2 Ocak 2023 Pazartesi

MEB'in Kazanım Kavrama Testlerinde Yer Verdiği Deyimler ve Anlamları-1

 

Deyimler; en az iki sözcükten oluşan, genellikle mecaz anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbekleridir. Anlatımı güçlendirmek ve zenginleştirmek, anlatımı daha dikkat çekici hâle getirmek gibi işlevleri olan deyimlerin sayfalarca anlatılacak meseleleri bir çırpıda anlatma gibi bir özelliği de vardır.

Söz varlığını geliştirme ve zenginleştirme çalışmalarında oldukça önemli bir yeri olan deyimler, sınavlarda öğrencilerin karşısına çıkabilmektedir. Biz de bunun bilincinde olarak bu yazımızda sizlere “MEB'in kazanım kavrama testlerinde yer verdiği deyimler ve anlamları” konulu bir derleme yaptık. Aşağıda yer verdiğimiz deyimler “MEB’in 6. Sınıf Türkçe, Kazanım Kavrama Testi 2” adlı paylaşımından derlenmiş olup her deyimin altında o deyimin daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla örnek cümlelere de yer verilmiştir. Şimdi derlediğimiz o deyimlere göz atalım:

 

MEB’in Kazanım Kavrama Testlerinde Yer Verdiği Deyimler ve Anlamları

 

hâli vakti yerinde: Paraca durumu iyi, zengin.

Cümle: Hâli vakti yerinde bir insandan yardım istemek bence en mantıklısı...

 

burnu büyümek: Kibirlenmek, büyüklenmek.

Cümle: Eli para görünce iyice burnu büyüdü.

 

gözü gönlü açılmak: Neşelenmek, ferahlamak.

Cümle: Biraz yürüyüş yapınca gözü gönlü açıldı.

 

dilinden anlamak: Söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek.

Cümle: Ben bu çiçeklerin, böceklerin, toprakların dilinden anlarım.

 

burnu bile kanamamak: Zarar görmemek, tehlikeli bir durumdan yara bere almadan kurtulmak.

Cümle: Kazadan burnu bile kanamadan kurtulmuş.

 

burnunu sokmak: Gereksiz yere her işe karışmak.

Cümle: Kendini ilgilendirmeyen işlere burnunu sokman seni insanların gözünde itici hâle getiriyor.

 

burnu sürtülmek: Sıkıntı çektikten sonra daha önce beğenmediği bir durumu kabul etmek, gururundan vazgeçmek.

Cümle: Kimsenin sözünü dinlemediği için burnu sürtüldü ve artık daha dikkatli davranıyor.

 

burnunun dikine gitmek: Öğüt dinlemeyerek kendi bildiği gibi davranmak.

Cümle: Sürekli burnunun dikine gittiği için başarısız oluyor.

 

sağ salim (gelmek/varmak): Hiçbir zarar görmeden, sağ selamet.

Cümle: Yolculuğumuzu sağ salim tamamladık.

 

gecesini gündüzüne katmak: Aralıksız, gece gündüz çalışmak, büyük çaba göstermek.

Cümle: Gecesini gündüzüne kattı ve sonunda istediği okula yerleşti.


19 Aralık 2022 Pazartesi

Karşılaştırma Yöntemi Nedir? Düşünceyi Geliştirme Yollarından Karşılaştırma ile İlgili Örnekler

 

Yazarlar, yazılarında ele aldıkları konuyu daha anlaşılır hâle getirmek amacıyla çeşitli düşünceyi geliştirme yollarından yararlanırlar. Bu düşünceyi geliştirme yollarından bir tanesi de karşılaştırma yöntemidir.

Karşılaştırma; en az iki varlığın, kavramın, olayın veya durumun ortak ve farklı yönlerinin ortaya konduğu düşünceyi geliştirme yoludur. Yazarlar, yazılarında ele aldıkları konuyu somutlaştırmak amacıyla varlıkları ya da kavramları çeşitli yönlerden karşılaştırırlar.

NOT: Karşılaştırma ilgisi “gibi, kadar, en, çok, göre, daha” gibi sözcüklerle kurulur.

Düşünceyi Geliştirme Yollarından Karşılaştırma ile İlgili Örnekler

Örnek 1:

Roman ve öykü yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların kişi, yer ve zamana bağlı olarak anlatıldığı yazı türleridir. Roman ve öykü türleri bazı özellikler bakımından birbirlerinden farklılık gösterirler. Romanda şahıs kadrosu, mekân tasvirleri ve olay örgüsü genişken, öyküde sözünü ettiğimiz bu unsurlar romana göre daha dardır.

Yukarıdaki metinde roman ve öykü türleri çeşitli özellikleri bakımından karşılaştırılmıştır.

 

Örnek 2:

Deneme ve sohbet türleri birbiriyle karıştırılmaması gereken türlerdir. Her ikisinde de yazar kişisel görüşlerini kanıtlama amacı gütmeden anlatır. Ancak aradaki şu fark çok önemlidir: Denemede yazar, kişisel görüşlerini kanıtlama amacı gütmeden kendi kendine konuşur gibi anlatırken, sohbet türünde yazar kişisel görüşlerini kanıtlama amacı gütmeden karşısında biri varmış gibi dile getirir.

Yukarıdaki metinde düşünceyi geliştirme yollarından karşılaştırma yöntemi kullanılmıştır. Metinde deneme türü ile sohbet türünün karşılaştırıldığını görüyoruz.

 

Örnek 3:

Eşit ağırlıktaki tavuğun ve ördeğin toprak zeminde batma miktarı birbirinden farklıdır. Tavuk, toprak zemine ördektan daha fazla batar. Bu durumun sebebi, ördeğin ayaklarının perdeli olmasıdır.

Yukarıdaki metinde tavuk ve ördeğin toprak zemine batma miktarı karşılaştırılmış, tavuğun toprak zemine ördekten daha fazla battığı belirtilmiştir. Dolayısıyla bu metinde düşünceyi geliştirme yollarından karşılaştırma kullanılmıştır.


17 Aralık 2022 Cumartesi

Kitap Rehberi: İlber Ortaylı - Bir Ömür Nasıl Yaşanır?

 


İlber Ortaylı / Bir Ömür Nasıl Yaşanır?

Hayatınıza yön verebilecek, ilham alabileceğiniz bir eserle karşınızdayız: Bu yazımızda İlber Ortaylı’nın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” adlı eserini ele alıp kitaptan alıntılar paylaşacağız.

“Kimsenin önerilerine ihtiyacım yok” diyebilirsiniz ancak hayatta bazı kişilere de kulak vermelisiniz. Bu kulak vereceğiniz kişilerden birisi de ülkemizin yetiştirdiği değerli bilim insanlarından ünlü tarihçi İlber Ortaylı. Tabii ki okurken tüm fikirlerine katılmayabilirsiniz, bu gayet doğaldır ancak okurken hayatınıza uyarlayabileceğiniz fikirleri de çekip alabileceğiniz bir kitap “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?”

İlber Ortaylı, Yenal Bilgici ile yaptığı bu söyleşide şu sorulara cevap veriyor:

1)Bir Ömür Nasıl Yaşanır?

2)Kimden, Ne Öğrenilir?

3)İnsan Kendi Kendini Nasıl Yetiştirir?

4)Nasıl Çalışmak Gerekir?

5) Nasıl Seyahat Edilir, Nereleri Görmek Gerekir?

6)Eğitimde Hangi Tercihleri Yapmak Gerekir?

7)Ne İzlemeli? / Ne Dinlemeli? / Ne Okumalı?

8)İnsan Yaşadığı Şehirden Nasıl Yararlanır?

İlber Ortaylı'dan bir hayat rehberi olarak da nitelendirebileceğimiz “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” adlı kitaptan sizler için bir alıntı seçkisi de oluşturduk. Şimdi bu alıntılara göz atalım:

İlber Ortaylı – Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – Alıntılar

-(...) Bir de muhakkak okuyun, hikâye ve romanın dinlendiren ve hafızayı açan gücünü ihmal etmeyin. En önemli şey hafızadır. (Sayfa:15)

-Kimsenin sizi bulmasını beklemeyin; nitelikli insanları siz arayın! Ben insanları arar bulurum. İyi hocalardan eğitim almak için bizzat çok uğraşmışımdır. Neticede kimse gelip beni keşfetmedi. Kimsenin gelecek hâli de yoktu! (Sayfa:23)

-Beyninize yeni bir kapı açacak, size bir değer katacak insanla bir araya geldiğinizde bir şey öğrenirsiniz; bir şey düşünürsünüz; yeni bir yere bakmaya başlarsınız. Düşünceniz yeni bir boyut kazanır, yaşamınıza farklı bir bakış açısı eklenir. (...) Dilinizi, intibaınızı, tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlar önemlidir. Onlarla bir araya gelmeye gayret ediniz. (...) (Sayfa:33)

-Becerilerinize gerçekten uyan mesleği seçiniz. Kendi kapasitenizin altında çalışmayın; kendinize bol ya da dar gelen bir gömleği giymekten kaçının. (Sayfa:39)

-(...) Her şeyden evvel insanların birbirlerini çok sevmesi lazım. Sevginin olmadığı yerde hiçbir şey kurulamıyor. Zekâ da çok önemli elbette. Allah vergisidir ve çok mühimdir. (...) (Sayfa:45)

 -Bizde kimse yerinden kıpırdamaz. Hâlbuki değişmeyi, değiştirmeyi bileceksin. Konforundan vazgeçmeyi göze alacaksın. Kendi dünyanı yerinden kendin oynatacaksın. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır. (Sayfa:83)

-Şimdiki gençlere söylüyorum, zahmetten kaçmayın. Tren mi var, atlayın; yol mu var, gidin. O yaşlarda yeni yerleri görmenin zevki başkadır. (Sayfa:111)

İlber Ortaylı’nın Yenal Bilgici ile yaptığı söyleşiden doğan “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” tekrar tekrar başvurulacak nitelikli bir kitap... Okumanızı ve aralıklarla istifade etmenizi tavsiye ediyoruz.

(Kaynak: İlber Ortaylı, Bir Ömür Nasıl Yaşanır?, Kronik Kitap, Söyleşi: Yenal Bilgici)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

15 Aralık 2022 Perşembe

Düşünceyi Geliştirme Yolları: Tanımlama Nedir?


Yazarlar, yazdıkları yazılarda anlattıklarını okuyucunun zihninde daha belirgin hâle getirmek amacıyla başka bir deyişle soyut kavramları somutlaştırmak amacıyla çeşitli düşünceyi geliştirme yollarına başvurur. Bu düşünceyi geliştirme yollarından birisi de tanımlamadır.

Tanımlama; bir varlığın ya da kavramın ne olduğunu açıklayan, onları temel özellikleriyle belirten düşünceyi geliştirme yoludur. Çoğu yazar, yazılarında çoğunlukla soyut konulara ve kavramlara yer verirler. Yazarlar, yazılarında yer verdikleri soyut kavramların tanımını yaparak onları okuyucunun zihninde somutlaştırmayı, onları daha anlaşılır hâle getirmeyi amaçlar.

Tanım cümleleri, “... nedir?” ya da “... kimdir?” sorularına yanıt veren cümlelerdir.


Tanım cümlesi nedir? Tanım cümlelerine örnekler... Yazımıza BURADAN ulaşabilirsiniz.


Düşünceyi Geliştirme Yollarından Tanımlamaya Örnekler

Örnek 1: Yazarın, herhangi bir konudaki görüşlerini kesin kanıtlara varmadan dile getirdiği yazı türüne deneme denir. Yazar, bu türde görüşlerini öznel bir anlatımla dile getirir ve bunu yaparken de kanıt sunma zorunluluğu duymaz.

Yukarıdaki metinde “Deneme nedir?” sorusunu sorduğumuzda “Yazarın, herhangi bir konudaki görüşlerini kesin kanıtlara varmadan dile getirdiği yazı türüdür.” cevabını alırız. İşte bu nedenle yukarıdaki metinde düşünceyi geliştirme yollarından tanımlamanın kullanıldığını söyleyebiliriz.

 

Örnek 2: İklim, hava olaylarının geniş bölgelerde, uzun yıllar gösterdiği ortalama durumdur. İklim, dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan insanların ekonomik faaliyetlerini etkiler.

Yukarıdaki metinde “İklim nedir?” sorusunu sorduğumuzda yanıt aldığımız için düşünceyi geliştirme yollarından tanımlamanın kullanıldığını söyleyebiliriz.

 

Örnek 3: Sahip olduğumuz bazı özellikler birbirinden farklıdır. Sahip olduğumuz bazı özelliklerin birbirinden farklı olmasını sağlayan unsur ise karakterdir. Başka bir deyişle karakter, canlılarda çeşitliliğe neden olan her bir özelliğe verilen addır.

Yukarıdaki metinde “Karakter nedir?” sorusuna yanıt vardır. Bu nedenle bu metinde tanımlama yönteminin kullanıldığını söyleyebiliriz.


Düşünceyi geliştirme yollarından tanımlamaya örnekler için BURAYA tıklayabilirsiniz. 


12 Aralık 2022 Pazartesi

Kitap Rehberi: Michael Ende - Momo



Michael Ende / Momo

Zaman nedir? Zaman tanımlanması basit görünen ancak içerisinde büyük sırlar barındıran bir olgudur aslında. Bu yüzden olsa gerek tanımı kişiden kişiye göre değişebilir. Zamanın kısalığını veya uzunluğunu ele aldığımızda ise bu da aslında göreceli bir olgudur. Kimi zaman olur ki zaman su gibi akıp geçer kimi zaman olur ki zaman geçmek bilmez.

Bu yazımızda ana konusunu “zaman” kavramının oluşturduğu nitelikli bir esere yer vereceğiz. Michael Ende’nin kaleme aldığı “Momo” adlı eseri ele alacağız.

Eserin başkahramanı Momo, büyük bir kentin tiyatro harabelerinde yaşayan küçük bir kızdır. Orada burada bulduğu ya da birilerinin verdiği eşyalardan başka bir şeyi olmayan Momo’nun sahip olduğu olağanüstü bir yetenek vardı. Bu yetenek dinlemekti. Aslında kulağa çok basit geliyor değil mi? Her insan az çok dinler ama yazar Momo’nun bu dinleme yeteneğine dikkat çekmek için “çok az insan gerçekten iyi bir dinleyicidir.” der. Momo karşısındaki insanları öyle bir dinlerdi ki karşısındaki kişi ona bilinçaltında gizli kalmış düşüncelerini rahatça açıklardı ve bu duruma Momo da şaşırırdı.

İyi bir dinleyici olan ve bunun için de bol zamanı olan Momo bu yeteneğiyle insanlar arasında olumlu bir bağ kurar. Ancak bir süre sonra yolunda gitmeyen olaylar cereyan eder. İnsanların zamanını çalma konusunda oldukça ince hesaplar yapan “duman adamlar” ortaya çıkar ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Zaman hırsızlığı konusunda oldukça usta olan “duman adamlar” için gizlilik çok önemlidir. Bu konuda öyle ustadırlar ki kente yerleşirler ve halkın arasına karışırken hiç dikkat çekmezler. Duman adamlar, insanlar üzerinde öyle bir egemenlik kurarlar ki artık insanlar sürekli zamandan tasarruf etmenin plânlarını yaparlar. Eskiden zevk alarak yaptıkları günlük yaşamın vazgeçilmez parçalarından olan gündelik işleri artık gereksiz ve zaman kaybı olarak görürler ve mutsuzluğa doğru adım adım sürüklenirler:

“Zaman tasarruf edeyim derken aslında başka şeylerden tasarruf ettiğinin kimse farkında değildi. Yaşamlarının gittikçe daha zavallı, daha tekdüze ve daha soğuk geçtiğini kavramak istemiyorlardı. Bu gerçeği sadece çocuklar taa yüreklerinde hissettiler. Çünkü artık kimsenin onlara ayıracak zamanı yoktu.”

Ortada tuhaf bir durum vardır. İnsanlar artık eskisi gibi mutlu değildir. İnsanlar zamandan tasarruf etmek amacıyla çocuklarıyla bile eskisi gibi ilgilenmiyorlardır. Sonunda Momo, bu tuhaf durumun farkına varır.

Peki, Momo duman adamlarla olan mücadelesinden galip çıkabilecek midir?

Michael Ende’nin yazdığı “Oysa zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti.” cümlesiyle anılan, “çağdaş bir masal” tadındaki “Momo”yu seveceğinize inanıyor ve okumanızı tavsiye ediyoruz.

(Kaynak: Michael Ende, Momo, Pegasus Yayınları, Almancadan Çeviren: Leman Çalışkan)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

29 Kasım 2022 Salı

Fabl Nedir? Özellikleri ve Örnekleri

 

Kahramanlarını hayvanların, bitkilerin ya da  cansız varlıkların oluşturduğu, genellikle ders verme amacıyla yazılan olaya dayalı metin türüne fabl denir. Bir tür küçük öykü olarak da adlandırabileceğimiz fabl daha çok çocuk edebiyatı kapsamında değerlendirilse de yetişkinlere ders verme, onları eğitme ve yetiştirme gibi işlevleri de vardır.

Fablların Özellikleri

-Kahramanlarını hayvanlar, bitkiler ya da cansız varlıklar oluşturur. Bu kahramanlar insanlara ait özellikleri ve değerleri bünyelerinde barındırırlar. Dolayısıyla fabl türünde kişileştirme (teşhis) ve konuşturma (intak) sanatlarına yer verildiğini söyleyebiliriz.

-Fabllar ders vermek amacıyla yazılır. Fabllarda iyilik, doğruluk, dürüstlük, cömertlik, sadakat, alçak gönüllülük gibi evrensel değerler okuyucularla buluşturularak ahlâk dersi verilmeye çalışılır.

-Fablın sonunda mutlaka bir mesaj vardır ve fablların verdiği mesajlar evrensel niteliklidir.

-Fabl türünde olaylar genellikle kahramanların yaşadıkları ortamlarda (orman vb.) geçerken zaman ise belirsizdir.

-Fabllar hem manzum (şiir) hem de nesir (düz yazı) biçiminde kaleme alınabilir.

-Fabllar; giriş, gelişme (düğüm), sonuç, ders (öğüt, kıssadan hisse) olmak üzere dört bölümden oluşur. Bu bölümleri şöyle açıklayabiliriz:

1)Giriş: Olayın ve kahramanların tanıtıldığı bölümdür.

2) Düğüm (gelişme): Olayın çeşitli çatışmalar yoluyla geliştiği bölümdür.

3) Sonuç: Düğümün çözüme kavuşturulduğu bölümdür.

4) Ders (öğüt, kıssadan hisse): Fabla konu olan olaya dair bir fikrin yahut mesajın etkileyici bir ifadeyle dile getirildiği ve okuyucuya öğüt verildiği bölümdür.

-Bu türün dünya edebiyatındaki temsilcileri ise Ezop, Beydeba ve La Fontaine’dir.

 

Fabl Örneği

KARGA İLE TİLKİ

Bir dala konmuştu karga cenapları;

Ağzında bir parça peynir vardı.

Sayın tilki kokuyu almış olmalı,

Ona nağme yapmaya başladı:

“Oooo! Karga cenapları, merhaba;

Ne kadar güzelsiniz, ne kadar şirinsiniz!

Gözüm kör olsun yalanım varsa

Tüyleriniz gibiyse sesiniz,

Sultanı sayılırsınız bu ormanın

Karga bu sözlere bitti

“Gak!” der demez, peynir düştü,

Tilki kapıp ona dedi ki: “Efendiciğim,

Size güzel bir ders vereceğim;

Alıklar olmasa iş kalmaz açıkgözlere;

Böyle bir ders de değer sanırım bir peynire."

Karga şaşkın, mahcup, biraz da geç ammâ,

Yemin etti gayri faka basmayacağına.

 

Yukarıdaki fabl örneği kahramanlarını iki hayvanın (karga ve tilki) oluşturduğu manzum (şiir) biçiminde yazılmıştır. Sonunda ise bir ders vardır. ”Karga ile Tilki” fablında ayrıca kişileştirme (teşhis) ve konuşturma (intak) sanatlarına da yer verilmiştir.

 


27 Kasım 2022 Pazar

Çocuk Kitapları: Piri Reis ve Acayip Haritası

 


“Hepimizin bildiği gibi Türklerin, tarih sahnesine çıktığı yerde yani Orta Asya'da pek deniz yoktu. Dolayısıyla ilk kurulan devletler birer kara devletiydi. Bir süre sonra değişik nedenlerden, dünyanın farklı yerlerine göçtüler. Nihayet denizle tanıştıklarında ise içlerinden bu işi çok ciddiye alan kahramanlar çıktı!

Kahraman derken; çizgi filmlerdeki kurukafalı bayrağı olan, kafasında korsan şapkası, bir eli kancalı kahramanlardan bahsetmediğimiz kesin. Peki, kimdi bu kahramanlar? İsimlerini mutlaka ama mutlaka duyduğumuz sonlarında “Reis” unvanları taşıyan ve hayatlarını denize adamış kahramanlardan bahsediyoruz. Her biri ayrı bir kitap konusu ama özellikle bir tanesi var ki onun hakkında anlatılacak çok şey var... Kim mi? Muhteşem denizci Piri Reis...

Piri Reis dediğimizde hepimiz hemen “Aaaa, ilk dünya haritasını çizen denizci!” diye yerimizden zıplarız. Peki ya gerisi... Bu ünlü denizcinin denizlerdeki rüzgârlar kadar hızlı, dalgalar kadar zorlu, martılar kadar özgür, fırtınalar kadar macera dolu hikâyesini biliyor musunuz? İşte bu kitapta okuyacağınız tam da budur! Size her şeyden önce bolca şaşırma, gözlerine inanmama, “Vay beeee!” diye çığlık atma ve ilham alma garantisi veriyoruz.”

Eğlence ile bilginin ustalıkla kaynaştırıldığı “Piri Reis ve Acayip Haritası” adlı eserine bu sözlerle başlıyor yazarımız Metin Özdamarlar.

“Eğlenceli Bilgi-Eğlenceli Tarih” serisinin eğlenceli ve bilgi dolu eseri “Piri Reis ve Acayip Haritası”nda önce denizcilik terimlerine yer veriliyor. Örneğin; bu denizcilik terimlerinden “fora”nın “denizcilikte yelkenlerin açılması”; “mayna”nın da “denizcilikte yelkenlerin kapanması” anlamına geldiğini öğreniyorsunuz.

Eserde denizcilik terimlerinden sonra Türk denizciliği hakkında kısa bir bilgi turuna çıkıyoruz. Sonraki durağımız ise “Denizciliğin Kalbi: Gelibolu” oluyor. Daha sonra da “Deniz Âşığı Bir Çocuk!” bölümüne geliyoruz. Bu bölümde Piri Reis’in doğuşu, gerçek ismi ve yaşantısı hakkında bilgi sahibi olmaya başlıyoruz. Piri Reis’in küçük yaşlarda denize ilgi duymasını, amcası Kemal Reis’in yanında tecrübe kazanmasını, amcasıyla birlikte Osmanlı donanmasının hizmetine girmesini, bilinen ilk dünya haritasını çizmesini, yazarın eğlenceli üslubu ve çizerimizin eğlenceli çizimleriyle öğreniyoruz.

Eğitimci ve yazar Metin Özdamarlar'ın öğretici ve eğlenceli üslubuyla kaleme aldığı bu eser büyük-küçük herkes için iyi bir başvuru kaynağı ve başucu kitabı... Okumanızı ve bu kitaptan sık sık istifade etmenizi öneriyoruz.

(Kaynak: Metin Özdamarlar, Piri Reis ve Acayip Haritası, Eğlenceli Bilgi Yayınları) 

31 Ekim 2022 Pazartesi

Çocukların Okuduğu Kitabı Daha İyi Anlamasını Sağlayacak 12 Soru


Okumak, insanın olayları, durumları, hayatı anlamasında ve anlamlandırmasında, dil becerilerinin gelişmesinde, anlama ve anlatma kabiliyetinin gelişmesinde; olaylara, durumlara ve hayata farklı bakış açıları geliştirmesinde, hayal gücünün gelişmesinde oldukça önemli bir eylemdir. Bu kadar hayatî bir öneme sahip olan okuma becerisinin çocuklara erken yaşlarda kazandırılması oldukça önemlidir. Kitaplarla erken yaşlarda tanışan çocuğun dil becerileri gelişir ve çocuk estetik duyarlık kazanarak dünyayı ve hayatı rahatlıkla anlayabilir ve anlamlandırabilir. Ancak çocuğun bu becerileri kazanması her kitapla olmayabilir. Çocuğun bu becerileri kazanması gelişimine uygun, ilgilerine hitap eden nitelikli kitaplarla olabilir.


Kitap okumanın faydalarını anlattığımız yazımıza aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz: 

Kitap Okumak İçin 18 Neden


Çocuk, nitelikli kitaplarla nitelikli vakit geçirebilir. Çocuğa, kitap okurken ya da kitap okuduktan sonra sorduğumuz sorular, çocuğun kitabı daha iyi anlamasını ve kitapla daha nitelikli vakit geçirmesini sağlayabilir. Megan Daley’in “Kitap Okuyan Çocuk Yetiştirmek” adlı eserindeki okuduğunu anlama soru fikirleri bu bağlamda işimize çok yarayabilir. Bu soruları şöyle listeleyebiliriz:

1)Kitaptaki resimler hakkında ne düşünüyorsun?

2)En sevdiğin resim hangisi? Neden? Resmi anlatabilir misin?

3)Hikâyede daha sonra ne olabilir sence?

4)Sen bu kitabın yazarı olsan sonunu aynı şekilde mi bitirirdin?

5)Sence bu yazarın bize anlatmak istediği nedir? Anlatılmak istenen mesajı anlaman için ne yardımcı oldu?

6)Hikâyenin en heyecanlı ve en ilginç kısmı neresi?

7)En çok hangi karakteri sevdin? Neden?

8)Karakterlerden herhangi birisi sana tanıdığın birini hatırlattı mı?

9) Kapağına bak. Hikâye hakkında ipucu veriyor mu?

10) Bu kitap sana kendini nasıl hissettirdi? Seni mutlu etti mi?

11) Hikâye nerede ve hangi zamanda geçiyor?

12) Hikâyeyi yeniden anlatabilir misin?

Çocuklara okuma alışkanlığı nasıl kazandırılır? Bununla ilgili yazımıza BURADAN ulaşabilirsiniz.

 

Kaynak: Megan Daley, Kitap Okuyan Çocuk Yetiştirmek, İngilizceden çeviren: Murat Sır, Orenda Kitap.

 


24 Ekim 2022 Pazartesi

Osmanlı Ekonomisinin Bozulma Nedenleri


-Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda sarsılmasına ve devleti 20.yüzyıl başlarında dağılmaya kadar götüren iki temel olay vardır. Bu iki olay Sanayi İnkılabı ve Fransız İhtilâli'dir.

-Sanayi İnkılabı, Osmanlı Devleti’nin ekonomik yönden zarar görmesine yol açmış, Fransız İhtilâli ise ortaya çıkan milliyetçilik fikri nedeniyle Osmanlı'nın siyasi açıdan dağılışını hızlandırmıştır.

-Sanayi İnkılabı ile birlikte teknolojide ve üretimde ilerleyen Avrupa devletleri, Osmanlı ülkesini ortak pazar hâline getirmişler ve böylece Osmanlı ülkesi Avrupa'dan gelen ucuz ithal mallarla dolmuştu. Osmanlı halkı ise bu ucuz ithal mallara yönelince Osmanlı esnafı zarar etmiş ve bu durum da üretimin durmasına yol açmıştı. Yerli esnafın zarar etmesi ve üretimin durması Osmanlı sanayisinin çökmesine ekonominin bozulmasına yol açmıştı. Tüm bunlar sonucunda devlet bütçesi açık vermeye başlamış ve devlet bu açığı kapatabilmek için Avrupalı devletlerden borç alma yoluna gitmişti. Ne var ki Osmanlı bu borçları ödeyememiş, Avrupalı devletler ise alacaklarını tahsil edebilmek amacıyla Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar) İdaresini kurmuşlardır. Bu idare ile Osmanlı’nın gelir kaynaklarına el konmuş, devlet bir anlamda ekonomik bağımsızlığını kaybetmiştir.

Konumuzu toparlayacak olursak:

Osmanlı Ekonomisinin Bozulmasının Nedenleri:

1)Coğrafi Keşifler: Keşifler sonucunda Avrupa devletleri ekonomik yönden zenginleşti ve ticaret yolları değişti. Ticaret yollarının değişmesi Osmanlı’yı olumsuz etkiledi.

2)Avrupalı devletlere kapitülasyonlar verildi.

3)Sanayi İnkılabı sonucunda Osmanlı ülkesi Avrupalı devletlerin açık bir pazarı hâline geldi.

4) Düyun-u Umumiye İdaresinin borçları tahsil etmek için Osmanlı Devleti’nin gelir kaynaklarına el koyması.


23 Ekim 2022 Pazar

Fransız İhtilâli'nin Osmanlı Devleti’ne Etkileri

 

-1789’da Fransa’da gerçekleşen bir halk hareketi ya da bir halk ayaklanması olarak tanımlayabileceğimiz Fransız İhtilâli sonuçlarıyla dünya tarihine geçmiş bir olaydır.

-Yeniçağ'ın kapanıp Yakınçağ’ın başladığı, mutlak monarşinin yıkılıp, cumhuriyetin ilan edildiği Fransız İhtilâli sonucunda özgürlük, insan hakları, adalet, eşitlik, demokrasi ve milliyetçilik gibi düşünceler dünyaya yayılmış ve bunun sonucunda da köklü değişiklikler meydana gelmiştir.

-Özellikle milliyetçilik fikri başta Osmanlı Devleti olmak üzere çok uluslu imparatorlukları olumsuz yönde etkilemiştir.

NOT: Çok uluslu imparatorluk/yapı: Birçok milletten oluşan yapı.

-Milliyetçilik fikri çok uluslu imparatorluklarda azınlık isyanlarına neden olmuş ve bunun sonucunda da bu imparatorlukların dağılmasına yol açmıştır.

Fransız İhtilâli'nin Osmanlı Devleti’ne Etkileri

-Fransız İhtilâli sonucunda ortaya çıkan milliyetçilik fikrinin en çok etkilediği devletlerden birisi Osmanlı Devleti’dir. Milliyetçilik fikrinin etkisi ve Avrupalı devletlerin kışkırtmasıyla Osmanlı bünyesinde varlığını sürdüren azınlıklar ayaklanmaya başlamış ve bu süreç devletin parçalanmasına kadar gitmiştir.

-Fransız İhtilâli’nin Osmanlı Devleti’ne bir diğer etkisi de Osmanlı'da demokratikleşme hareketlerinin başlamasına ortam hazırlamasıdır.


19 Ekim 2022 Çarşamba

Sanayi İnkılabı’nın Osmanlı Devleti’ne Etkileri



Bu yazımızda 1750'li yıllarda İngiltere'de buhar gücünün makineye uygulanması ile başlayan teknolojik gelişmeleri ifade eden Sanayi İnkılabı'nı ve Sanayi İnkılabı’nın Osmanlı Devleti’ne etkilerini ele alacağız. 

Avrupalı devletlerin buhar gücüyle çalışan gemiler icat etmesi, dokuma fabrikaları kurması yepyeni bir dönemi başlattı ve Sanayi İnkılabı doğdu.

-Sanayi İnkılabı’nın başlamasıyla birlikte küçük atölyelerin yerini büyük fabrikalar aldı ve insan gücü yerini makine gücüne bıraktı.

-İnsan gücünün yerini makine gücünün almasıyla üretim hız kazandı ve üretimin artmasıyla da Avrupalı devletlerin ham madde ve pazar ihtiyacı ortaya çıktı.

-Ham madde ve pazar ihtiyacının ortaya çıkmasıyla Avrupalı devletler yeni bir strateji geliştirdiler. Avrupalı devletler ihtiyaç duydukları ham maddeyi sanayileşmemiş ülkelerden karşılama yoluna gittiler. Üstelik bu yolla ürettikleri ürünleri de aynı ülkelerde pazarlama yoluna gittiler.

-Tüm bunların sonucunda sömürgecilik faaliyetleri hızlandı ve Avrupalı devletler arasında sömürgecilik yarışı başladı.

-Geniş bir sömürge imparatorluğu kuran İngiltere bu alanda öncü oldu ve İngiltere’yi zamanla diğer Avrupalı devletler takip etti.

-Avrupalı devletler arasında başlayan bu sömürgecilik yarışı zamanla ham madde ve pazar rekabetini de üst seviyeye çıkardı.

-Tüm bu gelişmeler aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı'na zemin hazırladı. Ayrıca Osmanlı Devleti de bu gelişmelerden olumsuz etkilendi.

Sanayi İnkılabı’nın Osmanlı Devleti’ne Etkileri

-Osmanlı Devleti, Sanayi İnkılabı’nın gerektirdiği teknolojik gelişmelerden uzak kalınca ülkede üretim azalmış ve Avrupalı devletlerle rekabet edemeyecek duruma gelmiştir. Rekabette geride kalan Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin açık pazarı hâline gelmiştir.

-XIX. yüzyılda Avrupalı devletlerden borç alan Osmanlı Devleti, borçlarını ödeyemeyince, Avrupalı devletler verdikleri borçlara karşılık Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar) İdaresini kurmuşlar ve bu devletler Osmanlı'nın gelir kaynaklarına el koymuşlardır. (1881) Bu durum Osmanlı’nın ekonomik bağımsızlığına zarar vermiş başka bir deyişle Osmanlı Devleti ekonomik bağımsızlığını kaybetmiştir.

 

17 Ekim 2022 Pazartesi

Çocuklara Okuma Alışkanlığı Nasıl Kazandırılır?


Okumak, insanı hem ruhsal yönden hem de zihinsel yönden geliştiren yararlı bir etkinliktir. Düzenli olarak kitap okuyan insanın anlama ve anlatma kabiliyeti gelişir, olaylara ve durumlara bakış açısı da değişir. Okuma eyleminin bu denli yararlı olduğunun bilincinde olan anne-babalar ise çocuklarına kitap okuma alışkanlığı kazandırmak istemekte ve bunun için de çeşitli mecralarda araştırmalar yapmaktadırlar. Biz de bunun bilincinde olarak bu yazımızda;

-Çocuklara okuma alışkanlığı nasıl kazandırılır?

-Öğrencilerde okuma alışkanlığı kazandırmak için nasıl çalışmalar yapılmalı?

-Okuma sevgisi nasıl kazandırılır?

gibi soruların cevaplarını vermeye çalışacağız.

Yazımıza geçmeden önce kitap okumanın faydalarını anlattığımız yazımıza aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz: 

Kitap Okumak İçin 18 Önemli Neden


Çocuklara Okuma Alışkanlığı Nasıl Kazandırılır?

1)Öncelikle yetişkinler olarak onlara örnek olmalıyız. Yani bizim de elimizde kitap olmalı ve onlara okuyarak örnek olmalıyız.

2)Çocuklarla kitapları olabildiğince erken yaşlarda tanıştırmalıyız.

3)Kitapları, dergileri vb. yayınları çocukların ulaşabilecekleri yerlerde bırakmalıyız. Çocuklar her zaman kitap, dergi gibi yayınlara ulaşabilmeli ve onlarla vakit geçirebilmelidir.

4) “Çocuğa görelik” ilkesi her zaman önemlidir. Çocuğunuzun okuyacağı kitaplar onun seviyesine uygun olmalıdır. Çocuğun seviyesine uygun olmayan kitaplar çocuğu okuma eyleminden soğutabilir. Bu nedenle çocuğa okuma sevgisi kazandırmak için onların seviyesine ve gelişim özelliklerine uygun kitaplar sunmalıyız.

5) Onlara kitap seçiminde rehber olun ancak onların tercihlerine de saygı duyun. Çocuk; karikatür, çizgi roman vb. türler de okumak isteyebilir. Yeter ki bu kitaplar onların ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek nitelikte olmasın.

6) Çocuklarınızla düzenli olarak kitap alışverişi yapın. Onlarla birlikte kitapçıları gezin.

7) Onlarla birlikte kütüphanelere gidin.

8) Her gün düzenli olarak uygulamak üzere bir okuma saati belirleyin. Örneğin; her akşam saat 20.00-20.45 arası ailecek okuma saatiniz olsun. Ya da başka bir vakit de belirleyebilirsiniz. Tercih sizin.

9) Evinizde uygun bir okuma köşesi oluşturun. Çocuğun kendisini iyi hissedebileceği bir köşe, onun okuma sevgisini daha da artırabilir.

10) Evinizi dergi, kitap vb. okuma materyalleriyle doldurun. Bu konuda tür çeşitliliği oldukça önem arz ediyor. Bu konuda bir diğer önemli nokta bu materyallerin çocuğun gelişimine uygun ve nitelikli olmasıdır.

Nitelikli kitaplar, çocukların hayatı, dünyayı anlamasında ve anlamlandırmasında, dil becerilerini geliştirmesinde, estetik duyarlık kazanmasında oldukça önemlidir. Bu nedenle kitapların ve okuma alışkanlığının hepimizin hayatında yeri olmalıdır.

Okumayı hayatınızın merkezine almanız dileğiyle, herkese keyifli okumalar...

 


3 Ekim 2022 Pazartesi

Çocuk Kitapları: Uzaya Giden Tren-Mert Arık



Uzaya Giden Tren / Mert Arık

Hayal dünyasında keyifli bir yolculuk... Bu yazımızda Mert Arık’ın yazdığı, Hüseyin Sönmezay’ın resimlediği “Uzaya Giden Tren” adlı eseri ele alacağız.

Çocuklara yönelik yazılan kitaplar aslında yetişkinlerin de keyifle okuyabileceği kitaplar... Katılır mısınız bilmiyoruz ama kanımız bu... “Uzaya Giden Tren” adlı eser de bu türden bir eser... Öğretmenlerimize de öğrencilerimize de ilham olabilecek, onları hayal dünyasının derinliklerine götürebilecek bir eser... Hikâye kurgulamanın inceliklerini ilgi çekici bir olay örgüsüyle anlatıyor yazarımız. Hikâyemiz bir öğretmenin öğrencilerine yazı yazma ödevi vermesiyle başlıyor. Öğretmen, öğrencilerinden bir tren hikâyesi yazmalarını istiyor. Çocuklar ilk başta çok zorlanıyorlar ancak çözümü bulmakta da gecikmiyorlar. Dayanışmanın güzel bir örneğini gösteren Moni ve arkadaşları kimi zaman kelime avcılığı yapıyorlar kimi zaman da ilham peşinde koşuyorlar. Bundan sonra ortaya da ilham dolu bir macera ortaya çıkıyor.

Uzaya Giden Tren – Alıntılar

-İlham, bir anda bulunan bir şey değildi. İlham her an karşılarına çıkabilirdi. Onu her yerde sürekli aradılar. Çünkü sadece tüm yüreğiyle arayanlar bulabilirdi.

-(...) Şimdi şunu çok iyi anlıyorum ki bir insanın hayal edebileceği en büyük hikâyeleri aslında yüreğinde sakladığı hikâyelermiş.

 

Yazı yazmanın ve hikâye kurgulamanın inceliklerini anlatan, okuyanlara ilham veren “Uzaya Giden Tren” adlı eseri okumanızı tavsiye ediyoruz. Herkese keyifli okumalar...

 

 

 

Popüler Yayınlar