Değerler Eğitimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Değerler Eğitimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Haziran 2022 Perşembe

Merhamet Üzerine


Merhamet, insanı insan yapan en yüce duygulardan birisidir. Tıpkı sevgi gibi... O olmazsa düşmanlık artar, tüm iyi şeyler yeryüzünden silinir. Acıma değildir merhamet. Duygudaşlıktır, düşen, acı çeken bir canlının elinden tutmaktır.

Sizlere bu yazımızda MEB’in düzenlediği Kemal Sayar’ın “Merhamet ve Yavaşlamak” adlı seminerinden önemli notları paylaşacağız.

Kemal Sayar’ın “Merhamet ve Yavaşlamak” Seminerinden Önemli Notlar

-Merhamet, gönlün zekâsıdır. (Goethe)

-Merhamet, dünyanın bütün feryatlarını duyabilmektir.

-Merhamet acımak değildir. Acımakta yukarıdan bir bakış, lütufkârlık vardır.

-Merhametli insanlar; başkalarının yaşadığı acıları, ıstırapları çok kolay hisseden, yüksek düzeyde empati gösterebilen insanlardır. Merhamet için empati tek başına yeterli değildir ama olmazsa olmaz bir duygudur.

-İnsan evlâdı zaten doğuştan empatiye ve merhamete programlı bir varlıktır.

-Eğitimde de merhamet duygusunun çok önemli bir yeri olmalı. Çocuklarımıza ilkokuldan başlayarak merhamet eğitimi vermeliyiz. Merhamet eğitimi derken şunu kastediyorum: Bir bıçağın kanatabileceğini, bir yumruğun can yakabileceğini, kötü bir sözün insanları küçük düşürüp onları ciddi psikolojik sorunlara maruz bırakabileceğini çocuklarımıza öğretebilmeliyiz. Dramalarla, ahlâkî ikilemlerle, tiyatroyla veya münazaralarla  merhamet duygusu çocuklarımıza öğretilebilir.

- Pandemi sonrasının bize biraz daha güzel bir dünya bırakmasını ümit ediyorduk; yokluğu, ölümü tecrübe etmiş insanlık olarak. Fakat giderek insanın daha da kıyıcılaştığı, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dediği “altta kalanın canı çıksın” dediği daha vahşi bir dünyaya gidiyor gibi gözüküyoruz. Bunu maske savaşlarında da gördük, tıbbî ekipmanların dünyaya eşit bir şekilde dağıtılmamasında gördük, aşı milliyetçiliğinde gördük.

-Merhamet, sosyal adaletin bir bileşenidir ve sosyal adaletin sağlanmasına katkıda bulunur.

-Bir matematik öğretmeni arkadaşım var. Finlandiyalı bir meslektaşıyla sohbetini anlattı bana. Arkadaşım “Siz çok güzel eğitim veriyorsunuz, okullarınız meşhur. ‘Matematikte şu konuyu öğretmezsek olmaz.’ dediğiniz konu hangisi?” diye sormuş. Cevap vermiş Finlandiyalı: “Ahlâk...” Yani biz bir çocuğa önce ahlâklı olmayı öğretmek zorundayız, matematik sonra gelir. Çünkü bilimin de kendince bir ahlâkı vardır.

Kemal Sayar’ın “Merhamet ve Yavaşlamak”seminerinden önemli notları sizlere aktarmaya çalıştık. Yazımızı bitirmeden önce şunu da söyleyelim: Merhamet, sadece okullarda öğretilen bir duygu değildir. Eğitimin önce evde, ailede başladığını unutmayalım ve aileler olarak çocuklarımıza merhamet duygusunu öğretelim. 

17 Temmuz 2020 Cuma

Velilerin Sınav Sonuçlarına Yaklaşımı Nasıl Olmalı?

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/tr

Çocuklarımız, gençlerimiz büyük bir emekle sınava hazırlandılar ve sonucu iyi olsun kötü olsun bir sonuç elde ettiler. Sınav konusunda velilerimize düşen önemli bir görev var: Sınav sonucunu sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek...

Hayatta başarılı olmak da var başarısız olmak da... Bu hepimiz için geçerli bir durum... Çocuğunuz da girdiği sınavlarda başarısız olabilir. Bu durumda hemen çocuğunuzu yargılamak kesinlikle doğru bir davranış değildir. Ortada bir başarısızlık varsa önce anne-baba olarak kendinizi sorgulamalısınız. Önce şu soruları kendinize sormanızı tavsiye ederiz:

-Çocuğuma yeteri kadar sorumluluk bilincini aşılayabildim mi?

"Çocuğunuza Sorumluluk Duygusunu Nasıl Kazandırabilirsiniz?" adlı yazımıza BURADAN ulaşabilirsiniz.

-Çocuğum çalışma alışkanlığını yeterince kazanabildi mi? Ona bu alışkanlığı kazandırma konusunda bizler elimizden geleni yapabildik mi?
-Çocuğumun evde rahat bir ders çalışma ortamı var mıydı? Bu ortamın sağlanmasında üzerimize düşen görevleri yerine getirebildik mi?
-Çocuğumla sağlıklı bir iletişim kurabildim mi?
-Koronavirüs salgını nedeniyle yapılmaya başlanan uzaktan eğitim sürecinde çocuğuma yeteri kadar fayda sağlayabildim mi? Bu süreçte ona yeterince destek ve rehber olabildim mi?
-Salgın sürecinde çocuğumun öğretmenleriyle sağlıklı bir iletişim kurabildim mi?

Değerli anne-babalar, kısacası önce kendinizi sorgulamalı daha sonra çocuğunuzla birlikte başarıyı artırabilmek adına etkili ve verimli bir plan geliştirmelisiniz. "Zararın neresinden dönersek kârdır." anlayışından hareketle çocuğunuzun bundan sonraki eğitim hayatında başarılı olabilmesi adına adımlar atmalısınız. Sınav başarısızlığı dünyanın sonu değildir. Başarı da başarısızlık da aslında yeni bir başlangıçtır. Bu yeni başlangıcı sağlıklı bir şekilde yapmak ise oldukça önemlidir. 

Değerli anne-babalar, sınav başarısızlığı karşısında;

1) Çocuğunuzla doğru bir şekilde iletişim kurmaya çalışın. Kesinlikle onu kıracak, üzecek, öz güvenini zedeleyecek ifadelerden kaçının. Başarısızlığın nedenlerini çocuğunuzla birlikte tespit edip onun eksikliklerini giderecek verimli ve etkili bir çalışma programı hazırlayın.
2) Ona ceza vermekten kaçının. Çünkü ceza vermek sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir. Ceza vermek yerine ona sorumluluk bilincini geliştirecek görevler verebilirsiniz. Her koşulda çocuğunuzla doğru bir şekilde iletişim kurmanın yollarını arayın.
3) Onu sosyal faaliyetlerden alıkoymayın. Aksi takdirde çocuğunuzun kişisel gelişimini baltalamış olursunuz.
4) Sınav sonucu üzerinden çocuğunuzun hayatta başarılı olup olamayacağı konusunda tespitler yapmaktan kaçının.
5) Çocuğunuzu akranlarıyla kesinlikle kıyaslamayın. Çocuğunuzu akranlarıyla kıyaslamak onda yetersizlik duygusunun oluşmasına yol açabilir.
6) Sınav sonucuna göre çocuğunuzu zekâ seviyeleri açısından değerlendirmekten kaçının. Sınav, çocuğunuzun o esnadaki bilgilerini ölçen bir uygulamadır. Sınav esnasında kaygı, heyecan vb. durumlar çocuğunuzun gerçek performansını göstermesine engel olmuş olabilir. Bu nedenle sınavlar, çocuğunuzun zekâ düzeyi hakkında sağlıklı bilgiler vermeyebilir.
7) Tüm bunları yaparken dengeyi sağlamaya çalışın. Onun şımarık bir birey olmasına neden olacak davranışlardan kaçınmaya özen gösterin.

Değerli veliler, sınav başarısızlığı kesinlikle dünyanın sonu değildir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi aslında yepyeni bir başlangıçtır. İyi bir başlangıç yapmak sizlerin ve çocuğunuzun elinde... Son olarak şunu söylemek isteriz ki; çocuğunuza her şeyden önce kendisi ve geleceği için çalışıp başarılı olması gerektiği bilincini aşılamanız onun bundan sonraki hayatı için önemli bir adım olacaktır. Herkese sevgi ve saygılarımızla...

9 Temmuz 2020 Perşembe

Çocuğunuza Sorumluluk Duygusunu Nasıl Kazandırabilirsiniz?

Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/girls-on-desk-looking-at-notebook-159823/

Çocuklarımız hayatımızın en değerli varlıklarıdır. Yeri gelir onlar için uykusuz kalır çalışır çabalarız yeri gelir tüm zamanımızı onlar için harcar, onların her türlü imkâna sahip olmasını isteriz. Onların hayatları boyunca başarılı olmalarını ister, zorlukları ve engelleri aşabilmeleri için elimizden geleni yaparız. Çocuklarımızın hayatları boyunca hep başarılı olmaları mümkün değildir. Çünkü hayatta inişler de vardır çıkışlar da... Ancak anne-babaların bir görevi vardır, o da çocuklarının hayata tutunabilmeleri için onlara belli başlı şeyleri öğretmek... İşte anne-babanın bu konuda yapabileceği en önemli şeylerden birisi de çocuklarına sorumluluk duygusunu kazandırabilmek...

Sorumluluk, insanın hayatta başarılı olabilmesi için sahip olması gereken en önemli duygulardan birisidir. Sorumluluk sahibi olmak, sabırlı olmak ve çalışmak kadar çok önemlidir, belki de başarının anahtarlarından birisidir. Sorumluluk sahibi olmak beraberinde düzeni ve disiplini de getirir. Ayrıca sorumluluk bilinci ve okul başarısı arasında ilişki vardır. Sorumluluk bilinci gelişmiş öğrenciler diğerlerine göre derslerinde daha başarılıdırlar.İşte bu nedenlerle çocuğunuza sorumluluk duygusunu kazandırmak oldukça önemlidir. Peki çocuğunuza sorumluluk duygusunu nasıl kazandırabilirsiniz? Maddeler halinde anlatmaya çalışalım: 

1) Öncelikle çocuğunuzu tüm yönleriyle iyi tanıyın. 
2) Ona başarabileceği görevler verin. 
3) Ona, bir şeyleri başarabilmesi için sık sık fırsat verin. 
4) Ödevlerini siz değil kendisi yapsın. Siz sadece ona zorlandığı yerlerde yardım edin. 
5) Yatağını ve odasını kendisi toplasın. 
6) Sofrayı kurmada ve toplamada size yardım etsin. 
7) Yemek yaparken sizi gözlemlemesine izin verin ve bu konuda ona başarabileceği küçük görevler verin. 
8) Yemekten önce ve sonra ellerini yıkasın, bunu mutlaka alışkanlık haline getirsin. 
9) Yaz günlerinde sokak hayvanları için bir kap su doldurun ve bu suyu evinizin önüne koyma görevini ona verin. Böylece çocuğunuzda hem hayvan sevgisi gelişir hem de çocuğunuz sorumluluk bilinci kazanır. 
10) Harçlığını doğru yerde ve zamanda harcama konusunda ona rehber olun. Bu konuda sorumluluk bilinci kazansın ki kazancın, emeğin kısacası sahip olunan değerlerin kıymetini bilsin. 
11) Evin ufak tefek alışverişlerini o yapsın. Örneğin; ekmek alma görevini ona verin. 

Bu listeyi genişletmek elbette mümkün. Siz de bunlara yenilerini ekleyip çocuğunuzun sorumluluk bilincini geliştirebilirsiniz. 

Çocuklarımıza sorumluluk duygusunu kazandırmaya çalışırken onlara yeteri kadar zaman tanımalıyız. Çünkü çocukta bu bilincin yerleşmesi hemen mümkün olmayabilir. Belki de en önemli nokta şu: Onların sorumluluk sahibi bir birey olmasını istiyorsak mutlaka onlara davranışlarımızla örnek olmalıyız. Çünkü küçükler her zaman büyüklerini taklit ederler. 

Yazımızın sizlere faydası olması dileğiyle... Herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler...

5 Ocak 2019 Cumartesi

Nerede Hata Yapıyoruz?


Eğitimin klasik bir tanımı vardır. "Bireyin davranışlarında kasıtlı olarak istendik yönde değişiklikler meydana getirme süreci" diye klasik bir tanım yaparız eğitim için. Peki biz bu "istendik" yani "olumlu" davranışları çocuklarımıza, gençlerimize yeterince kazandırabiliyor muyuz? Bir de "Eğitimin amacı nedir?" diye sorsak şu maddeleri sıralarız sanırım:

-Bireyin yaşadığı topluma ve çağa ayak uydurabilmesini sağlama
-Bireyi bilgi ve becerilerle donatma
-Bireyi teknolojiyle tanıştırma ve bireyin bilgi teknolojilerini etkili bir şekilde kullanmasını sağlama 
-Dilimizi doğru kullanabilme 

vs. gibi maddeleri sıralayabiliriz ve bunları da çoğaltabiliriz. Peki biz gençlerimizi, çocuklarımızı değerler eğitimi açısından yeterince iyi yetiştirebiliyor muyuz? Ben bu soruyu sadece biz öğretmenlere sormuyorum. Toplumun her kesimine soruyorum. Mesela aileler... Çok klasik bir ifade olacak ama yine de söylemek istiyorum: Eğitim öncelikle evde yani ailede başlar. Aileler, değerler eğitimi dediğimiz ve değerler eğitiminin içerisinde yer alan hoşgörü, merhamet, sevgi, dürüstlük, sadakat, yardımlaşma, büyüklere saygı vb. insani değerleri küçük yaşlardan itibaren çocuklarına aşılayabiliyorlar mı? Biz eğitimciler okulda değerler eğitimini yeteri kadar verebiliyor muyuz çocuklarımıza? Yoksa onları akademik bilgilere mi boğuyoruz? Bunları oturup bir düşünmemiz lazım. 

Eğitim sistemimiz maalesef çocuklarımızı, gençlerimizi akademik bilgi ve becerilere boğmamızı istiyor. Sınavların çok önemli bir yer tuttuğu bir eğitim sisteminde maalesef bu durum kaçınılmaz oluyor. Haliyle biz öğretmenler de sistemin gerektirdiği şeyleri uygulamak zorunda kalıyoruz. Ben buradan  tüm meslektaşlarıma seslenmek istiyorum: Elimizden geldiğince öğrencilerimize değerler eğitimini verelim. Neredeyse her gün bu konuya vakit ayıralım. Her ders 10 dakika ayırsak bile kazancımızın büyük olacağını düşünüyorum. Öğrencilerimize önce insan olmayı, insan olmanın gerektirdiği nitelikleri öğretelim. 

Ailelere gelince... Sevgili aileler; özgüven ile kibir arasında çok ince bir çizgi vardır. Eğer o ince çizgi aşılırsa çocuğunuz kibirli, egolu bir insana dönüşür. O nedenle çocuğunuzun olur olmaz her davranışını övmeyin. Onların her isteğini yerine getirmeyin. Eğer sizler sorgusuz sualsiz, kayıtsız şartsız her isteğini yerine getirirseniz onlar da büyüdüklerinde şımarık bir kimliğe bürünürler ve kendilerini dev aynasında görürler. Onları sorumluluk bilincine sahip, sabırlı bireyler olarak yetiştirmeye gayret edin. 

Değerli okurlar; bu yazı bir suçlama yazısı değildir. Bu yazı bir sorgulama ve farkındalık yazısıdır. Toplum olarak sorumluluğumuz büyük. Eğer biz toplum olarak bu konuya gereken önemi vermezsek, üzerimize düşen sorumluluklarımızı yerine getirmezsek gün gelir bir genç kalkar sırf tutanak tuttu diye değerli bir bilim insanının canına kıymaya kalkar. Lütfen toplum olarak futbola verdiğimiz önemi eğitime de verelim. Futbola verdiğimiz önemi eğitime de verirsek ne Finlandiya'yı konuşuruz ne de Japonya'yı konuşuruz. 

Buraya kadar tahammül edip okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Herkese mutlu ve sağlıklı günler...

Foto Kaynak: https://images.pexels.com/photos/261909/


Popüler Yayınlar