Birden fazla sözcükten oluşan ve gerçek anlamından
uzaklaşarak bambaşka bir anlam kazanan söz gruplarına deyim denir.
Kalıplaşmış sözlerden oluşan ve genellikle mastar hâlinde bulunan deyimlerin
amacı bir durumu çekici, hoş ve ilgi çekici bir şekilde belirtmektir. Deyimlerin
yol gösterme, ders ya da öğüt verme gibi bir amacı yoktur. Deyimler bu
yönüyle atasözlerinden ayrılırlar.
“Az sözle çok şey anlatma” gibi bir işlevi de olan deyimlerin
ilgi çekici hikâyeleri de vardır. Biz de bu yazımızda TDK sözlüğünde “bilmediği,
aklının ermediği, yetkisi dışındaki bir işe karışmak” anlamına gelen “çizmeden
yukarı çıkmak” ya da “çizmeyi aşmak” deyiminin hikâyesini anlatacağız.
“Çizmeyi Aşmak” Deyiminin Hikâyesi
Milâd-ı İsa'dan üç asır evvel Efes'te Apelle (Apel) isimli
bir ressam yaşarmış. Büyük İskender'in resimlerini yapmakla şöhret bulan
Apel'in en büyük özelliği, yaptığı resimleri halka açması ve gizlendiği bir
perdenin arkasından onların tenkitlerini dinleyip hoşa gidecek yeni resimler
için fikir geliştirmesi imiş.
Günlerden birinde bir kunduracı, Apel'in resimlerinden
birini tepeden tırnağa süzüp tenkide başlamış. Önce resimdeki çizmeler üzerinde
görüşlerini bildirip, kunduracılık sanatı bakımından tenkitlerini sıralamış.
Apel, bunları dinleyip gerekli notları almış. Ancak bir müddet sonra adam,
resmin üst kısımlarını da eleştirmeye ve hatta teknik yönden, sanat açısından,
renklerin kontrastı ve gölgelerin derecesi üzerine de ileri geri konuşmaya
başlayınca Apel, perdenin arkasından bağırmış:
-Efendi, haddini bil; çizmeden yukarı çıkma!
Kaynak: İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı
Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder