31 Aralık 2024 Salı

5.Sınıf Yeni Müfredat-Özet Konu Anlatımları

 

1)Metnin (Hikâyenin) Unsurları

Olay: Hikâyeye konu olan olayı ifade eder.

Kişiler: Hikâyede yer alan kişileri ifade eder.

Zaman: Hikâyenin geçtiği zamanı ifade eder.

Yer (Mekân): Hikâyenin geçtiği yeri (mekânı) ifade eder.

Örnek Metin: Güneşin tüm gücüyle parlayıp insanları selamladığı bir sabahtı. Ahmet, yeni güne zor da olsa uyanmıştı. Kahvaltısını yapıp hemen yola çıktı. Otobüs durağına varmıştı. Tam otobüse binecekken günlerdir uğraştığı ödevini evde unuttuğunu fark etti. Artık eve geri de dönemezdi. Dönerse okula geç kalacaktı.

Yukarıdaki hikâyenin unsurlarını aşağıya yazalım:

Olay: Ahmet’in otobüse binecekken ödevini evde unuttuğunu fark etmesi

Kişiler: Ahmet

Zaman: Sabah

Yer: Otobüs durağı


2) Geçiş ve Bağlantı İfadeleri

Ödevimi yapacaktım ama kalemimi bir türlü bulamıyordum.

Kısaca, sevgi bir toplum için çok önemlidir.

Öğrencilerimizi sporla buluşturmak istiyoruz fakat imkânlarımız yeterli değil.

Oyun oynamayı seviyorum özellikle futbol oynamayı.

Sonuç olarak, sorumluluklarımızı yerine getirmek temel görevimizdir.

Yukarıdaki cümlelerde koyu olarak yazılmış “ama, kısaca, fakat, özellikle, sonuç olarak” gibi ifadeler geçiş ve bağlantı ifadeleridir.


3) Öznel-Nesnel Cümleler

-Kişisel beğeni, duygu ve düşünceleri içeren, kişiden kişiye göre değişen, kanıtlanamayan yargılara öznel anlamlı cümleler denir.

Örnekler:

Masmavi denizin verdiği huzur çoğu şeyde yok.

Yazarın son romanı oldukça başarılıydı.

En iyi dinlenme yöntemi kitap okumaktır.

Yukarıdaki yargılar kişisel düşünce ve beğenileri içerdiği için öznel anlamlı cümlelerdir.

-Kişisel beğeni, duygu ve düşünceleri içermeyen, kişiden kişiye göre değişmeyen, herkesin kabul ettiği kanıtlanabilen yargılara nesnel anlamlı cümleler denir.

Örnekler:

“Toprak Ana” Cengiz Aytmatov tarafından yazılmıştır.

İstanbul ülkemizin en kalabalık şehridir.

Yukarıdaki yargılar kişiden kişiye değişmeyen, herkesin kabul ettiği kanıtlanabilen yargılar olduğu için nesnel anlamlı cümlelerdir.


4) Düşünceyi Geliştirme Yolları

a) Tanımlama: “... nedir?”, “... kimdir?” sorularına cevap veren düşünceyi geliştirme yoludur.

Örnekler:

Olağanüstü olayların ve kahramanların yer aldığı metin türüne masal denir.

(“Masal nedir?” sorusuna cevap veriyor.)

b) Örneklendirme: Bir düşünce ya da kavram açıklandıktan sonra o düşünce ya da kavramın daha iyi anlaşılması için başvurulan düşünceyi geliştirme yoludur.

Örnek: Bazı duygular insanı yaşama bağlayan duygulardır. Bunlar; sevgi, mutluluk gibi duygulardır.

Yukarıdaki metinde insanı yaşama bağlayan duygulara örnek verilmiştir.

c) Karşılaştırma: En az iki varlığın ya da kavramın ortak veya farklı yönlerinin ortaya konulduğu düşünceyi geliştirme yoludur.

Örnek: İşitme ile dinleme birbirlerinden farklı kavramlardır. İşitmede insanın dikkati etkin değilken dinlemede insanın dikkati etkindir. (İşitme ile dinleme karşılaştırılmıştır.)

ç) Benzetme: Bir varlığı, kavramı ya da olayı başka bir varlığın ya da kavramın özellikleriyle anlatma yoludur.

Örnek: Hedefsiz olmak karanlıkta yürümek gibidir.

Burada hedefsiz olmak karanlıkta yürümeye benzetilmiştir.


5) Bilgilendirici Metinlerde Yazının Bölümleri

Giriş: Yazının konuya giriş kısmıdır. Bu bölümde metinde bahsedilecek konunun ne olduğu hakkında bilgi sahibi oluruz. Ayrıca bu bölümde metinde bahsedilecek konunun tanımı da yapılır.

Gelişme: Bu bölümde çeşitli örnekler ve açıklamalar yoluyla konunun daha iyi anlaşılması sağlanır.

Sonuç: Yazarın yazıyı yazma amacını belirttiği, yazısını sonuca bağladığı bölümdür. Bu bölümde geçiş ve bağlantı ifadelerindenözetle, kısaca, böylece, son olarak” gibi ifadeler de kullanılır. 


6) Söz Sanatları

a) Benzetme: Anlatımı daha etkili kılmak, güçlendirmek adına aralarında değişik yönlerden ortaklık ve ilgi bulunan iki varlıktan zayıf olanın güçlü olana benzetilmesi sanatına benzetme denir.

Örnek: Kedi, yuvasına çekilmiş ve bir yaprak gibi titriyordu.

(Kedinin titremesi, yaprağın titremesine benzetilmiştir.)

b)Kişileştirme: İnsana ait özelliklerin insan dışı varlıklara verilmesi sanatına kişileştirme denir. 

Örnek: Kırılan dal, düşen yaprak, şaşkın kuşlar

Yukarıdaki ifadede insana ait bir özellik olan “şaşkın olma” insan dışı bir varlık olan “kuşlar”a verilmiştir ve burada kişileştirme sanatına başvurulmuştur. 


7) Öyküleyici Paragraf-Betimleyici Paragraf 

a) Öyküleyici Paragraf / Öyküleyici Anlatım 

Yaşanmış ya da hayal ürünü olayların anlatıldığı, olayların birbiri ardına geliştiği, paragrafa öyküleyici paragraf denir. Öyküleyici paragraflarda olayın kimler tarafından nerede ve ne zaman yaşandığına yer verilir. Öyküleyici paragrafların diğer adı olay paragraflarıdır.

Öyküleyici Paragrafa Örnek Metin: 

Sonunda akşam olmuştu. Apartmana varıp merdivenleri ağır ağır çıktı. Anahtarını cebinden çıkardı. Kapıyı açtı ve evine girdi. Kanepeye uzandı ve bir saat kadar dinlendikten sonra hemen işe koyuldu. Masanın başına geçti. 

Yukarıdaki paragrafta olayların birbiri üzerine geliştiğini başka bir deyişle hareketli bir kesitin esas olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle bu paragraf öyküleyici paragraftır. 

b) Betimleyici Paragraf / Betimleyici Anlatım 

Varlıkların ayırt edici ve belirgin özelliklerini tanıtıp varlıkları okuyucunun gözünde ve zihninde canlandırmayı amaç edinen betimleyici paragraf “sözcüklerle resim çizme sanatı” olarak da adlandırılır. Betimleyici paragrafta durağan bir hava hakimdir ve olaya yer verilmez. 

Betimleyici Paragrafa Örnek Metin:

Kapıdan içeri yaşlı bir adam girdi. Altmışlı yaşlarda, şişman ve orta boylu, saçlarının bir kısmı dökülmüş olan bu adamın iri ve yeşil gözleri ve üst dudağını kapatmış kırlaşmış bıyıkları ilk görüşte insanın dikkatini çekiyordu. 

Yukarıdaki metinde yaşlı adamın ayırt edici ve belirgin fiziksel (dış görünüş) özellikleri tarif edilmiştir. Bu nedenle bu paragrafa betimleyici paragraf diyebiliriz. 




30 Aralık 2024 Pazartesi

5.Sınıf Yeni Müfredat-Bilgilendirici (Öğretici) Metinlerde Yazının Bölümleri (Giriş-Gelişme-Sonuç)

 

Bilgilendirici Metin (Öğretici Metin) Nedir?

Yazarın herhangi bir konu ya da kavram hakkında bilgi vermek ya da herhangi bir kavram ya da konuyu açıklamak amacıyla yazdığı metinlere bilgilendirici metin denir. Bilgilendirici metinlerde asıl amaç açıklamak ve bilgi vermektir.

Bilgilendirici Metinlerde Yazının Bölümleri

Bilgilendirici metinlerde yazıda üç bölüm vardır. Şimdi bu üç bölümü açıklayalım:

1)Giriş bölümü: Adından da anlaşılabileceği gibi giriş bölümünde konuya giriş yapılır. Bu bölümde metinde bahsedilecek konunun ne olduğu hakkında bilgi sahibi oluruz. Başka bir deyişle metnin konusunun ne olduğunu giriş bölümünde anlayabiliriz. Ayrıca bu bölümde metinde bahsedilecek kavramın tanımı da yapılır.

2)Gelişme bölümü: Bu bölümde çeşitli örnekler ve açıklamalarla konunun daha iyi anlaşılması sağlanır. Başka bir deyişle konuyla ilgili örneklerin ve açıklamaların bulunduğu bölüm gelişme bölümüdür.

3) Sonuç bölümü: Adından da anlaşılacağı üzere sonuç bölümünde yazar, yazıyı sonuca bağlar ve yazıyı yazma amacını belirtir. Sonuç bölümünde yazar, genellikle metnin ana fikrini de okuyucuya iletir. Ayrıca bu bölümde geçiş ve bağlantı ifadelerinden özetle, kısaca, böylece, son olarak” gibi ifadeler de kullanılır.

Bilgilendirici Metinlerde Yazının Bölümleri Örnek Metin

İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duyguya sevgi denir. Sevgi, insanı insan yapan en önemli duygulardan birisidir. (Giriş)

Sevgi, bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan en önemli duygudur. Sevgisiz bir toplum düşünün. O toplumda insanlar sevgiden yoksun oldukları için birbirlerine güvenmezler ve saygı duymazlar. Çünkü sevgi, saygıyı ve güveni de beraberinde getirir. Sevginin hakim olduğu bir toplumda ise insani ilişkiler olumlu anlamda zirvede olur. Herkes birbirine güvenir ve saygı duyar. Sevgi, bulunduğu topluma çiçeklerden örülü bir bahçe sunar. (Gelişme)

Kısaca, sevgi bir toplum için olmazsa olmaz duygulardan birisidir. Sevginin olmadığı bir toplum, bir dünya düşünülemez. (Sonuç)

Yukarıdaki üç paragraflık metnin birinci paragrafı metnin giriş bölümüdür. Bu bölüme baktığımızda metnin konusunun “sevgi” olduğunu anlayabiliyoruz. Ayrıca bu bölümde “sevgi” kavramının tanımı da yapılmıştır.

İkinci paragraf ise metnin gelişme bölümüdür. Bu bölümde konu “Sevgisiz bir toplum düşünün.” ifadesinden başlanarak örneklerle ve çeşitli açıklamalarla daha anlaşılır hâle getirilmeye çalışılmıştır. 

Üçüncü ve son paragraf ise metnin sonuç bölümüdür. Bu bölümde yazar metni yazma amacını açıkça belirtmiş ve yazıyı sonuca bağlamıştır. Ayrıca yazar metni sonuca bağlarken geçiş ve bağlantı ifadelerindenkısaca” ifadesini kullanmıştır.


26 Aralık 2024 Perşembe

Atasözleri ve Deyimler Listesi - 1.Hafta


 Atasözleri

Atalarımızın uzun gözlem ve deneyimleri sonucunda oluşmuş, öğüt veren, az sözle çok şey anlatan özlü sözlere atasözleri denir.

Deyimler

En az iki sözcükten oluşan, genellikle mecaz anlam taşıyan, anlatımı güçlendirmek ve zenginleştirmek amacıyla kullanılan söz öbeklerine deyim denir.


Atasözlerine Örnekler 

Ağaç yaş iken eğilir: İnsanlar küçük yaşta kolay eğitilir.

İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir: Karşılık bilmeden iyilik yap.

Her horoz kendi çöplüğünde öter: Herkes ancak kendi çevresinde değer taşır ve sözünü orada geçirebilir.

Ayağını yorganına göre uzat: Giderini mutlaka gelirine uydurmalısın.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır: Komşular en küçük şey için bile birbirlerine muhtaçtırlar.

İşleyen demir pas tutmaz: Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir. Çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.

Akıl yaşta değil baştadır: Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir.

Arpa unundan kadayıf olmaz: Kötü gereçle iyi şey yapılamaz.

Kurt köyünü değiştirir, huyunu değiştirmez: Kötü kimse yurt değiştirse de kötü huylarını değiştirmez.

Ekmeden biçilmez: Emek vermeden bir sonuca erişilmez.

Akıl kişiye sermayedir: Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır.

Öfke ile kalkan zararla oturur: Öfkesine kapılarak iş gören sonunda güç duruma düşer.


Deyimlere Örnekler 

Abuk sabuk konuşmak: Düşünmeden, saçma sapan söz söylemek. / Ne söylediğini bilmeden, düşüncesiz, tutarsız konuşmak.

Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.

Can yakmak: Üzmek, acı vermek.

Cankulağı ile dinlemek: Kendini vererek, büyük bir dikkatle dinlemek.

Kara kara düşünmek: Çok üzüntülü olmak, düşünceye dalmak.

Karalar bağlamak: Yas tutmak.

Etekleri tutuşmak: Çok telaşlanmak.

Taş kesilmek: Çok şaşırıp ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememek, sesini çıkaramaz olmak.

Taş taş üstünde bırakmamak: Baştan başa yıkıp yerle bir etmek.

Etekleri zil çalmak: Çok sevinmek.

Ters anlamak: Yanlış yorumlamak, doğru anlam vermemek. 


Kaynak: TDK 






24 Aralık 2024 Salı

Düşünceyi Geliştirme Yolları - 5. Sınıf Yeni Müfredat


 Çoğu metinde yazar, düşüncelerini daha anlaşılır kılmak amacıyla düşünceyi geliştirme yollarına başvurur. Bu yazıda ilk defa maarif modeliyle 5. sınıf müfredatına eklenen düşünceyi geliştirme yollarından tanımlama, örneklendirme, karşılaştırma ve benzetmeye yer vereceğiz. 

1)Tanımlama

Tanımlama, bir varlığın ya da kavramın ne olduğunu açıklamaya yarayan düşünceyi geliştirme yoludur. Yazarlar, yazdıkları metinlerde çoğu zaman soyut kavramlara yer verirler. Soyut kavramlara yer verdikleri için de konunun daha iyi anlaşılması adına düşünceyi geliştirme yollarından tanımlamaya yer verirler. 

NOT: Tanım cümleleri, “... nedir?” ya da “... kimdir?”  sorularına yanıt veren cümlelerdir. 

Düşünceyi Geliştirme Yollarından Tanımlamaya Örnekler 

Örnek 1: Beş duyu organımızdan en az biriyle algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan isimlere somut isim denir.

Yukarıdaki cümlede somut ismin tanımı yapılmıştır. Bu nedenle burada düşünceyi geliştirme yollarından tanımlamanın kullanıldığını söyleyebiliriz.

Örnek 2: Masal, yer ve zamanın genellikle belirsiz olduğu, olağanüstü olayların olağanüstü kahramanlar ve unsurlar aracılığıyla anlatıldığı metin türüdür. Bu türde genellikle evrensel değerler olan sevgi, dürüstlük vb. değerler okuyucuya aktarılır. 

Yukarıdaki cümlede “Masal nedir?” sorusuna yanıt alabildiğimiz için bu parçada düşünceyi geliştirme yollarından tanımlama kullanılmıştır. 

2)Örneklendirme

Düşünceleri ya da soyut kavramları daha anlaşılır hâle getirmek amacıyla başvurulan düşünceyi geliştirme yollarından birisi de örneklendirmedir

Düşünceyi Geliştirme Yollarından Örneklendirmeye Örnek Metin 

İnsan duygularıyla var olan bir varlıktır. Bazı duygular insana zarar verebilir. Zarar veren bu duygulardan birisi öfkedir. Bazı duygular ise insanı yaşama bağlayabilen duygulardır. Bunlar; sevgi, mutluluk vb. duygulardır. 

Yukarıdaki metinde insanın duygularıyla var olan bir varlık olduğu belirtilmiş ve insana zarar veren ve insanı yaşama bağlayan duygulara örnek verilmiştir. Bu nedenle yukarıdaki metinde düşünceyi geliştirme yollarından örneklendirmenin kullanıldığını söyleyebiliriz. 


3) Karşılaştırma 

En az iki varlığın, kavramın veya durumun ortak veya farklı yönlerinin ortaya konulduğu düşünceyi geliştirme yoluna karşılaştırma denir. 

NOT: Karşılaştırma ilgisi; “gibi, kadar, en, çok, daha, göre” sözcükleriyle sağlanır. 

Düşünceyi Geliştirme Yollarından Karşılaştırmaya Örnek Metin 

İşitme ile dinleme her ne kadar aynı kavram gibi gözükseler de birbirlerinden farklı kavramlardır. İşitmede insanın dikkati etkin değilken dinlemede insanın dikkati etkindir. 

Yukarıdaki parçada işitme ile dinleme kavramları karşılaştırılmıştır. Bu nedenle burada düşünceyi geliştirme yollarından karşılaştırma kullanılmıştır. 


4) Benzetme 

Bir varlığı, kavramı ya da olayı başka bir varlığın ya da kavramın özellikleriyle anlatma yoluna benzetme denir. 

Düşünceyi Geliştirme Yollarından Benzetmeye Örnek:

Hedefsiz olmak karanlıkta yürümek gibidir. Ne kadar dikkatli yürürsen yürü önünü göremediğin için yolunu bulamazsın.


Yazar burada hedefsiz olmayı karanlıkta yürümeye benzetmiştir. Dolayısıyla burada düşünceyi geliştirme yollarından benzetme kullanılmıştır.


3 Aralık 2024 Salı

Betimleyici Anlatım Nedir? Betimleyici Anlatıma Örnek Metinler

 

“Sözcüklerle resim çizme sanatı” olarak da adlandırabileceğimiz betimleyici anlatım tekniğinde amaç varlıkların ayırt edici ve belirgin özelliklerini tanıtıp varlıkları okuyucunun gözünde ve zihninde canlandırmaktır. Gözleme dayanan betimleyici anlatımda durağan bir hava hakimdir ve olaya yer verilmez.


Betimleyici Anlatıma Örnekler:

Örnek 1:

“(...) Duvarlardaki resimlerin dört yanından püskül püskül örümcek ağları sarkıyordu. Aynalar, eşyayı yansıtmaktan çok, üzerlerindeki toza öteberi yazmaya yarayabilirdi. Halılar leke içindeydi. Divanın üstünde bir peşkir unutulmuştu. Hemen her sabah, ekmek kırıntılarıyla dolu masanın üstünde bir önceki akşam yemeğinden kalmış bulaşık bir tabak, bir tuzluk, bir de kemik parçası görülürdü.”

 

Örnek 2:

(...) Yaşlıca bir adam odaya girdi. Koltukaltlarındaki yırtıklardan kirli bir gömlek görünen uzun bir gri ceket, sarı bakır düğmeli gri bir yelek giyinmişti. Kafası damdazlaktı ama kulaklarının önünde, her birinden üç sakal çıkabilecek, kırlaşmış, upuzun, gür iki favori sarkıyordu.


Örnek 3: Kapıdan içeri yaşlı bir adam girdi. Altmışlı yaşlarda, şişman ve orta boylu, saçlarının bir kısmı dökülmüş olan bu adamın iri ve yeşil gözleri ve üst dudağını kapatmış kırlaşmış bıyıkları ilk görüşte insanın dikkatini çekiyordu. 



31 Ağustos 2024 Cumartesi

Roman Nedir? Roman Türünün Özellikleri Nelerdir?

 

Roman Nedir?

Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların kişilere, yere ve zamana bağlı olarak anlatıldığı, hikâye türüne göre daha uzun olan kurmaca eserlere roman denir.

 

Roman Türünün Özellikleri

-Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayları ele alır. Romana konu olan olaylar gerçek hayatta yaşansa bile yazarın süzgecinden geçtiği için kurmaca bir hâl alır.

-Olaylar; kişi, yer ve zamana bağlı olarak anlatılır.

-Roman türünün hikâye türüne göre farkı ise şöyledir:

Roman, hikâyeye göre daha uzun bir türdür. Hikâyede olay sınırlıdır. Başka bir deyişle hikâye tek bir olay etrafında dönerken, romanda birden fazla olay vardır. Romanda şahıs kadrosu daha kalabalıktır. Olayların meydana gelmesinde etkili olan aslî kahramanların yanında, bu kahramanlarla etkileşimde bulunan ikinci derecede kahramanlar vardır. Roman uzun bir tür olduğu için kahramanların hayatına ayrıntılı bir şekilde yer verilir. Hikâye ise kısa bir tür olduğu için şahıs kadrosu dardır ve kahramanların hayatına ayrıntılı olarak yer verilmez. Roman, mekân ve çevre tasvirlerinin uzun olduğu bir türken, hikâyede mekân ve çevre tasvirleri oldukça sınırlıdır.

Roman türünün hikâye türüne göre farkını kısaca belirttikten sonra roman türünün özelliklerini anlatmaya devam edelim.

-Roman türü, çevre betimlemelerinin ve psikolojik tahlillerin uzun uzun yer aldığı kurmaca bir düzen içerisinde meydana gelmiş bir türdür.

-Doğal afetler, savaşlar, tarihî olaylar, aşk, köy hayatı, polisiye konular, toplumsal konular, göç vb. her şey romana konu olabilir. Başka bir deyişle insanın içinde olduğu ve insanı ilgilendiren her şey romanın konusudur. Gerçek hayatta yaşanması mümkün olan bu olaylar yazarın süzgecinden geçer ve böylece yazarın hayal dünyasının ürünü olan bir kurmaca düzen ortaya çıkar.

-Romanı, estetik roman ve popülist roman olmak üzere iki gruba da ayırabiliriz. Edebî değeri yüksek, her okumada okuyuculara farklı bakış açıları kazandıran nitelikli romanlar estetik roman kategorisine dahildir. Geniş kitlelere hitap edecek tarzda, çok satma kaygısıyla yazılan edebî değeri düşük romanlar ise popülist roman kategorisi içerisinde değerlendirilir.

-Romanları konularına göre 11 başlık altında toplayabiliriz. Bunlar:

-Psikolojik roman

-Tarihî roman

-Polisiye roman

-Macera romanı

-Fantastik roman

-Mizahî roman

-Biyografik-otobiyografik roman

-Toplumcu romanlar,

-Psikanalitik romanlar,

-Tezli romanlar,

-Bilim kurgu romanı

 

Türk Edebiyatında Roman

Türk edebiyatında, divan edebiyatının mesnevileri ile halk edebiyatının halk hikâyeleri romanın Batı’da gördüğü işlevi görmeyi başarmıştır. Roman türü ise edebiyatımıza Tanzimat’tan itibaren çeviriler yoluyla girmeye başlamıştır. İlk çeviri roman Yusuf Kâmil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği “Telemak” çevirisidir. “Telemak” çevirisini daha sonra “Robinson Crusoe, Monte Cristo ve Sefiller”  gibi romanların çevirisi izlemiştir. İlk yerli romanımız ise Şemsettin Sami’nin yazdığı “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eseridir. Daha sonra Namık Kemal, “İntibah” adlı romanını “Son Pişmanlık” adıyla yayımlar. “İntibah” ile aynı yıl yayımlanan Ahmet Mithat Efendi’nin “Felâtun Bey ile Rakım Efendi”si ise yanlış batılılaşmayı ele alır.

Türk edebiyatının önemli romancıları ise şunlardır:

-İlk dönem romancıları: Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem, Samipaşazade Sezai, Nabizade Nazım, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Abdülhak Şinasi Hisar.

-Roman türünün teknik ve diğer yönlerden geliştiği dönemde eser veren romancılar: Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Tarık Buğra, Kemal Tahir, Oğuz Atay.


22 Ağustos 2024 Perşembe

Realizm Akımı Nedir? Realizm Akımının Özellikleri ve Temsilcileri

 

Realizm Nedir?

Gerçekçilik” anlamına gelen realizm akımı, romantizmin aşırı duygusallığına tepki olarak Fransa’da ortaya çıkmıştır. Realizmin bütün hatlarını ele almadan önce “pozitivizm nedir?”  sorusunun cevabını vermekte büyük yarar vardır.

TDK Güncel Türkçe Sözlük’te “pozitivizm” sözcüğünün iki ayrı anlamı vardır. Bunlardan birincisi “Araştırmalarını olgulara, deneylere, gerçeklere dayayan, fizikötesi açıklamaları kuramsal olarak olanaksız ve yararsız gören Auguste Comte’un açtığı felsefe çığırı”dır. İkincisi ise “Bu çığırın gerçekçilik akımını doğuran edebî eserlerde uygulanmış biçimi”dir. “Pozitivizm” sözcüğünün birinci anlamına baktığımızda pozitivist düşüncenin, metafizik düşünceleri ve dogmatizmi reddettiği, deneysel bilimlere başka bir deyişle akla ve bilime önem verdiğini görmekteyiz. Tekrar realizm akımına döndüğümüzde ise realizm akımının, pozitivist düşüncenin sanat ve edebiyat alanındaki eserlere yansımasıyla ortaya çıktığını söyleyebiliriz.


Realizm Akımının Özellikleri

-“Gerçekçilik” anlamına gelir.

-Romantizmin aşırı duygusallığına tepki olarak ortaya çıkmıştır.

-Pozitivist düşüncenin etkisiyle hayali ve duyguyu bir kenara bırakıp; tabiatı, olayları, olguları ve insanı olduğu gibi anlatma amacını benimsemiştir. Bu yönüyle realizme bağlı olan sanatçıların gerçeğin peşinde olduklarını söylemek mümkündür.

-“Roman, uzun bir yol üzerinde gezdirilen bir ayna gibidir.” anlayışına bağlı olarak realist sanatçılar olayları, olguları objektif bir şekilde olduğu gibi anlatma amacını taşırlar.

-Realist sanatçılar gerçekçi oldukları için romantik yazarların aksine eserlerinde olağanüstülüklere, mucizelere, hayallere ve tesadüflere yer vermezler. Onların görevi olayları olduğu gibi yansıtmaktır.

-Realist sanatçı, eserlerinde gözleme ağırlık verir. Dolayısıyla realist sanatçı eserlerinde çevre tasvirine yer verir. Çevre tasvirinin bu denli önemli olmasının nedeni dış çevrenin insan karakteri üzerinde etkili olmasıdır.

-Realist sanatçı, eserinde tarafsız davranır. Eserine duygularını ve düşüncelerini yansıtmaz. Realist sanatçının görevi öğüt vermek değil, topluma ayna tutmak ve gerçeği yansıtmaktır.

 

Realizmin Dünya Edebiyatındaki Temsilcileri

-Fransız yazarlar: Stendhal, Balzac, Flaubert, Merime.

-Rus yazarlar: Gogol, Turgenyev, Dostoyevski, Tolstoy, Çehov, Gorki.

-İngiliz yazarlar: Dickens, Eliot, Defoe.

-Amerikalı yazarlar: Mark Twain, Hemingway, Steinbeck.

 

Türk Edebiyatında Realizm:

-Samipaşazade Sezai’nin “Sergüzeşt” adlı romanı,

-Nabizade Nazım’ın “Karabibik” ve “Zehra” adlı eserleri,

-Recaizade Mahmut Ekrem’in “Araba Sevdası” adlı romanı,

-Halit Ziya Uşaklıgil’in “Mai ve Siyah”, “Aşk-ı Memnu” ve “Kırık Hayatlar” adlı eserleri,

-Yakup Kadri’nin “Kiralık Konak” ve “Yaban” adlı eserleri

realist etkilerle kaleme alınmış eserlerdir.

Bu isimlerin dışında Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karay realizmin etkisinde kalmış diğer isimlerdir.


15 Ağustos 2024 Perşembe

Hikâye (Öykü) Türü Nedir? Hikâye (Öykü) Türünün Özellikleri


 

Hikâye (Öykü) Nedir?

Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların kişi, yer ve zamana bağlı olarak anlatıldığı kısa soluklu yazı türüne hikâye (öykü) denir.

 

Hikâye (Öykü) Türünün Özellikleri

Hikâye (öykü) türü roman türüne göre daha kısadır. Hikâyeler tek bir olay etrafında döner. Hikâye türünde sahıs kadrosu dardır ve şahısların hayatları ayrıntılı olarak ele alınmaz. Olayın geçtiği yer ise sınırlı özellikleriyle kısaca tanıtılır.

Hikâye (öykü) türü yazar tarafından serim, düğüm ve çözüm bölümleri şeklinde okuyucuya aktarılır. Serim bölümünde hikâyeye giriş yapılır. Bu bölümde kişiler, olay, yer ve zaman kısaca tanıtılır. Düğüm bölümünde asıl olay ele alınır, olay örgüsü şekillenir ve kişilerin birbirleriyle olan ilişkileri anlatılır. Düğüm bölümü, merak unsurunun yoğun olduğu hikâyenin en uzun bölümüdür. Çözüm bölümü ise düğüm bölümünde düğümlenen olayların sonuca ulaştırıldığı bölümdür.

 

Hikâye Türleri

1)Olay hikâyesi (Maupassant tarzı hikâye): Bir olay etrafında gerçekleşen ve sonuçlandırılan, merak unsurunun ön plânda olduğu hikâye tarzıdır. En önemli örneklerini Fransız yazar Maupassant verdiği için bu hikâye tarzına Maupassant tarzı hikâye adı verilmiştir. Bu tarz hikâyeler serim, düğüm ve çözüm şeklinde okuyucuya sunulur. Türk edebiyatında olay hikâyesiyle özdeşleşen yazar Ömer Seyfettin’dir.

2)Durum hikâyesi (Çehov tarzı hikâye): Olay anlatımına dayanmayan, merak unsurunun geri plânda bırakıldığı, betimlemelerin yoğun olarak yer aldığı hikâye tarzıdır. Olay anlatımı yoktur, kişilerin hayatından seçilen kesitler betimlemeler eşliğinde durgun bir havada anlatılır. En iyi örneklerini Rus yazar Anton Çehov verdiği için bu hikâye tarzına “Çehov tarzı hikâye” denmiştir. Edebiyatımızda en iyi örneklerini Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal vermiştir.

13 Ağustos 2024 Salı

Romantizm Akımı Nedir? Romantizm Akımının Özellikleri ve Temsilcileri


Klasik sanata, başka bir deyişle klasisizmin getirdiği katı kurallara bir başkaldırı niteliğinde olan ve Fransız İhtilâli’nin getirdiği karışık bir ortamda doğan romantizm akımı aslında önce İngiltere ve Almanya’da görülmüş ancak bu akımın ilkelerini 1827 yılında yazdığı Cromwell ön sözüyle Fransız sanatçı Victor Hugo açıklamıştır.

Romantizm Akımının Özellikleri

İhtilâlin getirdiği bir ortamda yetişen romantik sanatçılar, klasisizmin kuralcılığına başkaldırmışlardır. Romantizm akımına bağlı olan sanatçılar her konunun sanata girebileceği düşüncesini benimsemişlerdir. Klasisizm akımının önem verdiği akıl ve sağduyuya karşılık romantikler duyguyu ve hayali ön plâna çıkarmışlardır.

Romantizm akımını benimseyen sanatçıların edebî türler konusundaki tutumu ise şöyle olmuştur:

“Edebî türlerin sınıflandırılmasına bile karşı olan romantikler, tiyatroyu trajedi ve komedi diye ayırmanın gereksiz olduğunu, hayatta acıklı ile gülüncün birlikte bulunduğunu söyleyerek dram türünün doğmasına yol açmışlardır. Şiirle nesri birbirine yaklaştırmışlar ve yazı türleri içerisinde romana önem vermişlerdir.” (Mustafa Ayyıldız-Hamdi Birgören, Edebiyat Bilgi ve Kuramları, Akçağ Yayınları)

Klasik sanatçılar tabiat kavramıyla insanın iç dünyasını kastetmiş ve ona yönelmişlerken, romantik sanatçılar tabiat kavramıyla dış dünyayı kastetmişler ve dış dünyaya yönelmişlerdir. Başka bir deyişle romantikler gerçek tabiatı tüm yönleriyle eserlerinde kaleme almışlardır.

Klasisizmde eski Yunan ve Roma edebiyatı örnek alınırken, romantizmde ise milli kültür ve tarihe yönelme vardır. Başka bir deyişle romantikler kendi geçmişlerine yönelmişlerdir.

Romantizm akımında dil ve üslup konusunda bireyselci bir tutum izlenmiştir. Klasikler seçkinci bir dil anlayışı benimserken romantikler duygu ve hayal ilkelerinin getirdiği coşkun bir dil anlayışına bağlı olarak halkın dilini benimsemişlerdir.

 

Romantizm Akımının Dünya Edebiyatındaki Temsilcileri

Fransız Edebiyatı: Montesquieu, Rousseau, Lamartine, Voltaire, Victor Hugo.

Alman Edebiyatı: Goethe, Schiller

 

Türk Edebiyatında Romantizm

Türk edebiyatında Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit romantizm akımının etkisinde eserler kaleme almışlardır.

 

Romantizm Akımı – Anahtar Sözcükler

-Duygu ve hayal

-Hüzün, melankoli, karamsarlık

-Bireysellik

-Lirizm

-Milli kültür ve tarih

-Dış dünya (gerçek tabiat)


6 Ağustos 2024 Salı

Klasisizm Akımı Nedir? Klasisizm Akımının Özellikleri

 

17. yüzyılda Avrupa'daki iç karışıklıklar sona ermiş ve Avrupa'da monarşik yönetimler egemen olmaya başlamıştır. Bu zaman diliminde kilise yönetim üzerindeki gücünü kaybetmiş ve aynı zamanda derebeyler ve aristokratlar da monarşik yönetimlerin gücünü kabul ederek bu yönetimlere tabi olmaya başlamışlardır. Yönetimde artık kurallar ve kanunlar geçerli olmaya başlamıştır. Bu dönemde yetişen Descartes “Düşünüyorum, o hâlde varım” şeklinde bir felsefe sistemi geliştirmiştir. Akıl ve mantık Descartes'ın düşüncesinin temelini oluşturmuştur.

Siyasi, sosyal ve felsefî alanlarda meydana gelen bu gelişmeler doğal olarak edebiyatı da etkilemiş ve böylece klasisizm akımı ortaya çıkmıştır. 17. yüzyılda Fransa’da eski Yunan ve Latin edebiyatlarını örnek alarak gelişen bir edebî akım olan klasisizmde sanat üç temel üzerine kuruludur. Bunlar; akıl, sağduyu ve tabiattır. Klasisizm akımı tabiat derken insan tabiatını kasteder. Yazarların insan tabiatını anlamaları gerektiğini savunur. Bu akımda yazarlar eserlerinde duygularını gizlemişler, başka bir deyişle kahramanların arkasına saklanmışlardır.

 

Klasisizm Akımının Önem Verdiği Unsurlar:

Gerçek: Bu akımda hayale yer yoktur. Yazarlar hayale önem vermezler. Çünkü hayal onlara göre gelip geçicidir. Bu nedenle klasik yazarlar gerçeği ön plâna çıkarırlar.

Tabiat: Klasik yazarlar, insan dışındaki tabiata değil insanın iç dünyasına önem verirler. Klasisizmde sanatçı insan tabiatındaki değişmez, sürekli şeylere yönelir.

Akıl ve sağduyu: Klasisizmde sanata konu olan şeyler aklın denetimindeki davranışlardır.

Kuralcılık: Sosyal ve siyasi yapıda görülen kurallar doğal olarak edebiyata yansımıştır ve buna bağlı olarak kuralcılık klasisizmin sanat anlayışını oluşturmuştur. Bu sanat anlayışında edebî türler sınıflandırılarak bu türlerin değişmez kuralları tespit edilmiştir.

Tip: Klasisizm akımında önemli olan kişiler değil tiplerdir.

Ahlâk: Bu edebî akımın amaçlarından birisi de insanları kötü davranışlardan uzaklaştırıp onlara olumlu davranışların neler olduğunu öğretmektir.

Dil ve üslup: Klasik sanatçılar, kusursuz ve yalın bir anlatımla eserlerini kaleme almaya çalışırlar.

 

Klasisizm akımı hususunda değinilmesi gereken önemli konulardan birisi de klasisizmin edebî türler içinde en çok tiyatro üzerinde etkili olduğudur. Klasisizme tâbî olan yazarlar tiyatroda üç birlik kuralına uyarlardı. Bu kural ise konuda birlik, zamanda birlik ve mekânda birlik unsurlarından oluşur.

 

Klasisizm Akımının Dünya Edebiyatındaki Temsilcileri

Corneille, Malherbe, La Fontaine, Boileau, Moliere, Pascal, La Bruyerne, Fenelon ve John Milton.

 

Klasisizm Akımının Türk Edebiyatına Yansıması

Şinasi’nin La Fontaine'den çevirdiği fabllar, Yusuf Kâmil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği Telemak, Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den yaptığı uyarlamalar, Recaizade Mahmut Ekrem’in La Fontaine ve Racine’den yaptığı çeviriler klasisizm akımı çerçevesinde kabul edilebilir.


5 Ağustos 2024 Pazartesi

"Pabucu Dama Atılmak" Deyiminin Hikâyesi

 


En az iki sözcükten oluşan, bir durumu anlatan ve genellikle gerçek anlamından uzaklaşarak mecaz anlam kazanan sözcük gruplarına deyim adı verilir. “Az sözle çok şey anlatma” gibi önemli bir işlevi olan deyimlerin ilgi çekici hikâyeleri vardır. Bu yazımızda sözlük anlamı “Kendinden üstün birinin çıkmasıyla gözden düşmek” olan “pabucu dama atılmak” deyiminin hikâyesini anlatacağız.

 

“Pabucu Dama Atılmak” Deyiminin Hikâyesi

Osmanlılar devrinde esnaf teşkilâtı, Ahilik geleneğinin uzantısı olarak belli bir nizam içerisinde ve fevkalade sağlıklı işlemiştir. Her esnaf teşekkülünün bir kethüdası bulunur ve kethüda o meslek dalının inceliklerini, kanunlarını, yönetim biçimini iyi bilir, esnafın çalışma düzeni ve dürüstlüğünü denetlermiş. Esnaf ile kethüda arasında yiğitbaşı denilen, bilirkişi konumunda bir esnaf temsilcisi bulunur, sanatında hile yapanlar olursa, yiğitbaşı tarafından tespit edilerek kethüdaya bildirilir ve gerekli cezaî işlemler başlatılırmış. Bu, bir nevi, şimdiki TSE kontrolörlüğü demektir.

Herkesin meslek ahlâkı ilkeleriyle çalıştığı o dönemlerde bir zanaatkârın yaptığı işte ihmal veya hileye sapması, nadir görülen hadiselerdendir. Çabucak bozulan, yırtılan veya çürüyen mallarda bir hile aranır, bulunursa kethüdaya şikâyetle ilgilinin cezalandırılması istenirmiş.

Takdir edilir ki ayakkabı imalatı, bu tür şikayetlere açık bir meslektir. Kısa sürede eskiyen ayakkabının kullanım hatası mı, yoksa üretim hatası mı olduğu sık sık tartışma ve şikayet konusu edilmeye başlandığı devirlerde, çürük çarık yapılan, çabuk sökülen yahut delinen ayakkabılar dolayısıyla kethüda, sık sık çarıkçılar yiğitbaşısını çağırıp tahkikat yaptırır olmuş. Eğer bir imalat hilesi söz konusu ise ilgili usta çağrılır, esnafın ileri gelenleri, yiğitbaşı ve diğer meslek temsilcileri huzurunda kethüda tarafından tekdir edilir, aldığı ücretin müşteriye iadesi sağlanır, dava konusu olan ayakkabı da kullanılmamak için dama atılırmış.

Bir esnafın yaptığı ayakkabının dama atılması o usta için en büyük ayıp olup meslekteki şeref ve itibarını sıfırlar ve müşterisinin azalmasına yol açarmış. Bu uygulama bütün esnaf teşkilâtı için bir genelleme niteliğinde olup birisi hakkında “pabucu dama atıldı” denilmesi artık o meslekten ekmek yemesinin zor olduğuna işaret sayılmış, esnafın bu titizlik ile iş görmesi temin edilmiştir.

Bu uygulamanın Ahî Evran’dan kalma olduğu, daha o zamanlarda da hatalı malzeme üreten zanaatkârın, Ahi şeyhi tarafından meclisten çıkarılıp pabucunun tekke damına atıldığı ve evine yalınayak gönderildiğine dair rivayetler vardır.

(Kaynak: İskender Pala, İki Dirhem Bir Çekirdek, Kapı Yayınları)

12 Temmuz 2024 Cuma

KPSS Tarih Genel Tekrar Notları 3

 

1)Astronomi, matematik bilgini olan ve aynı zamanda şair olan, “Takvim-i Celâlî"yi hazırlayan komisyonda bulunan, ”Rubai” adı verilen dörtlükler hâlinde şiirler yazan bilim insanı ve şair Ömer Hayyam'dır.

 

2) “Uluğ Bey Zici” ve “Yıldızların Fıhristi” isimli eserleriyle ünlü Timur Devleti hükümdarı, astronomi ve matematik bilgini Uluğ Bey'dir.

 

3) Karahanlılar döneminde yaşamış, lakabı “Pir-i Türkistan” olarak da bilinen, “Divan-ı Hikmet” adlı eseriyle ünlü ilk Türk-İslâm mutasavvıfı Ahmet Yesevi'dir.

 

4) Karahanlılar döneminde yaşamış ve “Atabetü’l Hakayık” adlı eseriyle ünlü olan Türk-İslâm mutasavvıfı Edip Ahmet Yükneki’dir.

 

5) “Muhakemetü’l-Lugateyn” isimli eserinde Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu kanıtlamayı amaçlayan Türk-İslâm edebiyatçısı Ali Şir Nevai’dir.

 

6) Gazneliler dönemi edebiyatçısı olup, “Şehname” isimli eserini Gazneli Mahmut’a sunan edebiyatçı Firdevsi’dir.

 

7) “Mukaddimetü’l Edeb” isimli eseriyle ünlü Harzemşahlar dönemi edebiyatçısı Mahmut Zemahşeri’dir.

 

8) “Tarih-i Yemin” adlı eseriyle ünlü, Gazneliler dönemi tarihçisi Utbi’dir.

 

9)“Sibernetik” biliminin kurucusu olup; denge, kontrol ve haberleşme üzerine çalışan Artuklular dönemi bilim insanı Cezeri’dir.

 

10) Divan-ı Kebir, Mesnevi, Mektubat, Fihimafih  ve Mecalis-i Seba isimli eserleriyle ünlü Anadolu Selçukluları döneminde yaşamış tasavvuf bilgini ve edebiyatçı Mevlana’dır.

 

11) “Risaletün-Nushiyye” ve “Divan” adlı eserleriyle ünlü Anadolu Selçukluları dönemi tasavvuf bilgini ve halk edebiyatçısı Yunus Emre’dir.

 

12) Ahi Teşkilatının Özellikleri

-Temel amacı “sosyal adaleti” sağlamak olan ahilik teşkilâtında çıraklıktan ustalığa doğru meslekî eğitim verilmiştir.

-Ahi teşkilâtı, ahi esnaflarından toplanan katkı payı ile esnafa destek olmuş, fakirlere ve işsizlere de yardım edilmiştir.

-Kalite standartlarına uygun üretim gerçekleştirilmiştir.

-Üreticinin ve tüketicinin hakkını korumuştur.

-Ahi teşkilâtı, ürün fiyatlarını tespit ederek bu konuda uyuşmazlıkların ortaya çıkmasını önlemiştir.

-Devlet ve esnaflar arasındaki ilişkileri düzenlenmiştir.

NOT: Esnafların uyacağı meslek ilkelerine “fütüvvetname” denilmiştir.


13) -Hat: Arap harfleriyle güzel yazı sanatına verilen addır. Bu sanatla uğraşanlara ise “hattat” adı verilmiştir.

-Minyatür: Kâğıt üzerine yapılan ışık, gölge ve hacim duygusu yansıtılmadan yapılan iki boyutlu resimdir. Bu sanatla uğraşanlara “nakkaş” ya da “musavver” adı verilmiştir.

-Tezhip: Altın tozu ve boya ile sayfa ya da levha süslemeciliğine verilen addır. Bu sanatla uğraşanlara müzehhip adı verilmiştir.

-Çini: Fırınlanmış ve sırlanmış toprak üzerine yapılan süslemeciliğe verilen addır.

-Vitray: Cam süslemeciliği.

-Telkari: Gümüş ya da maden süslemeciliğidir. 

11 Temmuz 2024 Perşembe

KPSS Tarih Genel Tekrar Notları 2

 

1)Almanlara ait olan Nibelungen Destanı'nda, Germenler ile Avrupa Hunları arasındaki mücadeleler anlatılmış olup bu destanda Avrupa Hun hükümdarı Attila'dan “Etzel” şeklinde söz edilmiştir.

 

2) Ruslara ait olan İgor Destan'ında ise Kıpçak ve Slav mücadeleleri konu edinilmiştir.

 

3)Türk-İslam devletlerinde hükümdarlık sembolleri şunlardır:

-Örgin (taht)

-Hutbe okutmak

-Tuğ (sancak)

-Çetr (hükümdar şemsiyesi)

-Sikke (para) bastırmak

-Otağ (hükümdar çadırı)

-Saray

-Ünvan ve lakaplar

-Ferman

-Alem (bayrak)

-Nevbet (davul)

-Tuğra (imza şeklindeki hükümdar mührü)

-Tıraz (Arkasında ayet bulunan kaftan)

-Hilat (Halifenin gönderdiği hediyeler)

-Asa (Halifenin gönderdiği süslü değnek)

-Menşur (Halifenin gönderdiği hükümdarlık onay belgesi)

 

4) Hocası Cüveyni tarafından “derin bir deniz” olarak nitelendirilen, Nizamiye Medresesinde müderrislik yapan, “Nasihatü’l-Mülük”, “İhya’ü-Ulûmid-Dîn”, “El-Munkizu-mine’d-Dalâl” ve “Mekâsidu’l-Felâsife” adlı eserleriyle ünlü bilim insanı Gazali’dir.

 

5) Gazneliler döneminde yaşamış matematik ve astronomi bilgini olan, Gazneli Mahmut’un “sarayımın en değerli hazinesi”  sözleriyle nitelendirdiği, Avrupa’da “Alberuni (Aliboron)” olarak tanınan, “El-Asarül Bakiye”, “Hint Tarihi” adlı eserleriyle tanınan Türk-İslam bilgini Biruni’dir.

 

6) Bağdat'ta Nizamiye Medresesi'ni kuran, “Siyasetname”  adlı eserinde devlet idaresi hakkındaki görüşlerini belirten ve aynı zamanda Büyük Selçuklu veziri olan devlet adamı Nizamülmülk’tür.

 

7) Matematik tarihinde, birinci ve ikinci dereceden denklemlerin sistematik çözümlerinin yer aldığı ilk eser olan "Kitab-ül Cebir vel-Mukabele"nin yazarı:

Harezmi

 

8) Karahanlı döneminde yaşayan, dil bilimci ve haritacı olan, ”Divan-ı Lügati’t-Türk”  adlı eseriyle Türkçenin Arapçadan üstün olduğunu göstermeyi amaçlayan Türk bilim insanı Kaşgarlı Mahmut’tur.

 

9) Halkın ve hükümdarın karşılıklı sorumluluklarını dile getirdiği “Kutadgu Bilig” adlı eseriyle ünlü, Karahanlılar dönemi devlet adamı ve siyaset bilimcisi Yusuf Has Hacip’tir.

 

10) Türk-İslam devletlerinde bazı mimari eserler:

Han, kervansaray, ribat, bedesten, arasta gibi yapılar iktisadi amaçlı inşa edilirken; darüşşifa, darültıp, bimarhane, bimaristan, maristan, darülafiye, şifahane, darülsıhha gibi yapılar sağlık amaçlı inşa edilmiştir.

Mimari eserler hususunda önemli olan kurumların tanımları:

Camii: İbadet ve eğitim amacıyla inşa edilen ve kullanılan dinî yapı.

Kümbet (türbe): Din ve devlet büyükleri için inşa edilmiş anıt mezarlardır.

Medrese: Bilimsel araştırmaların yapıldığı, dinî ve pozitif bilimlerin okutulduğu kurumlardır.

Tekke: Tarikatların dinî ve sosyal faaliyetlerini yürüttükleri yapılardır. Küçüğüne ise “zaviye” adı verilmiştir.

İmarethane: Yoksul insanlara yönelik yemek hizmetlerinin verildiği yerlerdir.

Darüşşifa: Tolunoğulları’nda “maristan” olarak adlandırılan bu yapılar halka yönelik sağlık hizmetlerinin verildiği kurumlardır.

Bimarhane: Ruh ve sinir hastalıklarına yönelik tedavi hizmetlerinin verildiği kurumdur.

Külliye: Camii etrafında inşa edilen, kapsamında medrese, kütüphane, bedesten, darüşşifa vb. yapıların yer aldığı çok amaçlı sosyal yapılardır.

Kervansaray: Karahanlılarda “ribat” olarak adlandırılan, şehirlerarası ticarette güvenlik ve barınma amaçlı inşa edilmiş yapılardır.

Bedesten: Kumaş ve değerli eşyaların satıldığı üstü kapalı esnaf çarşısı.

Arasta: Aynı mesleği icra eden ya da aynı ürünü satan dükkânların bulunduğu esnaf çarşısı.

Bazı Türk-İslam Mimari Eserleri:

Karahanlılar:

Mezar-ı Şir Kebir Camii

Buhara Namazgâh Camii

Özkent Minare

Arap Ata Türbesi

Ayşe Bibi Türbesi

Tirmiz Sarayı

Ribat-ı Melik

 

Gazneliler:

Leşker-i Bazar Ulu Camii

Leşker-i Bazar Sarayı

 

Büyük Selçuklular:

İsfahan Mescid-i Cuma

Bağdat Nizamiye Medresesi

Nişabur Medresesi

Sultan Sencer Türbesi

Rey Medresesi


KPSS Tarih Genel Tekrar Notları 1 adlı yazımıza BURADAN  ulaşabilirsiniz. 


Popüler Yayınlar