Aşağıda paragraf sorularında sık sık karşımıza çıkan
sözcükler ve anlamları verilmiştir. 
 
Aktüel: Güncel. (Günün konusu olan, şimdiki, bugünkü
(haber, olay vb.)
Anlatı: Roman, hikâye, masal vb. edebi türlerde bir
olay dizisini anlatma biçimi, öyküleme.
Ağdalı: 
1.Bilinmeyen kelimelerden, anlaşılması güç sözlerden oluşan
(deyiş). 
2.Karmaşık. 
Adapte: Uyarlanmış. 
Alafranga: Avrupa kültürüne özgü olan, Avrupa
uygarlığını benimsemiş, Batılıca, alaturka karşıtı. 
Alaturka: Eski Türk gelenek, görenek, töre ve
hayatına uygun, Doğuluca, alafranga karşıtı. 
Anonim: Yazanı, yapanı, söyleyeni bilinmeyen; laedri.
Bağdaşmak: Uymak. 
Örnek: Gerçekle
bağdaşmayan söylemler... 
Banal: 1. Herkesçe kullanılan, anlaşılan. 
             2. Sıradan
Burjuva: 1. Orta sınıftan olan; kent soylu. 
                2. Şehirde
yaşayıp özel imtiyazlardan yararlanan. 
Betik: Yazılı olan şey, kitap. 
Biçem: Üslup, anlatış biçimi. 
Basmakalıp: Özgünlüğü olmayan, değişiklik
göstermeyen, bilineni tekrarlayan. 
Çalakalem: 1. Durmadan, çabucak yazarak. 
                    
2. Gelişigüzel, özen göstermeden. 
Çetrefil: 1. Karışıklığı dolayısıyla, anlaşılması
veya sonuca bağlanması güç. 
                2. Yapı
ve ses kurallarına aykırı kullanılan dil. 
                3.
Sarp, engelli ve engebeli (yer).
Devinim: 1. Hareket. 
                 2. Bir
ruh durumundan başka bir ruh durumuna geçiş. 
                 3.
Zaman içinde durum değiştirme. 
Dingin: Sakin, durgun olan. 
Didaktik: Öğretici. 
Dikte etmek: 1. Yazdırmak için söylemek. 
                        
2. Birine isteklerini zorla kabul ettirmek. (mecaz) 
Dejenere: Soysuz, yoz, yozlaşmış, bozulmuş, aslını
koruyamamış. 
Doğaçlama: 1. Birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu
gibi. 
                      
2. Yazılı metni olmayan, oyuncular tarafından sahnede yakıştırılan
sözlerle tamamlanan oyun, tuluat.
Dipnot: Metin içinde geçen herhangi bir bilgi ile
ilgili olarak sayfa altına, çalışmanın sonuna konulan açıklama veya kaynak
bilgisi; haşiye.
Dipnot düşmek: Eklemek, açıklama yapmak. 
Eleştiri: Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve
yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit. 
Eleştirmen: Eleştiri yapan kimse, tenkitçi, münekkit.
Erek: Amaç. 
Örnek: Ulaşılması
güç bir erek için gece gündüz durmadan çalışıyordu. 
Asgari: En az, en aşağı, en düşük, en alt. 
Azami: En çok, en üst, en büyük, en yüksek (derece,
nicelik). 
Anekdot: Hikâyecik. 
Evrensel: Bütün insanlığı ilgilendiren. 
Estetik: 1. Sanatsal yaratının genel yasalarıyla
sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi. 
               2.
Güzellik duygusu ile ilgili olan; güzel duyusal. 
               3.
Güzelliği ve güzelliğin insan belleğindeki ve duygularındaki etkilerini konu olarak
ele alan felsefe kolu. 
Empoze: Dayatmak. 
Etik: 1. Ahlak bilimi. 
         2. Çeşitli
meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar
bütünü. 
Edim: Yapılmış, gerçekleşmiş davranış; amel. 
Örnek: Hayatımızın
geneline baktığımızda her edimimizin altında mutluluğa ve huzura ulaşma çabası
yatar. 
Edimsel: Edim niteliğinde olan, gerçek olarak var
olan. 
Eğreti: 1. Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan,
bir şeyin yerine geçici olarak kullanılan. 
             2. İyi
yerleşmemiş, yerini bulmamış olan. 
Ego: Ben. (Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel
öge.)
Egoist: Bencil. 
Egoizm: Bencillik. 
Fantastik: Hayalî. 
Fantezi: 1. Sonsuz, sınırsız hayal. 
               2.
Değişik heves, değişik beğeni, değişik düşünüş. 
Fonetik: 1. Ses bilgisi. 
                2.
Herhangi bir dilde yer alan seslerin fiziksel özellikleri. 
Örnek: Eserinde Türkçenin
fonetiğine uymayan sözcükler göze çarpıyordu. 
Fenomen: 1. Herhangi bir özelliğiyle dikkat çeken,
kitleleri etkileme gücü olan kimse veya nesne. 
                  2. Olgu
(Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç.)