22 Mayıs 2024 Çarşamba

Destan Nedir? Destan Türünün Özellikleri Nelerdir?


 

Bir millet veya toplumun hayatında derin izler bırakmış savaş, göç, kıtlık, afet vb. olayların anlatıldığı ya da bir milleti veya toplumu ilgilendiren bir kahramanlık konusunun bazen manzum, bazen mensur bazen de manzum-mensur karışık şekilde anlatıldığı edebî türe destan denir.

Türk destanlarında gerek şiir gerek düz yazı tarzında kullanılan dil, açık ve veciz bir ifade gücüne sahip olup, bu anlatım dili konuşma dilinin zenginliğini ve anlaşılırlığını yansıtır. Destanın dili çeşitli söz sanatlarıyla örülü olup bu söz sanatlarından en çok mübalağa (abartma) sanatı öne çıkar. Benzetme, tezat vb. gibi söz sanatları da kendisini destan türünde gösterir.

Destanlarda olağan ve olağanüstü unsurlar iç içedir. Örneğin; Türk destanlarında kahraman çoğunlukla olağanüstü şartlarda olağanüstü bir şekilde doğarak yine olağanüstü bir şekilde hızlı bir büyüme süreci geçirir.

“Türk destanlarında kahraman çoklukla olağandışı şartlarda olağanüstü bir şekilde doğar, hızlı ve olağanüstü bir büyüme süreci yaşar, kendini ispatlayabileceği ve alp sıfatını alabileceği bir eylemi gerçekleştirir, hâkimiyet sınırlarını genişletme, tutsaklığa ve sürgün hayatına son verme, kaçırılan akrabaları kurtarma, istilacı yabancı hanlara ve zorba yöneticilere ders verme, yer üstü ya da yer altından gelen müdahalelerle bozulan düzeni yeniden kurma ve bunun gibi sebeplerle akınlara çıkar, bu zorlu akınlardan zaferler elde ederek yurduna döner ve ulusu ya da halkı ile birlikte huzurlu bir hayat sürmeye başlar.” (Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker Yayınları, 8.Baskı, 2011)

Türk destanlarında başkahramanlar konusuna geldiğimizde ise karşımıza ilk olarak alp tipi etrafında toplanan atlı göçebe yaşam tarzının idealize ettiği, düşmanlarla olan mücadelesini milleti adına yürüten başkahramanlardır.

İslâmî dönem Türk destanlarının başkahramanı ise “Gazi” tipidir. Gazi, din ve vatan uğruna savaşan, dindar bir kişiliğe sahip kahramandır. (Kaplan; 1991:112-119)

8 Mayıs 2024 Çarşamba

"Çizmeyi Aşmak" Deyiminin Hikâyesi



Birden fazla sözcükten oluşan ve gerçek anlamından uzaklaşarak bambaşka bir anlam kazanan söz gruplarına deyim denir. Kalıplaşmış sözlerden oluşan ve genellikle mastar hâlinde bulunan deyimlerin amacı bir durumu çekici, hoş ve ilgi çekici bir şekilde belirtmektir. Deyimlerin yol gösterme, ders ya da öğüt verme gibi bir amacı yoktur. Deyimler bu yönüyle atasözlerinden ayrılırlar.

Az sözle çok şey anlatma” gibi bir işlevi de olan deyimlerin ilgi çekici hikâyeleri de vardır. Biz de bu yazımızda TDK sözlüğünde “bilmediği, aklının ermediği, yetkisi dışındaki bir işe karışmak” anlamına gelen “çizmeden yukarı çıkmak” ya da “çizmeyi aşmak” deyiminin hikâyesini anlatacağız.

“Çizmeyi Aşmak” Deyiminin Hikâyesi

Milâd-ı İsa'dan üç asır evvel Efes'te Apelle (Apel) isimli bir ressam yaşarmış. Büyük İskender'in resimlerini yapmakla şöhret bulan Apel'in en büyük özelliği, yaptığı resimleri halka açması ve gizlendiği bir perdenin arkasından onların tenkitlerini dinleyip hoşa gidecek yeni resimler için fikir geliştirmesi imiş.

Günlerden birinde bir kunduracı, Apel'in resimlerinden birini tepeden tırnağa süzüp tenkide başlamış. Önce resimdeki çizmeler üzerinde görüşlerini bildirip, kunduracılık sanatı bakımından tenkitlerini sıralamış. Apel, bunları dinleyip gerekli notları almış. Ancak bir müddet sonra adam, resmin üst kısımlarını da eleştirmeye ve hatta teknik yönden, sanat açısından, renklerin kontrastı ve gölgelerin derecesi üzerine de ileri geri konuşmaya başlayınca Apel, perdenin arkasından bağırmış:

-Efendi, haddini bil; çizmeden yukarı çıkma!

Kaynak: İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı Yayınları

Popüler Yayınlar