20 Temmuz 2020 Pazartesi

Kısa Sürede Çok Sayıda Fikir Üretmenin Anahtarı: Beyin Fırtınası Tekniği


İster şirket toplantısı ister sınıf ortamı... Ortam ne olursa olsun, çok kısıtlı süreniz olduğunu düşünün ve çeşitli fikirlere ihtiyacınız var. İşte tam burada devreye beyin fırtınası tekniği giriyor.

Belli bir problem çözümünde grupça iş birliğine dayalı düşünmeyi gerektiren, sorunlara özgün ve değişik çözümler getirmek ve hayal gücünün kullanılmasıyla düşünce üretmek amacıyla kullanılan bir tekniktir beyin fırtınası tekniği. Bu teknik kısa sürede çok sayıda fikir ve öneri toplamayı amaçlar.

Beyin fırtınası, ilk defa Osborn isimli bir reklamcı tarafından kullanılmıştır. Osborn'un amacı yeni ürünlere yeni isim ve slogan bulmaktı.

Beyin fırtınası tekniği, sorunlara alışılmışın dışında özgün ve ilginç çözümlerin bulunmasını sağlayan bir tekniktir. Kişinin paylaşım ve iletişim becerilerini geliştiren bu teknik hazırlık, fikir üretme ve fikir değerlendirme olmak üzere üç aşamadan oluşur:

1) Hazırlık: Bu aşamada fikirlerin belirtilmesi için zaman sınırı belirlenir. Uygulamanın kısa bir zaman diliminde (5-15 dakika) yapılması yararlı olacaktır. Ayrıca bu aşamada sorun tahtaya yazılır.

2) Fikir üretme aşaması: Bireylerden ilginç, yeni ve özgün fikirlerin alındığı aşamadır. Bu aşamada katılımcılarda var olabilecek gerilim azaltılmalı, özgür, güvenilir ve demokratik bir ortam oluşturulmalıdır. Bireyler fikirlerini rahatça ifade edebilmelidir. Ayrıca bireyler fikirleri için ayıplanmamalı ve yargılanmamalıdır. Aktif katılımın sağlanması da önemlidir.

3) Fikir değerlendirme aşaması: Fikirlerin oylama ya da puanlama yoluyla önem sırasına konduğu ve çözüm önerilerinden seçimlerin yapıldığı aşamadır. Seçimler bir veya birkaç kişi tarafından değil, tüm katılımcıların fikirleri ve onayı alınarak yapılır.  

Beyin Fırtınası Tekniği Nasıl Uygulanır? 

1) Konu veya sorun tahtaya yazılır ve süre belirlenir. (hazırlık)
2) Bireylerin fikirlerini özgür ve rahat bir ortamda eleştiri ve yargılama olmadan söylemeleri sağlanır. (fikir üretme aşaması)
3) Ortaya çıkan öneriler veya fikirler, seçilen bir yazıcı tarafından tahtaya yazılır. (fikir üretme aşaması)
4) Öneriler ve fikirler oylama ya da puanlama yoluyla önem sırasına konur ve çözüm önerisi ya da önerileri tespit edilir. (fikir değerlendirme aşaması)

Beyin Fırtınası Tekniğinin Uygulanışı Konusunda Öneriler 

Bu teknikten fayda sağlayabilmemiz için mümkün olduğunca çok fikir üretilmesini ve ilginç, gülünç fikirlerin ortaya çıkmasını özendirmemiz gerekir. Çünkü ortaya çıkan bir fikir -gülünç de olsa- yeni ve önemli bir fikrin ortaya çıkmasına neden olabilir. Başka bir deyişle bireylere fikir üretme konusunda ilham kaynağı olabilir. Fikir üretme aşamasında eleştiri yapmaktan ve bireyleri yargılamaktan kaçınmak gerekir. Üretilen fikirlerin herkesin görebileceği bir yere yazılması da önemlidir.

Beyin Fırtınası Tekniğinin Sınırlılıkları 

-Psikomotor becerilerin geliştirilmesi için uygun bir teknik değildir.
-Uygulama sırasında seçilen konudan sapma ihtimali oldukça yüksektir.
-Fikir üretme aşamasında beklenen verim alınamayabilir. Çünkü benzer fikirlerin ortaya çıkması mümkün olabilmektedir.
-Bu tekniğin amacı sorun çözmektir ancak her zaman sorun çözülemeyebilir.

Öğretim Sürecinde Hangi Konular Seçilebilir? 

Bu teknik öğretim sürecinde sıklıkla uygulanabilecek bir tekniktir. Ancak konu seçilirken dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. Seçilecek konu veya sorun öğrencilerin gelişim özelliklerine ve ilgi düzeylerine uygunluk göstermelidir. Peki hangi konular seçilebilir? Biraz örnek verelim:

-Herkes aynı fikirlere sahip olsaydı neler olurdu?
-Su olmasaydı neler olurdu?
-İnternet olmasaydı bilgilere hangi yollarla ulaşabilirdik?
-Küresel ısınmanın etkilerini azaltmak için neler yapılabilir?
-Çevre kirliliğini önlemek için neler yapabiliriz?

Değerli okurlarımız, bu yazımızda beyin fırtınası tekniğini, bu tekniğin uygulanışını ve beyin fırtınası tekniğinin sınırlılıklarını ele aldık. Herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler diliyoruz.

17 Temmuz 2020 Cuma

Velilerin Sınav Sonuçlarına Yaklaşımı Nasıl Olmalı?

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/tr

Çocuklarımız, gençlerimiz büyük bir emekle sınava hazırlandılar ve sonucu iyi olsun kötü olsun bir sonuç elde ettiler. Sınav konusunda velilerimize düşen önemli bir görev var: Sınav sonucunu sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek...

Hayatta başarılı olmak da var başarısız olmak da... Bu hepimiz için geçerli bir durum... Çocuğunuz da girdiği sınavlarda başarısız olabilir. Bu durumda hemen çocuğunuzu yargılamak kesinlikle doğru bir davranış değildir. Ortada bir başarısızlık varsa önce anne-baba olarak kendinizi sorgulamalısınız. Önce şu soruları kendinize sormanızı tavsiye ederiz:

-Çocuğuma yeteri kadar sorumluluk bilincini aşılayabildim mi?

"Çocuğunuza Sorumluluk Duygusunu Nasıl Kazandırabilirsiniz?" adlı yazımıza BURADAN ulaşabilirsiniz.

-Çocuğum çalışma alışkanlığını yeterince kazanabildi mi? Ona bu alışkanlığı kazandırma konusunda bizler elimizden geleni yapabildik mi?
-Çocuğumun evde rahat bir ders çalışma ortamı var mıydı? Bu ortamın sağlanmasında üzerimize düşen görevleri yerine getirebildik mi?
-Çocuğumla sağlıklı bir iletişim kurabildim mi?
-Koronavirüs salgını nedeniyle yapılmaya başlanan uzaktan eğitim sürecinde çocuğuma yeteri kadar fayda sağlayabildim mi? Bu süreçte ona yeterince destek ve rehber olabildim mi?
-Salgın sürecinde çocuğumun öğretmenleriyle sağlıklı bir iletişim kurabildim mi?

Değerli anne-babalar, kısacası önce kendinizi sorgulamalı daha sonra çocuğunuzla birlikte başarıyı artırabilmek adına etkili ve verimli bir plan geliştirmelisiniz. "Zararın neresinden dönersek kârdır." anlayışından hareketle çocuğunuzun bundan sonraki eğitim hayatında başarılı olabilmesi adına adımlar atmalısınız. Sınav başarısızlığı dünyanın sonu değildir. Başarı da başarısızlık da aslında yeni bir başlangıçtır. Bu yeni başlangıcı sağlıklı bir şekilde yapmak ise oldukça önemlidir. 

Değerli anne-babalar, sınav başarısızlığı karşısında;

1) Çocuğunuzla doğru bir şekilde iletişim kurmaya çalışın. Kesinlikle onu kıracak, üzecek, öz güvenini zedeleyecek ifadelerden kaçının. Başarısızlığın nedenlerini çocuğunuzla birlikte tespit edip onun eksikliklerini giderecek verimli ve etkili bir çalışma programı hazırlayın.
2) Ona ceza vermekten kaçının. Çünkü ceza vermek sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir. Ceza vermek yerine ona sorumluluk bilincini geliştirecek görevler verebilirsiniz. Her koşulda çocuğunuzla doğru bir şekilde iletişim kurmanın yollarını arayın.
3) Onu sosyal faaliyetlerden alıkoymayın. Aksi takdirde çocuğunuzun kişisel gelişimini baltalamış olursunuz.
4) Sınav sonucu üzerinden çocuğunuzun hayatta başarılı olup olamayacağı konusunda tespitler yapmaktan kaçının.
5) Çocuğunuzu akranlarıyla kesinlikle kıyaslamayın. Çocuğunuzu akranlarıyla kıyaslamak onda yetersizlik duygusunun oluşmasına yol açabilir.
6) Sınav sonucuna göre çocuğunuzu zekâ seviyeleri açısından değerlendirmekten kaçının. Sınav, çocuğunuzun o esnadaki bilgilerini ölçen bir uygulamadır. Sınav esnasında kaygı, heyecan vb. durumlar çocuğunuzun gerçek performansını göstermesine engel olmuş olabilir. Bu nedenle sınavlar, çocuğunuzun zekâ düzeyi hakkında sağlıklı bilgiler vermeyebilir.
7) Tüm bunları yaparken dengeyi sağlamaya çalışın. Onun şımarık bir birey olmasına neden olacak davranışlardan kaçınmaya özen gösterin.

Değerli veliler, sınav başarısızlığı kesinlikle dünyanın sonu değildir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi aslında yepyeni bir başlangıçtır. İyi bir başlangıç yapmak sizlerin ve çocuğunuzun elinde... Son olarak şunu söylemek isteriz ki; çocuğunuza her şeyden önce kendisi ve geleceği için çalışıp başarılı olması gerektiği bilincini aşılamanız onun bundan sonraki hayatı için önemli bir adım olacaktır. Herkese sevgi ve saygılarımızla...

15 Temmuz 2020 Çarşamba

Gagne'nin Öğretim Durumları Modelinin Basamakları Nelerdir?

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/tr

Öğretim sürecinin verimli geçmesi şüphesiz hepimizin ortak isteği ve amacıdır. Bir öğretim sürecinin verimli geçebilmesi için de çeşitli basamakları neredeyse kusursuz bir şekilde planlamamız gerekir. Bu yazımızda öğretim sürecini daha verimli hale getirebilmek adına Gagne'nin öğretim durumları modelinin basamaklarını ele alacağız.

Gagne'nin öğretim durumları (etkinlikleri) modeliyle ilgili daha önce yayınladığımız yazıya BURADAN ulaşabilirsiniz. 

Şimdi bu basamakları tek tek açıklayalım:

1) Dikkat çekme: Öğretme-öğrenme sürecinin belki de en önemli basamağı dikkat çekme basamağıdır. Öğrenci, ilgisini ve dikkatini çekmeyen hiçbir dersi ve konuyu dinlemez, dinlemek istemez. Konuyu daha ilginç ve ilgi çekici hale getirmek başarının anahtarıdır. Bu aşamada öğrencinin dikkatini çekmek ve ilgisini canlı tutmak amacıyla derse bir örnek olayla başlama, konuyla ilgili anı, hikâye, fıkra anlatma, öğrencilere çeşitli görseller sunma gibi etkinlikler yapılabilir.

Örnek: "Doğa ve Evren" temasıyla ilgili bir metin işleyecek olan bir Türkçe öğretmeninin dersine bu konuyla ilgili haber yazıları ve çeşitli resimlerle başlaması. 

2) Öğrenciyi hedeften haberdar etme: İşlenecek konunun ve ulaşılacak hedeflerin öğrencilere dersin başında söylendiği bölümdür. Ulaşılacak hedefleri öğrenen öğrenci derse ve konuya karşı daha çok motive olur.

Örnek: Bir matematik öğretmeninin dört işlemle problem çözmenin öğrencilere sağlayacağı yararları ve bu becerinin gündelik hayatta nerelerde kullanılacağını anlatması. 

3) Ön bilgileri hatırlatma: Bu aşamada daha önce öğrenilen bilgiler öğrencilere hatırlatılır ve bu bilgilerle yeni öğrenilecek bilgiler arasında ilişkilendirmeler yapılır. 

Örnek: Bir Türkçe öğretmeninin isim ve fiil cümleleri konusunu anlatmadan önce isim ve fiil kavramlarının ne demek olduğunu öğrencilere anlatması. 

4) Uyarıcı materyalleri sunma (Asıl konuyu/yeni konuyu anlatma): Öğrencilerin derse dikkatleri çekildikten ve güdülenmeleri sağlandıktan sonra dersin asıl konusu ile ilgili materyallerin öğrencilere sunulduğu basamaktır. Başka bir deyişle öğrencilere yeni konunun anlatıldığı basamaktır. 

Örnek: Türkçe dersinde "Cümle Türleri" konusunun anlatılmaya başlanması ve bu konuyla ilgili örneklerin öğrencilere sunulması. 

5) Öğrenciye rehberlik etme: Öğrenmeyi kolaylaştırıcı ipuçlarının verildiği ve öğrencinin cevabı kendi kendine bulmasının amaçlandığı basamaktır. Öğretmen bu basamakta verdiği ipuçlarıyla öğrenciye rehberlik yapar. 

Örnek: Matematik dersinde problem çözerken hangi adımların izleneceği hakkında öğrencilerin bilgilendirilmesi ve problem çözmenin püf noktalarının öğrencilere anlatılması. 

6) Performansı (davranışı) ortaya çıkarma: Öğrenci dersin bu basamağında öğrendiklerini uygulama ve davranışı gösterme imkanı bulur. Bu basamakta dikkat edilmesi gereken nokta ise davranışın ortaya çıkması için uygun ortamın hazırlanmasıdır. 

Örnek: Matematik dersinde problem çözmede hangi adımların izleneceği konusunda öğrenciler bilgilendirildikten sonra onlara yeni problemlerin sunulması ve öğrencilerin bu problemleri çözmeye çalışmaları. 

7) Dönüt/düzeltme/geribildirim verme: Doğru davranışların pekiştirildiği, yanlış öğrenmelerin düzeltildiği basamaktır. 

8) Öğrenilenlerin değerlendirilmesi: Ortaya çıkan öğrenme ürünlerinin ve öğrencilerin durumunun başlangıçta belirlenen hedeflere ne kadar uygun olduğuna karar verilen basamaktır. 

9) Öğrenilenlerin kalıcılığını ve transferi sağlama: Öğretmenin, öğrencileri yeni problem durumlarıyla karşı karşıya getirdiği, öğrenilen bilgilerin yeni durumlarda kullanılmasını sağladığı basamaktır. Bu basamakta çeşitli alıştırmalar ve projeler aracılığıyla öğrenilenlerin transferi sağlanır. 

Örnek: Öğretmenin öğrencilere daha zor ve karmaşık etkinlikler sunması ve öğrencilerden konuyla ilgili proje, sunu vb. etkinlikler geliştirmesini istemesi. 

Değerli okurlarımız, bu yazımızda bir öğretim sürecinin hangi basamaklardan oluştuğunu başka bir deyişle Gagne'nin öğretim durumları modelinin basamaklarını ele aldık. Herkese huzurlu ve sağlıklı günler...




13 Temmuz 2020 Pazartesi

Öğretim Durumları Modelinde Öğrenme Ürünleri Nasıl Sınıflandırılmıştır?


Foto Kaynak: https://www.pexels.com/tr

Eğitim-öğretim alanında uygulanmak üzere geliştirilmiş bir diğer model ise Gagne'nin geliştirdiği öğretim durumları (etkinlikleri) modelidir.

Gagne'nin geliştirdiği bu modele göre öğrenme beyinde gerçekleşir ve gözlenebilen davranışlarla dolaylı olarak anlaşılır. Öğrenmede dış faktörlerle birlikte iç faktörlerin de dikkate alındığı bu modele göre beş tür öğrenme ürünü vardır. Şimdi bunları tek tek açıklayalım:

1) Sözel Beceriler (Sözel Bilgi) 

Tanımlar, terimler, ilkeler, isimler ve sembollerle ilgili bilgileri kapsayan bu öğrenme ürününde bilgiyi doğrudan ifade etmek ve açıklamak esastır. Diğer öğrenmeler için ön koşul öğrenmeler olarak kabul edilen bu öğrenme ürünü Bloom taksonomisinin bilgi düzeyindeki davranışlarına denk gelir.

Örnekler: -Türkiye'nin coğrafi bölgelerini saymak
-Bir ilin ilçelerini saymak
-Türkçe dersinde sıfatın tanımını söylemek
-Bir üniversite öğrencisinin üniversiteye başladığı tarihi hatırlaması

2) Zihinsel Beceriler (Entelektüel Beceriler)

Bloom taksonomisinin kavrama ve uygulama düzeyindeki davranışlarına denk gelen bu öğrenme ürününde bilgiyi çevirme, yorumlama ve kullanma esastır.

Örnekler: -Matematiksel ifadeleri sözel ifadelere çevirme
-Nesneleri büyüklüklerine göre sıralamak
-Kesirleri ondalık kesirlere çevirme
-Verilen bir şiiri düz yazı metnine çevirme
-Geometrik şekilleri birbirinden ayırt edebilme
-Türkçe dersinde fiil ile fiilimsiyi ayırt edebilme

NOT: Zihinsel beceriler "Nasıl"ı bilmeyle ilgilidir. Yani zihinsel beceriler "Öğrenci matematiksel ifadeleri sözel ifadelere nasıl çevirecek?" gibi bilgileri kapsar.

3) Bilişsel Stratejiler 

Öğrencinin öğrenebilmesi ve düşünebilmesine yardımcı olan bilişsel stratejilerin eğitimde yeri çok önemlidir. Çünkü öğrencinin elde ettiği bilgiyi transfer edebilmesi ve problem çözmek için kullanması öğrenme-öğretme sürecinde oldukça önemlidir. Bloom taksonomisinin sentez düzeyi davranışlarına denk gelen bu öğrenme ürünü öğrencilerin durumlara ve sorunlara özgün çözümler getirebilme, özgün ürünler tasarlayabilme ve yaratıcı düşünme becerisi açısından oldukça önemlidir.

Örnekler: -Bir öğretmenin ders anlatmada yeni bir yöntem bulması
-Bir modacının özgün bir elbise tasarlaması
-Bir öğrencinin kendisine has bir öğrenme stili geliştirmesi
-Sınav stresini azaltabilmek için etkili bir yol bulma

4) Tutumlar 

Bireylerin derslere, olaylara, olgulara veya çeşitli durumlara karşı geliştirdikleri olumlu veya olumsuz tavırları ifade eden bir öğrenme ürünüdür. Öğretim durumları modeline göre öğrencilerin derslere ve konulara karşı olumlu tutum geliştirmelerini sağlayacak etkinlikler düzenlenmelidir.

Örnekler: -Basketbolu futbola tercih etmek
-Komedi filmlerini izlemeyi tercih etmek
-Şiir okumayı ve yazmayı sevmek
-Şiir dinletilerine katılmayı tercih etmek
-Doğa yürüyüşlerini sevmek

5) Psikomotor Beceriler (Devinişsel/Devinimsel Beceriler) 

Beden hareketlerinin bir beceriyi yerine getirmek için harekete geçirilmesi başka bir deyişle zihin-kas koordinasyonunun sağlanmasıyla ortaya bir performans koymayı içeren bir öğrenme ürünüdür. Psikomotor becerilerin hedeflenen sürede ve nitelikte yapılabilmesi için sık tekrarlara ihtiyaç vardır.

Örnekler: -Araba sürmek
-Bisiklet sürmek
-Yazı yazmak
-Bir müzik aletini düzgün bir şekilde çalmak (piyano, keman vb. çalmak)
-Resim yapmak vb.

Değerli okurlarımız, bu yazımızda öğretim durumları modeli ya da diğer adıyla öğretim etkinlikleri modelini ele aldık. Yazılarımız devam edecek. Lütfen takipte kalın.

12 Temmuz 2020 Pazar

Hibrit Eğitim Modeli Nedir?

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/tr-tr/fotograf/arastirma-bilgi-edebiyat-egitim-289737/

Koronavirüs süreci bizlere hayatımızda hiç yaşamadığımız duyguları ve durumları yaşattı. Neredeyse tüm faaliyetler durma noktasına geldi. Tabii bu süreç eğitim-öğretim faaliyetlerini de olumsuz etkiledi. Yüz yüze eğitime ara verildi ve uzaktan eğitime başlandı. Uzaktan eğitime başlanmasıyla birlikte eğitim-öğretim teknolojilerinin ne kadar da büyük bir öneme sahip olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Ancak uzaktan eğitim sürecinde aksaklıklar da yaşandı. İnternet erişimi sıkıntısı (özellikle kırsal kesimde yaşayan öğrenciler için), teknik yetersizlikler, öğrencileri sürece katmada ve motive etmede yaşanılan güçlükler bunlardan bazıları... Ve artık yeni tip koronavirüsün hayatımıza girmesiyle birlikte eğitimde yepyeni bir dönem bizleri bekliyor gibi... 31 Ağustos'ta okulların açılması plânlanıyor ama açılıp açılmayacağı ve açıldığı takdirde hangi yöntemlerin izleneceği belirsiz durumda. 31 Ağustos'ta okulların açılması halinde öğrenme öğretme sürecinde hangi modelin uygulanacağı hakkında çeşitli görüşler var. Uygulanması düşünülen modellerden birisi hibrit eğitim modeli. Peki hibrit eğitim modeli nedir?

Hibrit eğitim modeli başka bir deyişle harmanlanmış öğrenme çevrim içi ya da internet tabanlı öğrenme etkinliklerinin sınıf içinde gerçekleştirilen yüz yüze öğrenme etkinlikleriyle birleştirilmesini ifade eder. Başka bir deyişle biz buna geleneksel eğitim uygulamalarıyla internet teknolojisinin bir arada kullanılması diyebiliriz. Yani buradan anlayacağımız şu ki; yeni dönemde uzaktan eğitimle yüz yüze öğrenme etkinlikleri yoğun bir şekilde bir arada uygulanabilir. Örneğin; bazı dersler sınıf içinde yüz yüze verilecek bazı dersler ise uzaktan eğitim yoluyla öğrencilere sunulacak.

Yeni eğitim-öğretim yılında bizleri değişik uygulamalar bekliyor olabilir. Bu uygulamaların ne olacağını hepimiz merakla bekliyoruz. Herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler...

9 Temmuz 2020 Perşembe

Çocuğunuza Sorumluluk Duygusunu Nasıl Kazandırabilirsiniz?

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/girls-on-desk-looking-at-notebook-159823/

Çocuklarımız hayatımızın en değerli varlıklarıdır. Yeri gelir onlar için uykusuz kalır çalışır çabalarız yeri gelir tüm zamanımızı onlar için harcar, onların her türlü imkâna sahip olmasını isteriz. Onların hayatları boyunca başarılı olmalarını ister, zorlukları ve engelleri aşabilmeleri için elimizden geleni yaparız. Çocuklarımızın hayatları boyunca hep başarılı olmaları mümkün değildir. Çünkü hayatta inişler de vardır çıkışlar da... Ancak anne-babaların bir görevi vardır, o da çocuklarının hayata tutunabilmeleri için onlara belli başlı şeyleri öğretmek... İşte anne-babanın bu konuda yapabileceği en önemli şeylerden birisi de çocuklarına sorumluluk duygusunu kazandırabilmek...

Sorumluluk, insanın hayatta başarılı olabilmesi için sahip olması gereken en önemli duygulardan birisidir. Sorumluluk sahibi olmak, sabırlı olmak ve çalışmak kadar çok önemlidir, belki de başarının anahtarlarından birisidir. Sorumluluk sahibi olmak beraberinde düzeni ve disiplini de getirir. Ayrıca sorumluluk bilinci ve okul başarısı arasında ilişki vardır. Sorumluluk bilinci gelişmiş öğrenciler diğerlerine göre derslerinde daha başarılıdırlar.İşte bu nedenlerle çocuğunuza sorumluluk duygusunu kazandırmak oldukça önemlidir. Peki çocuğunuza sorumluluk duygusunu nasıl kazandırabilirsiniz? Maddeler halinde anlatmaya çalışalım: 

1) Öncelikle çocuğunuzu tüm yönleriyle iyi tanıyın. 
2) Ona başarabileceği görevler verin. 
3) Ona, bir şeyleri başarabilmesi için sık sık fırsat verin. 
4) Ödevlerini siz değil kendisi yapsın. Siz sadece ona zorlandığı yerlerde yardım edin. 
5) Yatağını ve odasını kendisi toplasın. 
6) Sofrayı kurmada ve toplamada size yardım etsin. 
7) Yemek yaparken sizi gözlemlemesine izin verin ve bu konuda ona başarabileceği küçük görevler verin. 
8) Yemekten önce ve sonra ellerini yıkasın, bunu mutlaka alışkanlık haline getirsin. 
9) Yaz günlerinde sokak hayvanları için bir kap su doldurun ve bu suyu evinizin önüne koyma görevini ona verin. Böylece çocuğunuzda hem hayvan sevgisi gelişir hem de çocuğunuz sorumluluk bilinci kazanır. 
10) Harçlığını doğru yerde ve zamanda harcama konusunda ona rehber olun. Bu konuda sorumluluk bilinci kazansın ki kazancın, emeğin kısacası sahip olunan değerlerin kıymetini bilsin. 
11) Evin ufak tefek alışverişlerini o yapsın. Örneğin; ekmek alma görevini ona verin. 

Bu listeyi genişletmek elbette mümkün. Siz de bunlara yenilerini ekleyip çocuğunuzun sorumluluk bilincini geliştirebilirsiniz. 

Çocuklarımıza sorumluluk duygusunu kazandırmaya çalışırken onlara yeteri kadar zaman tanımalıyız. Çünkü çocukta bu bilincin yerleşmesi hemen mümkün olmayabilir. Belki de en önemli nokta şu: Onların sorumluluk sahibi bir birey olmasını istiyorsak mutlaka onlara davranışlarımızla örnek olmalıyız. Çünkü küçükler her zaman büyüklerini taklit ederler. 

Yazımızın sizlere faydası olması dileğiyle... Herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler...

6 Temmuz 2020 Pazartesi

Görsel Zekâsı Baskın Olan İnsanların Özellikleri Nelerdir?

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/faceless-engineer-adding-details-to-sketch-of-aircraft-3825574/

Gardner'ın geliştirdiği çoklu zekâ kuramına ait bir diğer zekâ türü de görsel zekâ başka bir deyişle uzamsal zekâdır. Bu yazımızda görsel zekâyı ele alıp görsel zekâsı baskın olan insanların özelliklerini açıklamaya çalışacağız.

"Çoklu Zekâ Kuramı Nedir?" adlı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Görsel Zekâ Hangi Davranışları Kapsar?

Görsel zekâ, üç boyutlu nesneleri görmeden zihinde canlandırma ve somutlaştırma ile ilgili zekâ alanıdır. Şekil özelliklerini grafikler, tablolar, resimler, renkler ve çeşitli görsel sembollerle ifade etme davranışlarını içerisinde barındıran bir zekâ türüdür. Mimarlar, heykeltıraşlar, pilotlar, denizciler görsel zekâyı etkin bir şekilde kullanan meslek gruplarıdır.

"Bir resim, bin sözcük değerindedir." sözü tam da görsel zekâsı baskın olan kişilere uygun bir sözdür.

Görsel zekâ, bir görsel unsurda yer alan ayrıntıları fark edebilme yeteneğidir. Bir resme ya da şekle dakikalarca baktığımız olur ancak o resimdeki ya da şekildeki çeşitli ayrıntıları bir türlü fark edemediğimiz mutlaka olmuştur. İşte bu zekâyı etkin kullanan bir birey bizim dikkatimizden kaçan ayrıntıları bulabilir ve bu ayrıntılar üzerine çeşitli yorumlar yapabilir.

Görsel zekâsı baskın olan bireyler; 

-Yön bulmada başarılıdırlar. Başkasından yardım almadan yönlerini bulabilirler.
-Gözlemleyerek öğrenme konusunda ustadırlar.
-Gördüklerini kolay kolay unutmazlar. Çeşitli şekilleri, desenleri, renkleri hatırlama konusunda diğer bireylere göre öndedirler.
-Çeşitli yapılara, renklere ve çizgilere duyarlıdırlar.
-Geometrik şekilleri zihinde canlandırma, çeşitli şekilleri kullanma, harita ve grafik okuma, heykel yapma konusunda başarılıdırlar.
-Hayal güçleri gelişmiş olduğu için özgün ve ilginç üç boyutlu modeller ve yapılar oluşturma konusunda oldukça yeteneklidirler.
-Bilgiyi görselleştirme yoluna giderler ve bu yolla daha iyi öğrenirler.

"Sözel Zekâya Sahip Olan İnsanların Özellikleri Nelerdir?" adlı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Günümüz eğitim anlayışında dili etkin kullanma, okuduklarını anlama ve yorumlayabilme, mantıksal düşünebilme ve problem çözme yeteneklerinin bir öğrencide bulunması oldukça önemlidir ancak bu durum tek başına yeterli değildir. Bu yeteneklerin yanı sıra öğrencinin görsel okuma ve düşünme yeteneğinin de geliştirilmesi oldukça önem arz eder. Sınavlarda yeni nesil soruların sorulmaya başlanmasıyla birlikte görsel okuma ve düşünme yeteneğinin geliştirilmesi zorunluluğu da ortaya çıkmıştır. Hangi ders olursa olsun görsel unsurların yer aldığı soruların sayısı artmıştır. Bu nedenle öğrenme-öğretme sürecinde görsel unsurların yer aldığı etkinliklere sıklıkla yer verilmeli ve öğrencilerin bu görsel unsurlar üzerinde düşünmeleri ve yorumlamalar, çıkarımlar yapabilmeleri sağlanmalıdır.

Değerli okurlarımız, bu yazımızda görsel/uzamsal zekâ konusunu ele aldık. Yazılarımız devam edecek. Lütfen takipte kalın.


1 Temmuz 2020 Çarşamba

Matematiksel Zekâya Sahip Olan İnsanların Özellikleri Nelerdir?

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/woman-holding-books-3768126/

Gardner'ın geliştirdiği çoklu zekâ kuramına ait bir diğer zekâ türü de sayısal zekâ başka bir deyişle matematiksel/mantıksal zekâdır. Bu yazımızda matematiksel zekâyı ele alıp bu zekâya sahip olan insanların özelliklerini açıklamaya çalışacağız.

Matematiksel Zekâ Neyi İfade Eder?

Bu zekâ türü sayıları kullanma, akıl yürütme, çeşitli nesneleri sınıflama, problem çözebilme, hesaplama, kavramlar veya olaylar arasında çeşitli ilişkiler kurabilme, neden-sonuç ilişkileri kurabilme, soyut ve bilimsel düşünebilme, soyut yapıları bilme ve tanıyabilme yeteneklerini ifade eder.

Matematiksel/mantıksal zekâsı baskın olan bireyler; 

1) Sayıları kullanma konusunda oldukça ustadırlar. Sayı oyunlarını severler ve bu oyunlarda oldukça başarılı olurlar.
2) Mantıksal düşünme yeteneğine sahiptirler. Mantıksal ve sayısal yapıları rahatlıkla kavrayabilirler.
3) Hem tümevarımsal hem de tümdengelimsel akıl yürütme konusunda başarılıdırlar.
4) Zihinden hesap yapma konusunda ustadırlar. Matematiksel problemleri rahatlıkla çözebilirler.
5) Görsel okuma konusunda da başarılıdırlar. Grafikleri, tabloları ve istatistiksel ifadeleri yorumlama konusunda oldukça başarılıdırlar.
6) Strateji oyunlarını iyi oynarlar ve bulmaca hazırlamayı ve çözmeyi severler.
7) Hipotez kurma ve olaylar arasında neden-sonuç ilişkileri kurma konusunda başarı gösterirler.
8) Analitik düşünme konusunda diğer bireylere göre bir adım daha öndedirler.
9) Teknolojiye ilgi duyarlar ve teknolojik araç-gereçleri kullanma konusunda diğer bireylere göre üstündürler.
10) Bir okuma veya dinleme metninde geçen kavramlar veya olaylar arasında çeşitli ilişkiler kurabilirler.
11) Olayları, olguları ve çeşitli kavramları kategorilere ayırabilirler.
12) Soyut düşünebilme yetenekleri sayesinde karmaşık hesaplamalar yapabilirler.
13) Problemlere bilimsel çözümler üretebilirler ve deney tasarlayabilirler.

Ve bu konuyla ilgili son olarak: Matematikçiler, mühendisler, istatistikçiler ve bilim insanları matematiksel zekâsı baskın olan meslek gruplarıdır.

Değerli okurlarımız, bu yazımızda matematiksel zekâyı ve bu zekâya sahip olan insanların özelliklerini açıklamaya çalıştık. Zekâ türleri konusundaki yazılarımız devam edecek. Lütfen takipte kalın.

27 Haziran 2020 Cumartesi

Tam Öğrenme Modelinin Temel Özellikleri Nelerdir?

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/two-girls-doing-school-works-1720186/

Öğrenme-öğretme sürecinde uygulanabilecek modellerden birisi de tam öğrenme modelidir. Sizlere bu yazımızda tam öğrenme modelinin temel özelliklerinden bahsedeceğiz.

Bloom tarafından Carroll'un okulda öğrenme modelinden esinlenerek geliştirilen tam öğrenme modeline göre sınıftaki başarısız öğrencilerin varlığı onların ön bilgilerinin eksikliğine ve derse ve konuya karşı olumsuz bir tutum içinde olmalarına bağlıdır. Ayrıca öğrencilere sunulan öğretim hizmetinin uygun olmaması ve yeterli zaman verilmemesi de başarısız öğrencilerin varlığında etkilidir. Tam öğrenme modeli bu sınırlılıkların giderilmesi halinde bütün öğrencilerin başarılı olabileceğine vurgu yapar.

Tam öğrenme modelinin geliştiricisi Bloom'a göre öğrenme çevresel koşullardan etkilenir. Bu nedenle öğrenmenin daha nitelikli bir hale gelebilmesi için bizlerin değiştirilebilir koşullara yoğunlaşmamız gerekir. Öğrencilerin ön öğrenmeleri, derse karşı ilgileri ve tutumları, öğretim hizmetinin uygun olup olmaması, öğrencinin kendine güvenmesi -başka bir deyişle öğrencinin akademik özgüveni- öğretim ortamında bulunan araç-gereçler ve sahip olunan olanaklar öğrenme sürecindeki değiştirilebilir koşullardır ve daha nitelikli bir süreç için bu koşullara odaklanmak gerekir.

Bloom, tam öğrenme ölçütünü en az %70 olarak belirlemiş ve hatta belirli ilkelere uyulması halinde bu öğrenme düzeyinin %90 seviyesine kadar çıkabileceğini savunmuştur. Tam öğrenme modelinde Bloom'un savunduğu ilkeler ise şunlardır:

1) Olumlu öğrenme koşullarının sağlanması,
2) Öğretime yeterli zamanın ayrılması,
3) Öğrencinin derse etkin katılımının sağlanması,
4) Öğretim sürecinde gerekli olan yerlerde öğrencilere ipucu, pekiştireç, dönüt ve düzeltmenin verilmesi.

Ayrıca bu modelde önemli olan bir diğer nokta ise bir ünite öğrenilmeden sonraki üniteye geçilmemesi gerektiğidir. 

Tam öğrenme modeli hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra şimdi de tam öğrenme modelinin değişkenleri hakkında bilgi verelim:

1) Öğrenci Nitelikleri (Hazırbulunuşluk): Bu modele göre, öğrenci niteliklerini belirleyen iki öge vardır. Bunlar; bilişsel giriş davranışları ve duyuşsal giriş özellikleridir.

a) Bilişsel giriş davranışları: Öğrencilerin işlenecek konuyla ilgili sahip olduğu içerisinde bilgi, beceri, yeterlik ve hazırbulunuşluk gibi davranışları barındıran ön koşul davranışları ve öğrenmeleri ifade eder. Örneğin; öğrencilerin matematik dersinde dört işlem becerisini kazanabilmeleri için doğal sayıları bilmeleri gerekir.

b) Duyuşsal giriş özellikleri: Öğrencilerin derse ve konuya karşı ilgisini ve tutumunu ifade eder. Ayrıca öğrencinin herhangi bir konuyu öğrenip öğrenemeyeceğine dair kendine olan güveni -başka bir deyişle akademik özgüveni- de bu kapsamda değerlendirilir. Örneğin; öğrencilerin matematik dersine karşı geliştirdikleri olumsuz tutum neticesinde bu derste başarılı olamayacaklarına inanmaları...

2) Öğretim Hizmetinin Niteliği: Öğretim hizmetinin niteliğini belirleyen değişkenleri "PİDE" olarak kodlayabiliriz:

P ekiştirme,    İ pucu,     D önüt-Düzeltme,    E tkin Katılım = PİDE

Nitelikli bir öğretim sürecinin sağlanması yukarıdaki ögelerin gerekli olan yerlerde verilmesi ile mümkün olabilir.

3) Öğrenme Ürünleri: Belirlenen amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen etkinlikler sonucunda öğrencilerin davranışlarında meydana gelen değişiklikleri ifade eder. Bu öğrenme ürünlerini iki grupta ele alabiliriz:
1) Öğrenme hızının ve düzeyinin artması ve başarının yükselmesi (bilişsel)
2) Öğrencinin kendine olan güveninin artması (akademik özgüven), öğrencinin başaracağına olan inancının artması, güdülenerek olumlu tutumlar geliştirmesi (duyuşsal)

Bloom'un geliştirdiği tam öğrenme modelinde izleme testi ve tamamlayıcı eğitim uygulamaları da önemli bir yere sahiptir. Bu modelde öğrencilerin tam öğrenmeye ulaşıp ulaşamadığının belirlenmesi amacıyla öğrencilere izleme testleri uygulanır. İzleme testlerinin sonuçlarından yola çıkılarak başarılı öğrenciler için düzey geliştirme çalışmaları uygulanırken, tam öğrenme ölçütüne ulaşamayan öğrenciler için tamamlayıcı öğretim etkinlikleri uygulanır. Bundaki amaç ise öğrencilerin tam öğrenme ölçütüne ulaşmalarının sağlanmasıdır.

NOT: Konuların tekrarı ile öğretim, birebir öğretim, proje ve ödev yoluyla evde veya okulda ek öğretim, küçük gruplarla öğretim, yardımcı kaynaklar ve eğitsel oyunlarla öğretim, bilgisayar destekli öğretim, programlı öğretim tam öğrenmede kullanılan tamamlayıcı ek öğretim etkinlikleridir.

Tam Öğrenme Modelinin Sınırlılıkları 

-Her model, yöntem veya teknikte olduğu gibi tam öğrenme modelinin de çeşitli sınırlılıkları vardır. Bunlardan birincisi hızlı öğrenen öğrencilerin engellenmesi söz konusudur. Bu modelde yavaş öğrenen öğrencilerin eksiklikleri giderilmeden sonraki üniteye geçilemeyeceğinden tam öğrenme ölçütüne hızlı bir şekilde erişen öğrencilerin ilerleyememesi sorunu ortaya çıkabilir.
-Bu modelde ek öğretim etkinliklerinin uygulanması öğretmenin yükünü artırabilir. Ayrıca maliyetin yükselmesine de neden olabilir.

Değerli okurlarımız, bu yazımızda tam öğrenme modelinin temel özelliklerini açıklamaya çalıştık. Ülkemizde eğitimin daha üst seviyelere gelmesi dileğiyle, görüşmek üzere...




25 Haziran 2020 Perşembe

Bilgisayar Destekli Öğretimin Avantajları ve Dezavantajları

Foto Kaynak: bilgiustam.com

Eğitimde bilgisayarın kullanılmasıyla eğitim-öğretim sürecinin farklı bir seviyeye geldiğini ve öğrenme-öğretme sürecinde bilgisayar destekli öğretimin önemli bir yere sahip olduğunu daha önceki yazımızda anlatmıştık. O yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Bugünkü yazımızda ise bilgisayar destekli öğretimin avantajları ve dezavantajları konusu üzerinde duracağız. Ancak konumuza geçmeden önce bu konuyla ilgili bazı notları aktarmamızda fayda var.

Bilgisayarla Öğretim Uygulamalarının Farklı Türleri 

-Programlı Öğretim Uygulamaları
-Konu/ders sunumları
-Eğitici Oyunlar
-Benzetişim (Simülasyon)
-Testler/sınavlar
-Problem çözme uygulamaları
-Alıştırma ve tekrar etmeye yönelik uygulamalar

Bilgisayarla öğretimde yukarıda gördüğümüz gibi farklı farklı türlerle öğrenme-öğretme süreci yapılandırılabilir.

Bilgisayar Destekli Öğretimde Kullanılacak Yazılımların Hazırlanmasında Dikkat Edilecek Noktalar

-Program içeriği kesinlikle hedeflere uygun olmalıdır.
-Öğrenciye görelik ilkesine göre hazırlanmalıdır. Başka bir deyişle hazırlanan yazılımlar öğrencilerin ilgi, ihtiyaç ve yeteneklerine uygun olmalıdır.
-Öğrenci katılımına uygun ve pekiştireç uygulamalarına yer verilerek hazırlanmalıdır.
-Kesinlikle açık, anlaşılır bir dille yazılmalıdır.
-Dönüt ve düzeltme etkinliklerine sahip olmalıdır.
-Görsel ve işitsel uyaranları içinde barındırmalıdır.

Bilgisayar Destekli Öğretimin Avantajları

-Öğrenme süreci öğrencinin öğrenme hızına ve düzeyine göre yapılandırılabilir ve bu yolla öğretimin bireyselleştirilmesi sağlanabilir.
-Çeşitli zihinsel becerileri geliştirici uygulamalara yer verilir.
-Öğrencinin ilgisini çeker, onlarda merak uyandırır. Renkler, grafikler,çizimler, resimler, animasyonlu içerikler yoluyla öğrenme süreci ilginç ve etkili kılınır. Öğrencilerin bu yolla dikkat ve motivasyonları yükseltilerek en sıkıcı çalışmalar bile ilginç kılınabilir.
-Öğrenme sürecinin verimliliği artırılır ve devamlılığı sağlanır.
-Laboratuvar ortamında yapılması zor ve tehlikeli deneyler benzetim yoluyla yapılır ve özgün ve yapay ortamlar oluşturularak öğrencilerin deneyim kazanmaları sağlanır. Başka bir deyişle öğrenci dış dünyaya açılma imkânı bulur ve kendisini gerçek hayata hazırlar.
-Öğrenmelere ilişkin dönütlere/düzeltmelere yer verilir ve böylece eksik öğrenmeler belirlenerek giderilmeye çalışılır.
-Sık sık alıştırma yapma ve tekrar etme olanağı verir.
-Hem öğretmene hem de öğrenciye zamanı verimli bir şekilde kullanma olanağı verir.
-Yetersiz öğrencilerin öğrenme güçlüklerinin giderilmesinde etkili olabilir.
-Öğrenciye çoklu öğrenme ortamı sunarak görsel ve işitsel uyaranların bolca bulunduğu zengin içeriklere istediği yerde ve zamanda ulaşabilme olanağı sağlar.
-Anlaşılması güç konuları ve kavramları çeşitli görseller yoluyla sunarak öğrenme sürecini kolaylaştırır.

Bilgisayar Destekli Öğretimin Dezavantajları

-Maliyeti uygun olmayabilir. Ekonomik olarak pahalıdır.
-Bilgisayar kullanıcıları gereken programları temin edemeyebilir. Temin edebilse bile bu programlarda çeşitli eksiklikler olabilir.
-Zihin ve kas koordinasyonu gerektiren psikomotor becerilerin kazandırılmasında yeterli değildir.
-Sosyal etkileşimi olumsuz yönde etkileyebilir.
-Dersler için hazırlanan yazılımların hazırlanması uzun sürebilir.
-Hazırlanan yazılımlar kaliteli de olsa eğer eğitim programının gerektirdiği hedeflerle ve davranışlarla uyumlu değilse öğrenme-öğretme süreci açısından pek değerli olarak kabul edilmezler.
-Bilgisayar kullanıcılarının bilinçsiz davranışları çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilir.

Bilgisayar destekli öğretim, başka bir deyişle BDÖ, öğrenme-öğretme sürecinde çok önemli bir yere sahiptir. Ama tabii ki her şey değildir. Bu yazımızda bilgisayar destekli öğretimin avantajları ve dezavantajları konusu üzerinde durduk. Başka bir yazımızda görüşmek üzere. Herkese huzurlu ve sağlıklı günler...

23 Haziran 2020 Salı

Okulda Öğrenme Modeli

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/abc-books-chalk-chalkboard-265076/

Eğitim-öğretim sürecinde uygulanabilecek modellerden birisi de okulda öğrenme modelidir. Carroll tarafından geliştirilen bu modele göre her öğrenciye ihtiyaç duyduğu zaman verildiğinde öğrencilerin hepsi öğrenme amaçlarına ulaşabilir. Bu modele göre zaman değişkeni önemlidir, temel değişken zamandır.

Okulda öğrenme modelinin beş temel ögesi vardır. Bunlar;

-Yetenek,
-Öğretimden yararlanma yeteneği,
-Sebat ya da sabır
-Fırsat
-Öğretimin niteliği

Şimdi bu beş temel ögeyi birer birer açıklayalım:

1) Yetenek: Bu öge bir öğrencinin bir konuyu öğrenmek için ihtiyaç duyduğu zaman miktarını ifade eder. Örneğin; bir öğrenci bir konuyu 5 ders saatinde öğrenebiliyorsa 5 saat o öğrencinin yeteneğini ifade eder.

2) Öğretimden yararlanma yeteneği: Okulda öğrenme modelinin bu ögesi öğrencinin konu hakkındaki hazırbulunuşluk seviyesini ifade eder. Bir öğrencinin yeni bir konuyu öğrenebilmesi için çeşitli ön öğrenmelere başka bir deyişle çeşitli ön bilgilere sahip olması gerekir. Örneğin; matematik dersinde rakamları bilmeyen bir öğrenci doğal sayıları ve tam sayıları öğrenemez. Kısacası öğrencinin konu hakkındaki ön bilgileri yetersizse öğrenme için daha çok zamana ihtiyaç duyulur ve bu durum da pek istenilen bir durum değildir.

3) Sebat ya da Sabır: Öğrencinin derse, konuya ve öğrenme faaliyetine karşı istekli olmasını ifade eder. Bu ögeye göre öğrenci derse ve öğrenmeye karşı ne kadar istekli olursa o oranda kısa zamanda öğrenebilir. Ayrıca öğrencilerin derse ve konuya karşı olumlu tutum geliştirmeleri de bu ögeye göre öğrenci başarısında oldukça etkilidir.

4) Fırsat: Bu öge öğrenciye tanınan olanaklarla ilgilidir. Bu ögeye göre öğrenciye öğrenebilmesi için gereken süre verilmelidir. Örneğin; Türkçe dersinde "Fiilimsiler" konusunu 6 saatte öğrenebilen bir öğrenciye bu sürenin verilmesi...

5) Öğretimin niteliği: Öğrenme-öğretme süreci ek bir süreye ihtiyaç duyulmayacak bir şekilde düzenlenirse bu ögeye uygun bir şekilde davranılmış olur. Örneğin; Türkçe dersinde öğrenci "Fiilimsiler" konusunu 6 saatte öğrenebilecek yeteneğe sahipse ve öğretmen bu konuyu 6 saatte öğretebiliyorsa öğretim süreci o oranda nitelikli olur.


Değerli okurlarımız, bu yazımızda temel değişkeni "zaman" olan ve gerekli süre verildiğinde her öğrencinin öğrenebileceğini ve kazanımları gerçekleştirebileceğini savunan Carroll'un okulda öğrenme modelini açıklamaya çalıştık. Başka bir yazıda görüşmek üzere, herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler...

18 Haziran 2020 Perşembe

Sunuş Yoluyla Öğretim Stratejisinin Aşamaları Nelerdir?

Kaynak: https://www.pexels.com/photo/black-and-white-blackboard-business-chalkboard-356043/

Sunuş stratejisi başka bir deyişle sunuş yoluyla öğretim stratejisi David Ausubel tarafından bilişsel kurama dayalı olarak geliştirilen bir stratejidir. Öğretmen merkezli olan bu stratejiye göre öğrenci bilgileri hazır olarak alır. Temel kavramlara dayalı olarak yürütülen ve bilgilerin öğretmen tarafından yapılandırılarak ve organize edilerek sunulduğu bu stratejide tümdengelim (genelden özele) yöntemi kullanılır. Bu stratejide öğrenciden bilgiyi keşfetmesi beklenmez.

Sunuş stratejisine kısaca değindikten sonra şimdi de sunuş yoluyla öğretim stratejisinin aşamalarına göz atalım:

"Sunuş Yoluyla Öğretim Stratejisinin Yararları ve Sınırlılıkları" adlı yazımızı buradan okuyabilirsiniz. 

Sunuş Yoluyla Kavram Öğretiminin Aşamaları

1) Öğretmen kavramı tanımlar, söz konusu kavramla ilişkili olan terimleri açıklar.
2) Öğretmen söz konusu kavramın alt kavramlarını da açıklar.
3) Öğretmen konuyla ilgili olumlu ve olumsuz örnekler verir.
4) Öğrenci, öğretmenin vermiş olduğu olumlu ve olumsuz örnekleri açıklar ve sınıflandırır.
5) Öğrenci konuyla ilgili ek örnekler verir başka bir deyişle kendi örneklerini verir.
6) Dersin sonunda öğretmen konuyu özetler ve genel bir değerlendirme yapar.

Yukarıda sözünü ettiğimiz süreç ise üç aşamada gerçekleşir. Bu üç aşamayı da şöyle açıklayabiliriz:

1) Ön Organize Edicilerin Sunulması: Bu aşamada amaç, öğrencide derse ve konuya karşı merak uyandırmak ve onları derse güdülemek, öğrenciyi hedeften haberdar etmektir. Bunun için öğretmen asıl konuya geçmeden önce öğrencileri derse hazırlamak ve onların konuyla ilgili ön bilgilerini ortaya çıkarmak için bir dizi etkinlik yapar. Günlük yaşamdan ilgi çekici kesitler, işlenecek konuyla ilgili anı, fıkra vb. anlatma, hazırlık çalışmaları, konunun ana hatlarını gösteren içerik listesi veya çeşitli kavram haritaları bu aşamada öğrencilere sunulur. Bu etkinliklerin öğrencilere sunulmasındaki amaç her ne kadar onları derse ve konuya güdülemek olsa da asıl amaç onların konuyla ilgili ön bilgilerini ortaya çıkarmak ve bunun üzerine yeni bilgilere doğru ilerlemektir. Bu aşama eski bilgilerle yeni bilgiler arasında bağ kurulmasını sağladığı için anlamlı öğrenmelerin gerçekleşmesine de imkân tanır.

Örnek: Türkçe dersinde "Doğa ve Evren" temalı bir metin işleyecek olan bir öğretmenin metne geçmeden önce doğa ve çevre bilincini kazandıracak görsellerle dersine başlaması ve bu etkinliği ders kitabında bulunan hazırlık çalışmalarıyla desteklemesi.

2) Kavramların ve Bilgi Birimlerinin Sunulması: Öğretmen bu aşamada konuyla ilgili kavram, ilke ve bilgi birimlerini sunar ve bunların özelliklerini sıralayıp açıklar. Ayrıca kavramın tanımlanması ve konuyla ilgili terimlere açıklık getirilmesi, olumlu ve olumsuz örneklerin verilmesi bu aşamada gerçekleşir.

Örnek: Türkçe dersinde önce zamirin tanımı yapılır, sonra da zamir çeşitlerine geçilir. (Tümdengelim yöntemi uygulanır. Başka bir deyişle bilgi genelden özele doğru verilir.)

3) Bilişsel Yapının Güçlendirilmesi: Bu aşamada eleştirel bir bakış açısı geliştirilerek, konuyla ilgili farklı tanım ve örneklerin ortaya konulması sağlanır. Öğrencilerin bilgiyi anlamlandırıp anlamlandıramadıklarını belirlemek amacıyla soruların yöneltildiği ve öğrencilerin sahip oldukları bilgileri farklı durumlarda kullanıp kullanamadıklarının tespitinin yapıldığı bölümdür.

Sunuş yoluyla kavram öğretiminin aşamalarını açıkladıktan sonra bir de anlamlı öğrenme konusuna değinmekte fayda olduğunu düşünüyoruz.

Sunuş stratejisi başka bir deyişle sunuş yoluyla öğrenme bazı kaynaklarda anlamlı öğrenme olarak da geçer. Anlamlı öğrenmeye göre, öğrenmenin anlamlı olabilmesi için öğretmen tarafından verilen bilginin öğrenci tarafından ezberlenmemesi gerekir. Başka bir deyişle eski bilgilerle yeni bilgiler arasında bağ kurularak, bilgi, eski bilgi sisteminin içerisine yerleştirilerek öğrenilenler anlamlandırılmalıdır.


Değerli okurlarımız, sizlere bu yazımızda sunuş yoluyla öğretim stratejisinin aşamalarından ve anlamlı öğrenmeden bahsettik. Başka bir yazımızda görüşmek üzere, herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler...

16 Haziran 2020 Salı

Öğretme-Öğrenme Sürecinde Temel Kavramlar

Kaynak: https://www.pexels.com/photo/abstract-blackboard-bulb-chalk-355948/

Öğretme-öğrenme sürecinin verimli bir şekilde yürütülebilmesi eğitimin ve öğretimin içerisinde yer alan tüm paydaşlar için oldukça önemlidir. Bu süreci verimli bir şekilde yürütebilmek amacıyla çeşitli yaklaşım, strateji, yöntem, teknik ve taktiklere başvururuz. Bu kavramları bu süreçte uygulamaya koyarız ancak bu kavramların ne demek olduğunu daha önce hiç düşündük mü? İşte biz bu yazımızda öğretme-öğrenme sürecinde temel kavramlar olan strateji, yaklaşım, yöntem, teknik ve taktik gibi kavramları açıklamaya çalışacağız.

1) Strateji: Stratejiyi, amaçlara ulaşmayı sağlayan, genel bir plan ve tasarım olarak tanımlayabiliriz. Öğretim stratejisi, hedeflere ulaşmayı ve kazanımları gerçekleştirmeyi sağlayan, öğretim sürecinde uygulanacak yöntem ve tekniklerin seçimine yön veren genel bir yoldur. Öğretim stratejisi ayrıca bu süreçte kullanılacak araç-gereçleri de belirlemeye yarar. Öğretim stratejilerini sunuş, buluş ve araştırma-inceleme stratejisi olmak üzere üç gruba ayırabiliriz.

Öğretimde strateji konusunda şunları da eklemekte fayda var: Öğretim sürecinde kullanabileceğimiz stratejiyi belirlerken temel etken öğretim hedefleridir. Başka bir deyişle hedeflere göre uygulayacağımız stratejiye ya da stratejilere karar verebiliriz. Bu nedenle bir stratejinin etkililiği hedeflere bağlıdır, hedefler gerektiriyorsa bir ders saati süresince birden fazla stratejiyi uygulayabiliriz.

2) Yaklaşım: Yaklaşım, öğrenme kuramlarını dikkate alarak öğretimin nasıl olması gerektiği hakkında genel bir görüş bildiren, öğretimin temelini oluşturan temel felsefeyi açıklayan genel bir bakış açısıdır. Örneğin, çoklu zekâ kuramı, beyin temelli öğrenme, probleme dayalı öğrenme, iş birlikli öğrenme, aktif öğrenme, yapılandırmacılık, tam öğrenme, okulda öğrenme ve yaşam boyu öğrenme birer yaklaşımdır.

3) Yöntem: Hedeflere ulaşmak için öğretme sorumluluğunu alan kişilerce bilinçli olarak seçilen ve izlenen, öğrencilerin öğrenmesi için tasarlanan ve işe koşulan düzenli yola yöntem denir. İçeriğin, çeşitli tekniklerin ve materyallerin ilişkili biçimde hizmete sunulduğu öğretme yolu olarak da tanımlanabilir. Örneğin; anlatım, örnek olay, gösterip yaptırma, deney, problem çözme, tartışma birer yöntemdir.

4) Teknik: Teknik için kısaca "öğretme biçimini ve yöntemini uygulamak" tanımını yapabiliriz. Başka bir deyişle teknik, yöntemi uygulamaya koyma biçimi, sınıf içinde yapılan iş ve işlemlerin tümüdür. Örneğin; drama, rol oynama, eğitici oyunlar ve benzetim birer tekniktir.

5) Taktik: Günlük hayatta ya da eğitim-öğretim sürecinde düzenlediğimiz etkinliklerde sahip olduğumuz olanaklar ve çevre koşulları fazlasıyla etkilidir. Buradan yola çıkarak taktiği, sahip olduğumuz olanaklar ve çevresel koşullar üzerine kurulmuş planlı, programlı davranışlar olarak tanımlayabiliriz. Başka bir deyişle taktik, bir stratejiyi, yöntemi ve tekniği dersin hangi aşamasında uygulayabileceğimize dair ayrıntılı ve özel bir eylem planıdır.

Değerli okurlarımız, sizlere bu yazımızda öğretme-öğrenme sürecinde temel kavramlar olan strateji, yaklaşım, yöntem, teknik ve taktik gibi kavramları açıklamaya çalıştık. Bir başka yazımızda görüşmek üzere, herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler...

Popüler Yayınlar