Yazarın düşüncelerini okuyucuya kabul ettirmek amacıyla
kullandığı anlatım biçimine tartışmacı anlatım denir. Tartışmacı
anlatım tekniğinde yazar önce eleştireceği düşünceyi verir daha sonra da
kendi düşüncelerinin neden doğru olduğunu, eleştirdiği düşüncenin de neden
yanlış olduğunu örnekleriyle ortaya koyar. Bu anlatım tekniğinde yazarın amacı
kendi düşüncesini savunmak, yanlış düşünceyi de çürütmektir.
NOT: Tartışmacı anlatımda öznellik hakimdir. Yazar,
bu anlatım biçiminde ağırlıklı olarak kendi duygu ve düşüncelerine yer verir.
Tartışmacı Anlatım Örnekleri
Örnek 1:
“Edebiyata dudak bükenlerden söz açmak istiyordum. Vatan
kurtaran aslanlardır bunlar. Aslında hiçbirinin değerli bir öykü cildiyle, değerli
bir romanla ömürlerinde bir kez olsun karşılaştıklarını ihtimal vermem. Buna
rağmen edebiyat üzerinde pek bir üst perdeden konuşurlar. Edebiyatın neyi
kurtaracağını sorarlar. Sanırsınız ki kendileri ciddi şeylerle uğraşmışlardır,
edebiyatı da bu uğraşları arasında belli bir yere oturtmuşlardır. Edebiyat
üzerine olan bütün ön bilgileri vaktiyle okudukları ya bir resimli romana
dayanır ya bir pehlivan tefrikasına. Eh ona da doyum sağlamışlardır.
Gene söylüyorum, hayatın bütün anlamı kitaplardan ibaret
değil. Ama hayatın bazı anlamlarını kavrayabilmek için arada bir kitaplara,
dergilere de bakmak gerekli sayılmalı. Okuyunca da hayattan kaçmak için değil,
hayata müdahale için okumalı.”
(Rasim Özdenören, Ruhun Malzemeleri)
Yazar bu metinde edebiyata dudak bükenleri, edebiyatı
bütünüyle bomboş bir uğraş olarak nitelendirenleri eleştiriyor, onların
düşüncelerinin yanlış olduğunu metnin son kısmında kendi görüşlerini ortaya
koyarak okuyucuya bildiriyor. Ayrıca bu metinde öznel anlatımın hâkim olduğunu
görmekteyiz. Bu nedenle bu metinde anlatım biçimlerinden tartışmacı
anlatımdan yararlanıldığını söyleyebiliriz.
Örnek 2:
“Kötümserliği yaşamının vazgeçilmez bir parçası hâline
getiren insanlar var. Bu insanlar hemen hemen her şeye olumsuz tarafından
bakarak insanlara olumsuz enerji yayarlar. Bunu da “Ben açık sözlüyüm.” diyerek
normalleştirmeye çalışırlar. Bir de iyimserliği abartanlar var tabii. Her ikisi
de doğru değildir bence. İyimserliği ve kötümserliği makul bir şekilde
dengelemenin hayatımıza olumlu şeyler kazandıracağı düşüncesindeyim. Çünkü
iyimserliği ve kötümserliği dengeleyebilen insanların günlük yaşamda doğru
kararlar verebildiğini ve insan ilişkilerinde daha başarılı olduklarını
düşünüyorum.”
Yazar, yukarıdaki metinde iyimserliği ve kötümserliği uçlarda
yaşayan insanları eleştiriyor ve bunun doğru olmadığını metnin son kısmında kendi
düşüncesini ortaya koyarak okuyuculara bildiriyor. Dolayısıyla bu metinde tartışmacı
anlatımdan yararlanıldığını söyleyebiliriz.
Örnek 3:
“Hüzün meraklılarından değilim. Böyle bir ruh hâlinden hoşlanmam;
ona önem de vermem. Bunun yanında birçok insan hüznü büyük bir değer sayar.
Onlara göre hüzün olgun, erdemli, akıllı insanların özelliğidir. İtalyanlar bu
duruma “kötülük” demekle daha uygun bir davranışta bulunmuşlar. Çünkü hüzün
daima zarar veren, manasız, küçük, korkak bir duygudur.”
(Montaigne / Denemeler)
Yazar bu metinde hüzün duygusunun zararlı, manasız, küçük ve
korkak bir duygu olduğunu bir tartışma havası içinde vermiştir. Ayrıca bu
metinde öznellik hâkimdir. Dolayısıyla bu metinde anlatım biçimlerinden
tartışmacı anlatımdan yararlanıldığını söyleyebiliriz.