

                 3. Zaman içinde durum değiştirme.

Dingin: Sakin, durgun olan.

Didaktik: Öğretici.

Dikte etmek: 1. Yazdırmak için söylemek.

                         2. Birine isteklerini zorla kabul ettirmek. (mecaz)

Dejenere: Soysuz, yoz, yozlaşmış, bozulmuş, aslını koruyamamış.

Doğaçlama: 1. Birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi.

                       2. Yazılı metni olmayan, oyuncular tarafından sahnede yakıştırılan sözlerle tamamlanan oyun, tuluat.

Dipnot: Metin içinde geçen herhangi bir bilgi ile ilgili olarak sayfa altına, çalışmanın sonuna konulan açıklama veya kaynak bilgisi; haşiye.

Dipnot düşmek: Eklemek, açıklama yapmak.

Eleştiri: Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit.

Eleştirmen: Eleştiri yapan kimse, tenkitçi, münekkit.

Erek: Amaç.

Örnek: Ulaşılması güç bir erek için gece gündüz durmadan çalışıyordu.

Asgari: En az, en aşağı, en düşük, en alt.

Azami: En çok, en üst, en büyük, en yüksek (derece, nicelik).

Anekdot: Hikâyecik.

Evrensel: Bütün insanlığı ilgilendiren.

Estetik: 1. Sanatsal yaratının genel yasalarıyla sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi.

               2. Güzellik duygusu ile ilgili olan; güzel duyusal.

               3. Güzelliği ve güzelliğin insan belleğindeki ve duygularındaki etkilerini konu olarak ele alan felsefe kolu.

Empoze: Dayatmak.

Etik: 1. Ahlak bilimi.

         2. Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü.

Edim: Yapılmış, gerçekleşmiş davranış; amel.

Örnek: Hayatımızın geneline baktığımızda her edimimizin altında mutluluğa ve huzura ulaşma çabası yatar.

Edimsel: Edim niteliğinde olan, gerçek olarak var olan.

Eğreti: 1. Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, bir şeyin yerine geçici olarak kullanılan.

             2. İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış olan.

Ego: Ben. (Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge.)

Egoist: Bencil.

Egoizm: Bencillik.

Fantastik: Hayalî.

Fantezi: 1. Sonsuz, sınırsız hayal.

               2. Değişik heves, değişik beğeni, değişik düşünüş.

Fonetik: 1. Ses bilgisi.

                2. Herhangi bir dilde yer alan seslerin fiziksel özellikleri.

Örnek: Eserinde Türkçenin fonetiğine uymayan sözcükler göze çarpıyordu.

Fenomen: 1. Herhangi bir özelliğiyle dikkat çeken, kitleleri etkileme gücü olan kimse veya nesne.

                  2. Olgu (Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç.)

30 Ekim 2023 Pazartesi

Anlatım Özellikleri

 

Bir yazının taşıması gereken nitelikleri ifade eden “anlatım özellikleri” şunlardır:

 

1)Açıklık

Anlatılmak istenenin hiçbir tartışmaya mahal vermeden kolayca anlaşıldığı, anlatımda söz sanatlarına ve sembollere yer verilmediği anlatım özelliğine açıklık denir.

2) Özgünlük

Anlatımda kendine özgü bir ifade tarzı benimseme başka bir deyişle taklitçi olmamayı ifade eder. Yeni, farklı, alışılmışın dışındaki anlatım tarzları bu anlatım özelliğini ifade eder.

3)Akıcılık

Okuduğumuz bir yazının kolay okunabilmesini başka bir deyişle okurken kişiyi rahatsız eden kelimelerin kullanılmamasını ifade eden anlatım özelliğidir. Anlatım sırasında ses akışını bozan gereksiz ek, hece veya sözcüklere yer verilmesi akıcılığı bozar.

4)Doğallık

Anlatımın günlük yaşamda olduğu gibi yapmacıklıktan uzak olmasını ifade eder.

5) Yoğunluk

Bir yazarın birden fazla anlamı bir arada verdiği anlatım özelliğidir.

6) Tutarlılık

Adından da anlaşılacağı üzere anlatımdaki ifadelerin ya da düşüncelerin birbiriyle çelişmemesini, düşüncelerin birbirini tutmasını ifade eder.

7) Özlülük

Anlatımda az sözle çok şey anlatmayı ifade eder.

8) Sürükleyicilik

Okuyucunun anlatıma olan ilgisini canlı tutan, içerisinde merak unsurunun yoğun olarak bulunduğu anlatım özelliğidir. Başka bir deyişle okuyucu “sürükleyicilik” ilkesinin olduğu bir anlatımda olayları adeta “gözünü kırpmadan" meraklı ve canlı bir şekilde takip eder.

9) Ulusallık / Yerellik

Sadece bir ulusa ya da bir yöreye ait kültürel özelliklerin dile getirildiği anlatım özelliğidir.

10) Evrensellik

Bir anlatımın ya da eserin dünyadaki tüm insanlara hitap ettiği anlatım özelliğidir.

11) Kalıcılık

Ortaya konan bir anlatımın ya da eserin yazıldığı dönemde, günümüzde, gelecekte ve her dönemde önemini, değerini korumasını ifade eder.

12) Sağlamlık

Anlatımın dil bilgisi kurallarına uygun olmasını ifade eder.

 


Popüler Yayınlar