Foto Kaynak: https://www.pexels.com/photo/letter-blocks-247819
Daha önceden belirlenmiş eğitim hedeflerine ulaşabilmek için, eğitim-öğretim sürecini daha verimli hale getirebilmek ve etkili kılmak için her yaş ve düzey için kabul görmüş uygulamalara öğretim ilkeleri denir.
Öğretim ilkeleri, öğretim yaşantılarının düzenlenmesi aşamasında ve her aşamada öğretmenlere rehberlik eder. Eğitim-öğretim sürecinin planlı yürütülmesine katkıda bulunur ve bu sürecin verimli ve etkili bir biçimde yürütülmesini sağlar.
Öğretim ilkeleri öğretmenlere rehberlik etmekle kalmayıp ders kitaplarının hazırlanmasında da konu alanı ve ölçme-değerlendirme uzmanlarının en temel yardımcısı olur. Konu alanı ve ölçme-değerlendirme uzmanları ders kitaplarının hazırlanmasında öğretim ilkelerini dikkate alır.
Öğretim ilkelerinin tanımını yaptıktan ve bu ilkelerin eğitim-öğretim sürecindeki yeri ve önemine kısaca değindikten sonra "öğretim ilkeleri nelerdir?" sorusuna cevap arayalım. Başlıca öğretim ilkeleri şunlardır:
1) Hedefe Uygunluk (Hedefe Görelik)
Eğitim doğrudan veya dolaylı olarak birçok faktörle etkileşim içindedir. Eğitimin etkileşim içinde bulunduğu faktörler birey, toplum, konu alanı ve hatta doğa özellikleridir. Eğitim süreci bireyin, toplumun, konu alanının ve doğanın özelliklerine göre düzenlenir ve bu düzenlemeler de önceden belirlenmiş hedeflere göre yapılır. Eğitim-öğretim sürecinde yapılan tüm faaliyetler hedefe uygun olmalıdır. Hedefler ise günlük yaşantıda kullanılabilir nitelikte olmalı ve bireyin ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmelidir. Eğitim-öğretim sürecinde kullanılan strateji, yöntem ve teknikler belirlenen hedeflere uygun olmalıdır.
2) Öğrenciye Görelik (Düzeye Uygunluk)
Aynı yaş grubunda da olsalar öğrenciler psikolojik, zihinsel ve fizyolojik özellikler bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Hiçbir öğrenci diğerine benzemez. Bireyler çalışma istek ve gayretleri bakımından, zeka düzeyleri ve ilgi-yetenek bakımından birbirlerinden farklı özellikler gösterirler. Bu nedenle eğitim-öğretim sürecinin düzenlenmesinde öğrencilerde görülen bireysel farklılıklar göz önünde tutulmalı ve düzenlemeler bu kritere yapılmalıdır.
3) Bilinenden Bilinmeyene
Günümüz eğitim anlayışında öğretilecek yeni bilgiler daha önceden öğrenilmiş eski bilgilerle ilişkilendirilerek bireye sunulur. Yeni bilgilerle eski bilgilerin ilişkilendirilmesi etkili ve kalıcı öğrenmeyi sağlar. Bu ilkeye göre öğretim sürecine öğrencilerin bildiklerinden başlanmalı, onların hazırbulunuşluk düzeyleri tespit edilmeli, daha sonra bilinmeyenlere yer verilmelidir. Örneğin; dersinde çarpma işlemini işleyen bir matematik öğretmeninin öğrencilere çarpma işlemini öğretirken toplama işleminden yararlanması bu ilkeye uygun hareket ettiğini gösterir.
4) Somuttan Soyuta
Bireyin zihinsel gelişimi somuttan soyuta doğrudur. İlkokul 1-3. sınıf öğrencileri için yapılan öğretim etkinliklerinin öğrencilerin duyu organlarına göre tasarlanması gerekir. Çünkü bu düzeydeki öğrenciler gözle görebildikleri, elle tutabildikleri nesneler yoluyla konuları öğrenebilmektedirler. Bu nedenle söz konusu konuya ilişkin somut nesne ve modeller sınıf ortamına getirilmeli, bu mümkün değilse konuya ilişkin nesnelerin fotoğrafları ya da bilgisayar ortamındaki tasarımları sınıf ortamında öğrencilere sunulmalıdır. Soyut konuların öğretiminde olabildiğince somutlaştırma yapmak öğretim sürecinden istenilen düzeyde verim alınmasını sağlar. Örneğin; dersinde güneş sistemini işleyen bir öğretmenin sınıf ortamına güneş sistemi modelini getirmesi ve dersi bu modele göre işlemesi somuttan soyuta ilkesine uygun bir uygulamadır.
5) Yakından Uzağa
Öğrencilerin yakın çevresine ve yaşadığı zamana ilgisi daha fazladır. Bu nedenle öğretim etkinlikleri düzenlenirken yakından uzağa doğru bir süreç izlenmelidir. Yakınlık hem yer hem de zaman açısından dikkate alınmalıdır. Örneğin; "Ülkemizi Tanıyalım" konusunu işleyen bir öğretmenin mahalle-semt-ilçe-il-bölge-ülke sıralamasına uyması yakından uzağa ilkesine göre yapılan bir uygulamadır. Öğretmen konuyu işlerken öğrencinin yakın çevresinden yani yaşadığı mahalleden başlamıştır.
6) Kolaydan Zora (Basitten Karmaşığa)
Bir öğretmen derste konuyu işlerken öğrenme konularını ön koşul ve aşamalılık ilkelerine göre işlemeli, konuları zorlukları açısından derecelendirmelidir. Öğretmen, konuların öğretiminde önce kolay ve giderek zorlaşan bilgilere doğru ilerleyen bir yol izlemelidir. Kolaydan-zora ilkesini uygulayan bir öğretmen hem öğrencilerin derse olan ilgilerini ve motivasyonlarını artırır hem de eğitim-öğretim sürecinden beklediği verimi alır.
7) Açıklık (Ayanilik)
Bu ilkeye göre öğretim ortamı ne kadar çok duyu organına hitap ederse o oranda kalıcı öğrenmeler gerçekleşir. Bu nedenle eğitim ortamları birden fazla duyu organına hitap edecek şekilde düzenlenmelidir. Bu ilkenin ikinci boyutu ise eğitim-öğretim sürecinde kullanılan dilin, kavramların açık ve net olmasıdır. Öğretmen dersini işlerken öğrencinin düzeyine uygun ifadeler kullanmalıdır.
8) Hayatilik (Yaşama Yakınlık)
Yaşama yakınlık ilkesi eğitim-öğretim sürecinde öğrencinin günlük hayatta işine yarayabilecek bilgilerin verilmesini ifade eder. Verilen bilgi günlük hayatta öğrencinin işine yaramalı, öğrenci edindiği bilgiyi günlük yaşamda kullanabilmelidir. Günümüz eğitim anlayışına göre eğitim yaşama hazırlıktan ziyade yaşamın bizzat kendisidir. Bu nedenle eğitim yaşamdan kopuk olmamalı, yaşama dönük olmalıdır. Ders işlenme sürecinde içerik ve etkinliklerdeki örnekler günlük hayatın içinden seçilmelidir.
9) Ekonomiklik
Bu ilkeyi "bir taşla iki kuş vurmak" deyimi en iyi açıklayan deyimdir. En az enerjiyle, en az maliyetle en yüksek kazanca ve verime ulaşmayı ifade eder. Bir araç-gereçle, bir yöntem ve teknikle, bir etkinlikle birden fazla kazanıma ulaşmak ekonomiklik ilkesini ifade eder.
10) Güncellik (Aktüalite)
Bu ilke ders konularıyla güncel olayların ilişkilendirilmesini sağlayan ilkedir. Konular güncel olay ve sorunlarla ilişkilendirilerek anlatılır. Öğrencilerin ülkemizde ve dünyada yaşanan olaylara ilgi duymasını sağlar. Öğrenme konularını güncel olaylarla ilişkilendirebilen öğrenciler etkili ve kalıcı öğrenmeler elde ederler. Dersinde "göç" konusunu işleyen bir öğretmenin Suriye'deki iç savaş nedeniyle ülkemize yapılan göçleri örnek göstermesi güncellik ilkesine örnektir. Ayrıca derslerde belirli gün ve haftaların ve yerel kurtuluş günlerinin ele alınması da bu ilkeye örnektir.
NOT: Hayatilik ilkesi ile güncellik ilkesi birbirine yakındır. Bu nedenle karıştırılmamalıdır. Hayatilik ilkesi öğretim sürecinde verilen bilgilerin günlük yaşamda kullanılabilir olmasını ifade ederken güncellik ilkesi ise öğretilecek bilgilerin güncel konularla ilişkilendirilerek anlatılmasını ifade eder.
11) Bütünlük
Bu ilkeye göre öğrenci, zihinsel, fiziksel ve psikolojik yönden bir bütündür. Öğrenci sadece bilgi boyutuyla değil, her yönüyle ele alınır. Öğrenci, zihinsel, fiziksel ve psikolojik yönden bir bütün olarak yetiştirilir ve geliştirilir. Bu ilke sadece bireyin bütünlüğünü değil bilginin bütünlüğünü de ön plana çıkarır. Örneğin; ilkokulda fen bilgisi ve sosyal bilgiler dersi ayrı ayrı değil bir bütün olarak hayat bilgisi adı altında işlenir. Bu uygulama bütünlük ilkesine göre yapılan bir uygulamadır.
12) Etkin Katılım, İş, Aktivite-Yaparak Yaşayarak Öğrenme
Geçmişte eğitim psikolojisi alanında yapılan çeşitli deneyler ve bilimsel araştırmaların da ortaya koyduğu gibi yaparak-yaşayarak öğrenme etkili ve kalıcı öğrenmeler açısından çok önemli bir yere sahiptir. Günümüz eğitim anlayışında öğrenciler sınıfta pasif dinleyen bir konumda olmamalı, öğretim ortamına etkin bir şekilde katılım göstermelidir. Öğrenci sorular sormalı, tartışmalara katılmalı, araştırmalı, olaylar ve bilgiler arasında çeşitli bağıntılar kurmalı ve bütün bunlar sonucunda bir sonuca ulaşabilmelidir. Eğitim ortamları öğrencilerin etkin katılabilecekleri şekilde düzenlenmelidir. Öğretmenler ise öğrencileri etkin katılıma teşvik etmelidir.
13) Sosyallik (Otoriteye İtaat ve Özgürlük)
Eğitimin amaçlarından birisi de bireyin sosyalleşmesine katkıda bulunmaktır. Öğrenci sosyalleşme sürecinden geçerken bir yandan da kuralları öğrenir. Biz bunu otoriteye itaat olarak açıklayabiliriz. Bu ilkeye göre öğrenci öğretim ortamında sosyal olmalı, sosyal olurken de bir yandan kuralları öğrenmeli, kendi kararlarını verebilmeli, yani başka bir deyişle özgür iradesini kullanabilmeli, iş birliği içinde çalışabilmelidir.
14) Tümdengelim (Bütün-Parça-Bütün İlişkisi)
Günümüz eğitim anlayışı daha çok tümevarım (parçadan bütüne doğru ilerleme) yöntemini teşvik etse de tümdengelim (bütünden parçaya) yöntemi de öğretim ilkeleri arasında yer alır ve bu ilke öğretim ortamında kullanılır. Bu ilkeye göre öğrenme konuları ana başlıklardan yani bütünden alt başlıklara (parçaya) ayrılarak düzenlenmelidir.
15) Transfer Edilebilme İlkesi
Transfer; başlangıçta edinilen bilginin benzer, yeni durumlarda da kullanılabilmesini ifade eder. Örneğin; bir öğrenci matematik dersinde öğrendiği kuralları fizik dersinde de kullanırsa bu ilkeye uygun hareket etmiş olur.
Değerli okurlar; bu yazımızda "öğretim ilkeleri nelerdir?" sorusuna cevap aradık. Bir başka yazımızda görüşmek üzere...