Eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mart 2022 Cumartesi

MEB'den Teftişte Yeni Adım


 Milli Eğitim Bakanlığı eğitimde kaliteyi artırmak amacıyla yeni bir sistem kurdu. Sistemin adı "Kalite Güvence Sistemi"... Bu yazımızda sizlere bu sistemin öne çıkan özelliklerini anlatacağız.

1) Yeni sistemde teftişin fonksiyonlarına rehberlik ve denetleme, izleme ve değerlendirme de dahil edildi.

2) Tüm illerimizde "Eğitim Müfettişleri Başkanlığı"  kuruluyor. Eğitim müfettişleri başkanları, teftiş kurulu başkanının başkanlığında her yıl en az bir kez toplanacak.

3) Uygulamaya alınan yeni "Kalite Güvence Sistemi"yle okullar kendi öz değerlendirme raporlarını kendileri hazırlayacak.

4) Öz değerlendirme raporlarına göre her bir okul en geç 3 yılda bir denetlenecek ve rehberlik desteği sağlanacak.

5) Öğretim programlarının uygulanması ile öğrencilerin kazanımlara ulaşma durumları sürekli izlenecek. Denetim için 3 yıl beklenmeyecek.

6) Eğitim müfettişleri başkanlığı, illere yönelik izleme ve değerlendirme çalışması yapacak, illerin hedeflerine ulaşabilmesi için Bakanlık tarafından destek verilecek.

Kaynak: MEB


Milli Eğitim Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde ülkemizdeki matematik eğitiminin geliştirilmesi ve öğrencilere matematiği sevdirme adına "Matematik Seferberliği" projesi başlatmıştı. 

24 Ocak 2019 Perşembe

Eğitim Programı Ögeleri


Merhaba arkadaşlar. Bu yazımda sizlere eğitim programı ögeleri hakkında bilgi vermek istiyorum. İsterseniz başlayalım: 

Eğitim programı ögeleri dört başlıktan oluşur. Bunlar; 

-Hedef
-İçerik
-Eğitim Durumları
-Değerlendirme 


Şimdi bu ögeleri tek tek açıklayalım: 

1) Hedef: -"Bireyleri niçin eğitiyoruz?" sorusuna yanıt aranır. 
-Bu program ögesi boyutunda önemli olan bireylere kazandırılacak bilgi, beceri, tutum ve alışkanlıklardır. 
-Bu bilgi, beceri, tutum ve alışkanlıkların çok iyi belirlenmesi gerekir. 
-Hedefler en önemli öge olarak tanımlanır. Çünkü diğer program ögeleri hedeflere göre şekillendirilir. Yani biz eğitim programını bir bina olarak düşünürsek hedefleri binanın temeli olarak düşünmeliyiz. Binanın temeli sağlam olmazsa bina yıkılır. O nedenle hedeflerin çok iyi belirlenmesi gerekir. 

2) İçerik: - Bu program ögesi boyutunda "Bireylere ne öğretelim?" sorusuna yanıt aranır. 
-Öğretilecek üniteleri, öğrenme alanlarını ve temaları kapsayan boyuttur. 

3) Eğitim Durumları: - Bu boyutta ise "Bireylere üniteleri, temaları, konuları nasıl öğretelim?" sorusuna yanıt aranır. Başka bir deyişle "Dersleri nasıl işleyelim?" sorusuna yanıt aranır. 
-Öğrenmeyi sağlama amaçlı yöntem-teknik, araç-gereç vb. değişkenleri içerisinde barındıran program ögesi boyutudur. 
- Bu program ögesi boyutunda ünite, tema ve konuların öğretiminde çeşitli yöntem-tekniklerden ve çeşitli araç gereçlerden yararlanılır. 

4) Değerlendirme: - "Bireylere ne kadar öğrettik?" sorusuna yanıt aranır. 
- Bu program ögesi boyutunda hedeflere ne derece ulaşıldığının tespiti yapılır. 
-Değerlendirme sürecini programın ve eğitim-öğretim sürecinin dönüt aşaması olarak adlandırabiliriz. 

Değerli okurlar; bugünkü konumuzu burada bitiriyorum. Sonraki yazımda ise "İyi Bir Eğitim Programının Özellikleri"nden bahsedeceğim. Herkese mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler...


23 Ocak 2019 Çarşamba

Öğretmen Adayları 40 Bin Atama Müjdesi Bekliyor


Öğretmen adayları Şubat ayında 40 bin atama müjdesi bekliyor. 

Yaklaşık 400 bin atanamayan öğretmen Şubat ayında 40 bin atama müjdesini büyük bir heyecanla bekliyor. Onlar; 

-Zihinsel, ruhsal ve ahlaki yönden gelişmiş, 
-Dil bilinci ve milli şuuru gelişmiş,
- Bilimsel düşünme tutumuna sahip ve demokratik tutumu benimsemiş

bireyler yetiştirmek için bir an önce göreve başlamak istiyorlar. Cehaletin en büyük düşmanı, karanlıkları aydınlıklara çevirecek olan eğitim neferlerinin sesine kulak verelim. Onlar haklarını kazanmak için çaba gösteriyorlar, mücadele ediyorlar. Onların hayali atanarak vatanımıza ve milletimize yararlı olan bireyler yetiştirmek, cehalet meşalesini söndürerek bilginin, bilimin ve kültürün meşalesini yakmaktır.Biz de onların haklı ve kararlı mücadelesine sessiz kalmayalım ve onlara destek olalım. 

Yaklaşık 135-140 bin öğretmen açığının bulunduğu ülkemizde 40 bin öğretmen atamasının yapılması şarttır. Okullar öğretmensiz, öğrencilerimiz ışıksız kalmasın. Yıllardır öğretmen olabilmek için her türlü fedakarlığı yapan, her türlü cefayı çeken eğitim neferlerimiz görevlerine kavuşsunlar. Yetkililerden tek bir isteğimiz var: "Bakan" olmasınlar sorunları "gören" ve "çözen" olsunlar. 

18 Ocak 2019 Cuma

Eğitim Olumlu Davranışlar Kazandırma Sürecidir


Merhaba arkadaşlar. "Eğitim Nedir?" adlı yazımda eğitimin tanımını yapmıştım. Eğer okumadıysanız o yazıma buradan ulaşabilirsiniz. Bu yazımda ise eğitimin tanımında yer alan "bireyin davranışlarında istendik yönde değişiklik meydana getirme" meselesinden bahsetmek istiyorum. 

"İstendik yönde değişiklik" -yani biz bunu istendik davranışlar olarak da adlandırabiliriz- başka bir deyişle istendik davranışlar dediğimizde aklımıza olumlu davranışlar gelmelidir. Yani aklımıza gelebilecek her türlü olumlu davranış kapsam içerisinde düşünülebilir. Eminim ki aklınızda bir çerçeve oluşmuştur. Bu çerçeveyi oluşturduktan sonra sizler de istendik davranışlar konusunda bir liste oluşturabilirsiniz. Hatta bu istendik davranışlar konusunda bir kitap bile yazılabilir. Ancak ben bu yazımda konuya yüzeysel açıdan bakmak istiyorum. 

Peki nedir bu istendik davranışlar ya da ne olmalıdır? Bu sorunun cevabını arayalım: 

1) Benim için en önemlisi öğrencileri insanî değerler açısından iyi bir şekilde yetiştirebilmektir. Onlara imkanlarımız doğrultusunda iyi bir şekilde değerler eğitimi vermemiz gerekli. Bu konuyla ilgili yazıma buradan ulaşabilirsiniz. Yani birinci istendik davranış öğrencilerin hoşgörü, sevgi, merhamet, dürüstlük vb. insanî değerlere sahip olması. 

2) Bireyin günlük yaşamını kolaylaştıracak bilgi ve becerilere sahip olması,

3) Bireyin dil bilinci kazanması, 

4) Bireyin milli şuur kazanması, 

5) Öğrencilerin demokratik tutumu benimsemesi, 

6) Öğrencilerin bilimsel düşünme tutumunu benimsemesi, 

7) Öğrencilerin insan hakları konusunda bilinçli olması ve insan haklarına saygılı olması, 

8) Öğrencilerin haklarımız ve sorumluluklarımız konusunda bilinçli olması

9) Öğrencilerin eleştirel düşünme alışkanlığını kazanmış olması,

10) Öğrencilerin teknolojik gelişmeleri yakından takip etmesi ve bilgi teknolojisini etkili bir şekilde kullanabilmesi. 

Değerli okurlar; yazımın başında da söylediğim gibi "istendik davranışlar" dediğimizde aklımıza "her türlü olumlu davranış" gelecek. Ben böyle 10 maddelik kısa bir liste oluşturdum. Bu maddeleri ilerleyen günlerde sitemde detaylı bir şekilde ele almayı düşündüğümden konuya yüzeysel olarak baktım. Aslında derine indiğimizde bu maddeleri çoğaltmamız mümkün. 

Bugün anlatacaklarım bu kadar. Bir başka yazımda görüşmek üzere. Sevgiler ve saygılar...



5 Ocak 2019 Cumartesi

Nerede Hata Yapıyoruz?


Eğitimin klasik bir tanımı vardır. "Bireyin davranışlarında kasıtlı olarak istendik yönde değişiklikler meydana getirme süreci" diye klasik bir tanım yaparız eğitim için. Peki biz bu "istendik" yani "olumlu" davranışları çocuklarımıza, gençlerimize yeterince kazandırabiliyor muyuz? Bir de "Eğitimin amacı nedir?" diye sorsak şu maddeleri sıralarız sanırım:

-Bireyin yaşadığı topluma ve çağa ayak uydurabilmesini sağlama
-Bireyi bilgi ve becerilerle donatma
-Bireyi teknolojiyle tanıştırma ve bireyin bilgi teknolojilerini etkili bir şekilde kullanmasını sağlama 
-Dilimizi doğru kullanabilme 

vs. gibi maddeleri sıralayabiliriz ve bunları da çoğaltabiliriz. Peki biz gençlerimizi, çocuklarımızı değerler eğitimi açısından yeterince iyi yetiştirebiliyor muyuz? Ben bu soruyu sadece biz öğretmenlere sormuyorum. Toplumun her kesimine soruyorum. Mesela aileler... Çok klasik bir ifade olacak ama yine de söylemek istiyorum: Eğitim öncelikle evde yani ailede başlar. Aileler, değerler eğitimi dediğimiz ve değerler eğitiminin içerisinde yer alan hoşgörü, merhamet, sevgi, dürüstlük, sadakat, yardımlaşma, büyüklere saygı vb. insani değerleri küçük yaşlardan itibaren çocuklarına aşılayabiliyorlar mı? Biz eğitimciler okulda değerler eğitimini yeteri kadar verebiliyor muyuz çocuklarımıza? Yoksa onları akademik bilgilere mi boğuyoruz? Bunları oturup bir düşünmemiz lazım. 

Eğitim sistemimiz maalesef çocuklarımızı, gençlerimizi akademik bilgi ve becerilere boğmamızı istiyor. Sınavların çok önemli bir yer tuttuğu bir eğitim sisteminde maalesef bu durum kaçınılmaz oluyor. Haliyle biz öğretmenler de sistemin gerektirdiği şeyleri uygulamak zorunda kalıyoruz. Ben buradan  tüm meslektaşlarıma seslenmek istiyorum: Elimizden geldiğince öğrencilerimize değerler eğitimini verelim. Neredeyse her gün bu konuya vakit ayıralım. Her ders 10 dakika ayırsak bile kazancımızın büyük olacağını düşünüyorum. Öğrencilerimize önce insan olmayı, insan olmanın gerektirdiği nitelikleri öğretelim. 

Ailelere gelince... Sevgili aileler; özgüven ile kibir arasında çok ince bir çizgi vardır. Eğer o ince çizgi aşılırsa çocuğunuz kibirli, egolu bir insana dönüşür. O nedenle çocuğunuzun olur olmaz her davranışını övmeyin. Onların her isteğini yerine getirmeyin. Eğer sizler sorgusuz sualsiz, kayıtsız şartsız her isteğini yerine getirirseniz onlar da büyüdüklerinde şımarık bir kimliğe bürünürler ve kendilerini dev aynasında görürler. Onları sorumluluk bilincine sahip, sabırlı bireyler olarak yetiştirmeye gayret edin. 

Değerli okurlar; bu yazı bir suçlama yazısı değildir. Bu yazı bir sorgulama ve farkındalık yazısıdır. Toplum olarak sorumluluğumuz büyük. Eğer biz toplum olarak bu konuya gereken önemi vermezsek, üzerimize düşen sorumluluklarımızı yerine getirmezsek gün gelir bir genç kalkar sırf tutanak tuttu diye değerli bir bilim insanının canına kıymaya kalkar. Lütfen toplum olarak futbola verdiğimiz önemi eğitime de verelim. Futbola verdiğimiz önemi eğitime de verirsek ne Finlandiya'yı konuşuruz ne de Japonya'yı konuşuruz. 

Buraya kadar tahammül edip okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Herkese mutlu ve sağlıklı günler...

Foto Kaynak: https://images.pexels.com/photos/261909/


18 Aralık 2018 Salı

Eğitim Nedir?


Merhaba arkadaşlar. Bu yazımda eğitimin tanımını yapıp eğitim hakkında birkaç konuya değinmek istedim. İsterseniz başlayalım. 

Eğitimin birçok tanımını yapabiliriz. Yapabileceğimiz, aklımıza gelen tanımlar ise şunlardır:

1) Basit bir tanım yapacak olursak: Eğitim davranış değiştirme sürecidir. Ancak bu davranış değişikliğinin istendik yani olumlu yönde olması gerekir. 

2) Eğitim, önceden belirlenmiş hedeflere göre bireyin yetiştirilmesi sürecidir.

3) Eğitim, bireye toplumsal hayata uyum sağlayabilmesi ve bu düzen içerisinde rahatça yaşayabilmesi için gerekli bilgi ve becerilerin kazandırıldığı bir süreçtir.  

Yukarıda üç tane tanım verdim. Ancak bu tanımlar dışında genel bir tanım var ki akademik kaynakların hemen hepsinde bu tanıma rastlarız. Bu tanım ise Ertürk'ün tanımıdır:

"Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla, kasıtlı olarak, istendik yönde değişiklik meydana getirme süreci"

Bu tanıma baktığımızda anahtar kelime gruplarının "kendi yaşantısı yoluyla", "kasıtlı olarak", ve "istendik yönde değişiklik" olduğunu görüyoruz. 

Peki, tanımımızı yaptıktan sonra başka neler söyleyebiliriz eğitim hakkında? Şimdi bunları sıralayalım:

1) Eğitim sürecinin sonunda bireyin davranışında mutlaka bir değişme olmalı. Yukarıda da söylediğimiz gibi bu değişmenin olumlu yönde olması gerekir. Yani başka bir deyişle eğitimin amacı bireye olumlu davranışlar kazandırmaktır. 

2) Eğitimde kesinlikle bir amaç ya da kazanım vardır. Eğitim sürecindeki hedef ise bu kazanımları gerçekleştirmektir. 

3) Eğitim bireyi her yönden geliştirir. "Her yönden" derken bunu biraz açmak istiyorum: Davranışçı yaklaşıma göre düzenlenen bir eğitim programında hedef genellikle bireyi sadece zihinsel yönden geliştirmekti. Ülkemizde eskiden uygulanan bu yaklaşıma göre birey sadece zihinsel yönden geliştiriliyor, bireyin diğer yönleri göz ardı ediliyordu. Ancak şu an uygulanan yapılandırmacı yaklaşıma göre hedef öğrencileri zihinsel, fiziksel, ruhsal vb. yönlerden geliştirmektir. Yani şu anki anlayışa göre temel amaç bireyleri bilişsel, duyuşsal ve psikomotor beceriler bakımından başka bir deyişle bütün olarak geliştirmektir. 

4) Eğitim bireyi hayata hazırlar. Yaşam için gerekli olan bilgi ve becerileri bireye kazandırır. 

"Eğitim nedir?" sorusuna verebileceğimiz birçok cevap var aslında. Daha fazlası için Kaliteli Eğitimin İnsana Kazandırdığı 20 Önemli Nitelik adlı makaleme bakabilirsiniz. 

Foto Kaynak: https://images.pexels.com/photos/207665/

13 Aralık 2018 Perşembe

Yükseköğretimdeki Öğrenci Sayısı Giderek Artıyor


Bugün internette haberleri okurken TRT Haber'in Facebook sayfasında bir haber gördüm. Haberin başlığı şuydu: "Yükseköğretimdeki öğrenci sayısı 8 milyonu aştı" Peki bu haber güzel, olumlu bir haber mi, övünülecek bir haber mi? Cevabını ben vereyim isterseniz: Elbette hayır. İlk bakışta konuya yabancı olanlar "Ne var canım bunda? Gençler ne güzel okuyor. Okumasınlar da kötü alışkanlıklar mı edinsinler?" diye bir yorumda bulunabilirler. Ama işin iç yüzü öyle değil. Bir eğitimci olarak bu konudaki düşüncem şu: Bu 8 milyon öğrenci geleceğin işsiz adayları. Çünkü ülkemizde maalesef üniversite okuyan gençlerimizin rahatlıkla iş bulduğu bir ortam ve sistem yok. Şöyle düşünürsek: Hadi bu gençlerin 1-2 milyonu öyle veya böyle bir işe girseler geriye kalıyor yine 6-7 milyon işsiz. Durum ne yazık ki böyle. Evet, doğru gençlerimiz okuyor, ama niçin okuyor? İşsiz kalmak için mi okuyor? Sizlere şunu sormak istiyorum: Geçimini sağlayamayan genç ülkemizin eğitimine, ekonomisine, bilimine ve kültürüne nasıl  katkı sağlasın? 

Sevgili okurlar, yani anlatmak istediğim şu ki; üniversite açmakla, kontenjanları artırıp bu üniversitelere öğrenci almakla iş bitmiyor. Doğru ve yerinde planlamaların yapılması şart. Planımızı geleceğe göre şekillendirmemiz ve adımlarımızı ona göre atmamız gerekiyor. Okuyan gençlerimiz için kesinlikle iş imkanları oluşturmalıyız. "Ne var canım, onlar da gitsin başka işlerde çalışsınlar. İş mi yok?" demek işin kolayına kaçmak ve sorunları görmezlikten gelmekten başka bir şey değildir. Bizlerin ve yetkililerin kendimize sormamız gereken soru ise şudur: Üniversitede gecesini gündüzüne katarak dirsek çürüten, sabahlara kadar ödev yapıp, sınavlara çalışan gençlerimize üniversiteyi bitirdikten sonra nasıl iş imkanları oluşturabiliriz? Bir de bu işin aile tarafı var tabi. Belki de o aile çocuğunu üniversitede okutup iş sahibi olabilmesi için ne türlü fedakarlıklar yaptı? Belki kendisi harcamadı çocuğuna gönderdi kazandığı parayı... Sırf o okuyup iyi yerlere gelebilsin diye... 

Bu konu gerçekten küçümsenecek bir konu değil. Bu ülkenin gençleri geleceğimizdir. Lütfen gençlerimizin değerini bilelim ve onların bu sorununa sessiz kalmayalım. Yetkililerimiz lütfen "bakan" değil "gören" ve "çözüm üreten" olsunlar. Saygılarımla...



9 Aralık 2018 Pazar

Blog Dünyasına Merhaba


Bugün blog dünyasına ve internet bilgi mecrasına yeni bir blog kazandırmanın mutluluğunu yaşıyorum. Aylar öncesinde açtığım ve bir türlü ilgilenmeye fırsat bulamadığım "Eğitim Antolojisi" isimli bloğumu bugün sizlerin hizmetine sunmaktan onur duyuyorum. 

Bilgi odaklı bir blog olan "Eğitim Antolojisi" nde eğitim bilimlerinden Öğretim Yöntem ve Teknikleri, Program Geliştirme, Rehberlik ve Özel Eğitime dair makaleler yer alacak. Ayrıca çok sık olmamakla birlikte tarih, coğrafya, edebiyat, Türkçe eğitimi ve bilim tarihine yönelik makaleler de kendine yer bulacak. 

Kaliteli bir biçimde sunulduğunda insanı her yönden geliştiren, insana karakter ve disiplin kazandıran, insanı okumaya, araştırmaya ve öğrenmeye sevk eden bir bilim olan eğitim hakkında söylenecek çok sözün ve yazılacak çok makalenin olduğunu düşünüyorum. Bu bloğun sizlerin desteğiyle de büyüyeceğine inancım tam. Saygılarımla...


Popüler Yayınlar