deyimler ve hikâyeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
deyimler ve hikâyeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2024 Çarşamba

"İpsiz Sapsız" Deyiminin Hikâyesi


Deyimler, anlatıma çekicilik katan, genellikle gerçek anlamından uzaklaşıp mecaz anlam kazanan, birden fazla sözcükten oluşan ve bir durum bildiren dil birlikleri ya da kalıplaşmış sözcük topluluğu olarak tanımlanabilir. “Az sözle çok şey anlatma” işleviyle anlatımda özlülüğü sağlayan deyimlerin ilgi çekici hikâyeleri vardır. Biz bu yazımızda “ipsiz sapsız” deyiminin hikâyesini anlatacağız.

 

“İpsiz Sapsız” Deyiminin Hikâyesi

Şimdi olduğu gibi eskiden de Anadolu’dan İstanbul’a çalışmak üzere adamlar gelir, bunların çoğu da herhangi bir mesleğe sahip olmadıklarından ya hamallıkla yahut kazma kürekle çalışarak işe başlarlarmış. Bunların içinde öyleleri olurmuş ki hamallık yapmak için ne bir ipleri, amelelik yapmak için de ne bir kazma veya kürekleri bulunurmuş. Bir ip veya tutacak bir sap sahibi olmayan bu kişiler için söylenen ipsiz sapsız deyimi de meslek sahibi olmamakla birlikte, bir işe güce de yaramayan adamlar hakkında tahkir anlamında kullanılmıştır. Hâlen haylazlık eden, herhangi bir geçim vasıtası peşinde olmayan sorumsuz insanlar için bu deyimi kullanırız. Hatta daha ileri giderek “ipe sapa gelmez herifin biri!” dediğimiz de olur.

Kaynak: İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı Yayınları


8 Mayıs 2024 Çarşamba

"Çizmeyi Aşmak" Deyiminin Hikâyesi



Birden fazla sözcükten oluşan ve gerçek anlamından uzaklaşarak bambaşka bir anlam kazanan söz gruplarına deyim denir. Kalıplaşmış sözlerden oluşan ve genellikle mastar hâlinde bulunan deyimlerin amacı bir durumu çekici, hoş ve ilgi çekici bir şekilde belirtmektir. Deyimlerin yol gösterme, ders ya da öğüt verme gibi bir amacı yoktur. Deyimler bu yönüyle atasözlerinden ayrılırlar.

Az sözle çok şey anlatma” gibi bir işlevi de olan deyimlerin ilgi çekici hikâyeleri de vardır. Biz de bu yazımızda TDK sözlüğünde “bilmediği, aklının ermediği, yetkisi dışındaki bir işe karışmak” anlamına gelen “çizmeden yukarı çıkmak” ya da “çizmeyi aşmak” deyiminin hikâyesini anlatacağız.

“Çizmeyi Aşmak” Deyiminin Hikâyesi

Milâd-ı İsa'dan üç asır evvel Efes'te Apelle (Apel) isimli bir ressam yaşarmış. Büyük İskender'in resimlerini yapmakla şöhret bulan Apel'in en büyük özelliği, yaptığı resimleri halka açması ve gizlendiği bir perdenin arkasından onların tenkitlerini dinleyip hoşa gidecek yeni resimler için fikir geliştirmesi imiş.

Günlerden birinde bir kunduracı, Apel'in resimlerinden birini tepeden tırnağa süzüp tenkide başlamış. Önce resimdeki çizmeler üzerinde görüşlerini bildirip, kunduracılık sanatı bakımından tenkitlerini sıralamış. Apel, bunları dinleyip gerekli notları almış. Ancak bir müddet sonra adam, resmin üst kısımlarını da eleştirmeye ve hatta teknik yönden, sanat açısından, renklerin kontrastı ve gölgelerin derecesi üzerine de ileri geri konuşmaya başlayınca Apel, perdenin arkasından bağırmış:

-Efendi, haddini bil; çizmeden yukarı çıkma!

Kaynak: İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı Yayınları

2 Ekim 2022 Pazar

Deyimler ve Hikâyeleri: Saman Altından Su Yürütmek



Birden fazla sözcükten oluşan, genellikle gerçek anlamından uzaklaşarak mecaz anlam kazanan, kalıplaşmış söz gruplarına deyim denir. Deyimler anlatıma zenginlik ve çeşitlilik katar. Az sözle çok şey anlatan deyimler dilimize renk katar.

Anlatıma çeşitlilik, zenginlik ve renk katan deyimlerin oluşum süreçlerini hiç merak ettiniz mi? Bu yazımızda günlük hayatta sıkça kullandığımız deyimlerden “saman altından su yürütmek” deyiminin hikâyesini sizlere anlatacağız.

 Deyimler ve atasözlerinin özelliklerini anlattığımız yazımıza aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:

Deyimler ve Atasözleri


Saman altından su yürütmek deyiminin hikâyesi:

Vaktiyle bir ova köyünde, köylüler tarlalarını sulamak için ırmağın suyunu nöbetleşe kullanmak üzere anlaşmışlar. Irmak boyunda bulunan tarlalar, açılan kanallar vasıtasıyla sıra ile sulanıyor, herkes ziraatiyle meşgul oluyormuş. Köyün açıkgözlerinden birisi, daha fazla su alabilmek için tarlasında derin ama ince bir kanal kazıp ırmaktan su çalmayı aklına koymuş. Kanalı gizleme maksadıyla da üzerini çalı çırpı ve taşlarla örtüp araziye uydurmuş. En üste de saman yığınları koymuş ki kimse kanaldan şüphe etmesin.

Bir müddet sonra, ırmağın daha aşağılarındaki tarlalara giden suyun azalması üzerine köylüler, durumu araştırmaya karar vermişler. Ne çare ki arayıp taramaları sonuçsuz kalmış. Daha yukarılarda çok akan suyun, belirli bir noktadan sonra birdenbire azalmasına bir türlü anlam verememişler. Nihayet tarlaları dolaşıp bakmaya başlamışlar. Kaçak su alan köylünün tarlasına geldiklerinde, bostan havuzunun daima su ile dolu durduğu dikkatlerini çekmiş. Üstelik, havuzun üzerinde saman kırıntıları yüzmekteymiş. Bu suya bu samanlar nerden geliyor diye araştırınca, saman yığınlarına ulaşmışlar ve hileyi anlayıp samanları eşeleyince kanalı bulmuşlar. Bunun üzerine, köyün ihtiyar heyeti toplanmış ve köylüyü falakaya yatırmışlar. Değneği vururken diyorlarmış ki:

-Saman altından su yürütürsün ha! Al bakalım hak ettiğin cezayı!

Bugün deyim, başkalarına sezdirmeden menfaat temin eden yahut insanları birbirine düşürüp ortalığı karıştıranlar hakkında kullanılır.

Kaynak: İskender Pala – İki Dirhem Bir Çekirdek – Kapı Yayınları


Popüler Yayınlar